Son Mühür- Berivan Kaya/ Ekonomik krizin etkisi altında kalan ülkemizde çocuk işçi sayıları ve çocuk iş cinayetleri artmaya devam ediyor. Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) programı kapsamında öğrenciler OSB'lerde işgücü olarak kullanılıyor.
İş Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi ve FİSA raporları çocuk hak ihlallerini bir kere daha günyüzüne çıkardı. Açıklanan verilere göre, 2013-2024 yılları arasında yaşanan iş kazaları nedeniyle 742 çocuğun hayatını kaybetti. Son bir buçuk yıldır MESEM kapsamında çalışırken ölen çocuk işçi sayısı da 12’ye ulaştı. FİSA Çocuk Hakları Merkezi'nin yayımladığı raporda da 2024 yılında en az 777 çocuk önlenebilir sebeplerden dolayı yaşamını kaybettiği ortaya çıktı.
Ekonomik sömürüye maruz kalan çocuklar!
İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Yekta Yavuz Ekici konuya ilişkin açıklamasında, "Veriler incelendiğinde aslında ne kadar ciddi bir ekonomik sömürüye maruz kalan çocuk ile karşı karşıya olduğumuzu üzülerek görmekteyiz. Ne yazık ki yaşanan ekonomik sıkıntıları toplumda en derinden hisseden kırılgan grup çocuklar, tedbirsizlik denetimlerin yetersizliği bir yana, ekonomik olarak Ulusal ve Uluslararası mevzuatın doğru ve etkin işletilememesi de bu tabloyu daha da vahim bir noktaya getiriyor" dedi.
Çocuklar çalışmak zorunda değil...
Türkiye olarak Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları sözleşmesine 1995 yılından beri tarafız ve sözleşmenin yükümlülüklerini yerine getirmek her kurum için kanuni bir yükümlülük olduğuna dikkat çeken Av. Yetka Yavuz Ekici, "Çocukların ekonomik olarak desteklenmesi ve birey olma yolunda kendi kendini gerçekleştirmeleri için gerekli tedbirlerin alınmasının sağlanması gerekiyor. İzmir Barosu olarak katıldığımız her eğitimde hatırlattığımız gibi; çocuklar ekonomik eksikliklerini çalışarak gidermek zorunda değil tam aksine devletin ilgili organları üzerine düşeni yerine getirerek çocukların temel haklara erişimini kolaylaştırmalı. Çocuk Koruma Kanunu gerek ekonomik gerek sağlık gerekse de eğitime yönelik bir çok koruma tedbiri içeriyor. İzmir Barosu Çocuk Hakları merkezi olarak bize başvuran her çocuğun yasal haklarını kullanması için her türlü başvuruyu yapmak için çaba sarf ediyoruz" ifadelerine yer verdi.
Sömüren sistemsizlik
MESEM'in ekonomik olarak sömürülmesine yol açan bir program olduğuna dikkat çeken Yekta Yavuz Ekici, "MESEM veya başka bir kuruluş, isminin bir önemi yok; çocukları öldüren, sağlık ve güvenliklerini tehlikeye atan temel sorun denetimsizlik ve sistemsizlik. Elbette çocuklara belirli becerilerin kazandırılması önemlidir ancak MESEM'ler çocuklara eğitim verilen, iş ve meslek öğretilen bir yerden ziyade ekonomik olarak sömürülmelerine yol açan bir sistemsizlik içerisinde ilerliyor. Yaşanan onca olumsuz örneğe rağmen çocukları kazanmak adına fayda sağlayan hiçbir somut adımın atılmadığını da üzülerek görmekteyiz. Çocukları meslek sahibi yapmak; çocuk alanında hiçbir tecrübesi olmayan şirketlerin, şahısların yanında çocukları çalıştırmakla olamaz. Elbette ki bu konunun nasıl ve ne şekilde çözüme kavuşturulacağı hususunda söz söyleme hakkı eğitim emekçilerinindir. Ancak onları dinlediğimizde de bu projenin çocuklara fayda sağlamaktan ziyade onları eğitim sisteminden uzaklaştırdığı, Eğitim haklarından yoksun büyümelerine yol açtığı hususundaki eleştirilerini duyuyoruz" diye konuştu.
