Son Mühür / Arif Enes Durak - İzmir Barosu önünde yapılan açıklamada, İzmir Baro Başkanı Sefa Yılmaz da yer alırken, “Aileye hapsolmayacağız”, “Vardık varız var olacağız” ve “her gün 8 Mart, her gün mücadele” sloganları atıldı.
İzmir Barosu adına basın açıklamasını okuyan Av. Zöhre Dalkıran, günümüzde kadınların halen eşit işe eşit ücret alamadığı, işyerinde ayrımcılığa uğradığı ve şiddete maruz kaldığı belirtti.
İzmir Barosu olarak toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak ve kadına yönelik şiddeti sonlandırmak adına her alanda mücadeleye devam edeceklerini söyleyen Dalkıran, “Bütün karanlığa ve azalmayan şiddete rağmen umudu büyütmek istiyoruz. Kimseyi geride bırakmadan, kadın hakları mücadelesini tüm paydaşların kolektif emeğiyle güçlendirmeyi hedefliyoruz” dedi.
“Kadınlar; evlerinde, okullarında, işyerlerinde, sokakta öldürüldü”
Kadın cinayetlerinin siyasi iktidarın söylemleriyle meşrulaştırılmaya çalışıldığını belirten Dalkıran, kadınların en temel hakları için bile mücadele etmek zorunda bırakıldığını vurguladı.
2024 yılında 444 kadın öldürüldü diyen Dalkıran, “2025’in ilk iki ayında 65 kadın erkekler tarafından katledildi. Kadınlar evlerinde, okullarında, işyerlerinde, sokakta öldürüldü. Mine, kış geldi cezaevine girmem lazımdı diyen bir erkek tarafından sokakta bıçaklandı. 13 yaşındaki S.Y., babası tarafından telefonunda sevgilisiyle fotoğraflarını gördüğü için öldürüldü. Ceren, birini öldürmem gerekiyordu karşı koyamaz diye onu seçtim diyen bir erkek tarafından öldürüldü. Güleda, sevgilisiyle barışmak istemediği için öldürüldü. Kadınlar, insanca eşitçe adil bir yaşam sürmek istedikleri için öldürülüyor. Bu ölümlerin hiç birinin münferit olmadığını biliyoruz.
“Kadını insan üretim makinesi olarak gören anlayış”
Açıklamada, siyasi iktidarın aileyi kutsallaştırarak kadını birey olmaktan çıkarmaya çalıştığına dikkat çekildi.
Açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı:
“Kadınları birer insan üretme makinesi gibi gören ve nüfus artırma politikalarının nesnesi kılmaya çalışan siyasi iktidar, kadınlara ve LGBTİ+’lara yönelik şiddeti artıracak politikalarına devam ediyor. Siyasi iktidar yeniden inşa etmeye çalıştığı aile ile kadınların emek ve değerlerini “annelik ve ücretsiz ev içi hizmet”e indirgemekte; ortaya konan nüfus politikalarıyla kadını insan üretim makinesi gibi gören bir anlayış benimseyerek aileye hapsetmeye çalışmaktadır. LGBTİ+’ları sözde kutsal aile ve manevi değerler adı altında kriminalize ederek “sapkın, düşman, öteki” ilan etmeyi ve toplumdan yok etmeyi hedeflemektedir.
“Mücadeleye devam edeceğiz”
Açıklamanın sonunda, kadınların ve LGBTİ+ bireylerin özgür, eşit ve şiddetsiz bir yaşam sürmesi için mücadeleden vazgeçilmeyeceği belirtilerek şu ifadeler kullanıldı:
"Kadınların sokakta arkasına bakmadan yürüyebileceği, istedikleri gibi giyinebildiği, kahkahalarla gülebildiği, okuyabildiği, büyüyebildiği, öldürülmediği, aileye hapsedilmeye çalışılmadığı, toplumda eşit bireyler olarak yer aldığı bir dünya için mücadeleye devam edeceğiz!"