Altay son dakikaya kadar mücadele ettiği ligde mucize bekledi ama olmadı. Küme düşmüş Adanaspor'un bu mucizeyi gerçekleştirmesi zaten olası değildi. Bize göre ve de bir çok futbol otoritesine göre  "bu ligin en iyi takımı"  play off bile oynayamadan Süper Lig mücadelesinin dışında kaldı. Altay bunu haketmiş miydi'
"Kesinlikle hayır." 

Marco'yu ikinci kez kralık tahtına oturtan, yakaladığı serilerle ilk ikiye aday gösterilen, pozitif futbol oynayıp, değerlerinden ödün vermeyen, siyah beyazlı armadanın başına gelenler Altaylı taraftarlar gibi, bizi ve dolasıyla İzmir'i üzdü.

Sezon başından bu yana Altaylı taraftarlar gibi, biz de Altay'ın doğrudan çıkacağına inanmış ve bunu her platformda dile getirmiştik. Şimdi bu beklentinin ardından Altay'da bir travma yaşanması doğal. Ne var ki bu travmanın bir iç hesaplaşmaya dönüşmesi sakıncalı.

Altaylı bir taraftar grubu bir anket başlatmış;  "Altay'ın Play-Off dışında kalmasının sorumlusu kimdir'" diye... Dört te isim var Özden Töraydın - Sait Karafırtınalar - Ali Tandoğan - Yalçın Koşukavak ...


Unutulmasın ki bu dört ismi göreve getiren Başkan Özgür Ekmekçioğlu ve Altay yönetimidir. Bu anketten çıkacak her türlü sonuç öncelikle, Altay'ın son dönemlerdeki en fedakar ismini, Başkan Ekmekçioğlu'nu yaralar.


Özgür Ekmekçioğlu, kayyum yönetiminden devraldığı Altay'ı (ki Cihangir Marmara yönetiminin hakkını da teslim etmek gerek) özkaynaklarla, zor koşullarda ilmek ilmek işleyerek, transferi açarak, play off fobisini kırarak, layık olduğu yerin bir basamak altına taşımış ve orada bekaasını sağlayarak bugünlere getirmiş ve bir yıl sonra da şampiyonluk mücadelesi vermiştir.


Öncelikle Özgür Başkan'a ve yönetimine ve bu zorlu uğraşta emeği geçenlere siyah beyazlı camia ve İzmir futbol kamuoyu teşekkür borçludur. Altay'ın önündeki selametli yol, bu uğurda emeği geçenlere hesap sormak yerine, geçmişin hatalarından ders alarak, yılgınlığa ve öfkeye kapılıp birbirini yaralamak değildir. Bu güzel kadroyla, gelecek yıl kaldığı yerden Süper Lig mücadelesine devam etmektir.


Unutulmasın ki, Süper Lig'de dahi ligin sonu gelmesine karşın yaşanan hakem skandalları arasında ve futbolun sadece sahada oynanmadığı Türkiye liglerinde, bazıları sınırsız olanaklara sahip, çoğu Süper Lig deneyimli ekipler arasında şampiyon olmak hiç de kolay değildir. Altay'ın başarısı alkışlanmayı çoktan haketmiştir.  
Gelelim dörtlüye:


Töraydın, Altay'a önemli hizmetler vermiş bir yöneticidir. Geçmişte teknik direktörlük sevdasına kapılıp, deyim yerindeyse "taraftarla yüz göz olarak" mevcut konumunu sarsmıştır. Zaman zaman transfer yönetiminde hataları olmuştur. Ama bunları asla "Altay zarar görsün" diye yapmamıştır. Şu anda Hilmi Bozok ve Murat Uluç'tan oluşan ekip görev başındadır. Artık temcit pilavı gibi bunu ısıtıp ısıtıp ortaya sürmenin anlamı yoktur.


Karafırtınalar, Altay'ın çocuğudur. Çok başarılı bir seri yakalamış ve kendisine teslim edilen güçlü kadroyu zirve rotasına sokmuş, Süper Lig meşalesini ilk o ateşlemiştir. Ne var ki, bizzat çıplak gözle de izlediğim, Menemen maçından başlayan hatalı tercihleri ile takımın ritminin bozulmasına çözüm bulamamış ve kadro üzerinde ön yargılarının kurbanı olmuş gerçekleri (Bu takıma kaleci - defans şart gibi) gözardı etmiştir. Bu süreç bu ligin en iyi hocalarından biri olan Karafırtınalar'ı ayrılığa sürüklerken, Bursa galibiyetlerinin için de yer aldığı müthiş seriye ara verilmesine yol açmıştır.


Tandoğan değil, "denize düşen yılana sarılır" misali onu göreve getiren yönetim hatalıdır. Yönetim tavsiyeler yerine kendi bünyesine uygun bir teknik adam seçme yetisine ve özgüvenine ulaşamadığı takdirde, bu hatalar tekrarlanacaktır. Nitekim ortada başarıya ulaşmış bir sistem varken, "sistemime uymuyor" diyerek Altay'ın özveri ile kadrosuna kattığı, en pahalı oyuncusu ve klası tartışılmayacak Tatos'u bile kenara iterek ve diğer yanlış oyuncu seçimleriyle en büyük hatasını yapmıştır. 
Koşukavak'a gelince; Altaylı taraftarlarca birlikte heyecanla izlediğimiz gecede Yücel Hoca (İldiz) son dakikada direkten dönerken, Altay'a yabancı olmayan en uygun isim göreve gelmişti. Başarılı da oldu, pandemi arasını da çok iyi yönetti. Ne var ki Altay gibi büyük bir camiada olduğunun yeterince farkına varamadı ve Fener olayının mücadelenin en kritik süreçlerinde gündeme gelmesini önleyemedi. Yönetim de bu konuda radikal davranmak yerine "çağdaş" lığı seçti. Bu konu "sezon sonuna bırakıldı" dendi ama İstanbul basını pandemi döneminde "bedava haber" bulma adına bu konuyu sürekli gündemde tuttu. Oysa yönetim "Ya Fener ya Büyük Altay" diyebilirdi. Şampiyonluğa oynayan bir takımın hocasının "alt yapı antrenörü" olarak transfer görüşmelerinde anılması hiç de yakışık alır değildi ve motivasyonu bozdu.


Eskişehir gibi bir camia takımının konumu ne olursa olsun hafife alınması ve gerekli tedbirlerin alınamaması ise Koşukavak'ın affedilmez hatalarından biriydi. En kritik üç haftada cezalı durumda olması ise kabul edilecek gibi değildi. Fener'le anlaşır mı anlaşmaz mı bilinmez ama, bize göre Altay'da misyonunu tamamladı.


Tüm bunlara karşın "Suçlu ayağa kalk!" demek yerine ayağa kalkıp alkışlamak, gelecek sezona pozitif enerji yüklemek en güzeli... Ben öyle yapıyorum, tavsiye ederim.

Teşekkürler Altay, alkışlarımız seninle, İzmir'e unuttuğumuz heyecanı yaşattığın için.