Denetimsiz mekanizmasının ortasında kaldılar
Sistem içerisindeki çocukların ciddi hak ihlalleri ile mücadele ettiklerine vurgu yapan Ekici, "Çocukları öldüren; Onları korunma ihtiyacı olan bir birey olarak görmek yerine ekonomik sömürünün bir aracı olarak görenler, kendilerini geliştirme ve var etme hakkını onlara tanımayanlar ve ne yazık ki onları denetimsiz bir mekanizmanın ortasında bırakanlar…" ifadelerine yer verdi.
Çocuk işçi değil emeği istismar edilen çocuk!
Çocuk işçi kavramının kullanılmaması gerektiğine dikkat çeken Av. Ekici, "Emeği istismar edilen çocuk veya ekonomik olarak istismar edilen çocuk terimini kullanmanın daha doğru olduğu kanaatindeyiz. Çünkü maalesef yaşanan tam olarak budur. Ulusal ve Uluslararası mevzuatın devleti yükümlü kıldığı koruma tedbirlerinin yaygınlaştırılmaması ne yazık ki bu yaşı daha da aşağı çekebilir. Çocuklar ekonomik olarak ihtiyaçlarını karşılamak için çalışmak zorunda olmamalı; devlet, gerekirse ailenin çocuğu için yerine getiremediği yükümlülükleri yerine getirmek için ilgili kurumlara işlerlik kazandırmalı" dedi.
Devlet karşılamalı
Okullara çağrıda bulunan Ekici, "Ekonomik sebepler aileleri zor durumda bırakıyorsa, o halde çocuğun ihtiyaçlarının devlet tarafından karşılanması için gerekli başvurular yapılmalı. Bu konuda belki de en büyük sorumluluk okullara düşüyor. Okullar, ihtiyaç sahibi çocuğu tespit etmeli, koruma tedbirlerinin uygulanması için gerekli başvuruları ivedilikle yapmalı. İzmir Barosu olarak her okula bu konuda neler yapabilecekleri, başvuru mekanizmalarının nasıl işletileceği hususunda destek vermeye hazırız. Yeter ki okullar bizden talepte bulunsun" dedi.
Hangi parti olursa olsun...
Ekici açıklamasının devamında, "Hangi parti ya da hükümet olursa olsun önce vizyona oynayıp altyapısını oluşturmadan bir sistem oturtmaya çalışırsa bu sistemde ortaya çıkan büyük boşluklar pek çok hayatı olumsuz etkileyecek ve ihmalleri ve ağır sonuçlarını da beraberinde getirecektir. İçinde bulunduğumuz durumda Çocuk Koruma Kanunu’nda yer verilen tedbirlerin çocukların hayatına oldukça olumlu etkiler bırakacağı bir gerçek. Ancak başta söylediğimiz gibi yalnızca kanun yapmak, yalnızca başkanlıklar, bakanlıklar açmak ne yazık ki sorunu çözmeye yetmiyor. Uygulamanın sorunsuz olması; kanuna ve kurumlara işlerlik kazandırılmasını da zorunlu kılıyor. Sistem içerisinde ne yazık ki Kanun lafzının uygulamaya yansımadığını görüyoruz. Bu da daha önce bahsettiğimiz ve rapora yansıyan ihmalleri ve ağır sonuçlarını da beraberinde getiriyor" ifadelerine yer verdi.
Desteğe hazırız
İzmir Barosu'nun desteğe hazır olduğunu belirten Ekici, " İzmir Barosu Çocuk Hakları Merkezi olarak; çocukların karşı karşıya kaldığı her hak ihlalinde onların yanında olmak için merkezde gönüllü olarak faaliyet gösteren meslektaşlarımız ile birlikte desteğe hazırız. Gerek okullarda gerekse çeşitli derneklerde verdiğimiz eğitimlerle haklarını bilmeleri ve etkin bir şekilde kullanabilmelerini sağlayabilmek adına eğitimler veriyoruz. Yalnızca çocuklara değil; onlarla doğrudan çalışan her kuruma da bu eğitimleri vererek farkındalığı arttırmak istiyoruz" dedi.





