Son Mühür - Merve Turan / 28 Nisan Dünya İş Sağlığı ve Güvenliği Günü dolayısıyla açıklama yapan TMMOB Makina Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, Türkiye’de işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında yaşanan sorunlara dikkat çekti. Yapılan açıklamada, 2024 yılında en az 1897 işçinin iş kazalarında yaşamını yitirdiği belirtilerek, son yıllarda iş cinayetlerinde yaşanan dramatik artışın altı çizildi. 2000-2023 döneminde iş kazalarının yüzde 910, iş cinayetlerinin ise yüzde 266 oranında arttığına dikkat çekilen açıklamada, bu durumun Türkiye'de işçi sağlığı ve güvenliği konusunda ciddi yapısal sorunlara işaret ettiği vurgulandı.
“6331 Sayılı Kanun beklenen sonucu vermedi”
TMMOB Makina Mühendisleri Odası İzmir Şubesi, 2012 yılında yürürlüğe giren 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile birlikte tüm işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği (İSİG) hizmeti alma zorunluluğu getirilmiş olmasına rağmen, bu düzenlemenin sorunları çözmediğini belirtti. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“İSİG çerçevesindeki önlemleri almak öncelikle işverenin görevi olduğu halde, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile getirilen sistemde bu görev işverenden çok iş güvenliği uzmanları ve hekimlerden beklenmekte ve her iş kazasından sorumlu tutulmaktadırlar. Resmî istatistiklerin de gösterdiği gibi, bu düzenleme sorunları çözmemekte, aksine 2012 yılından bu yana iş kazası sayıları, ölümler ve iş kazası sıklık hızında artış olmakta, sorunun artarak devam ettiğini göstermektedir.”
“Sağlıklı ve güvenlikli bir ortamda çalışmak her çalışanın hakkıdır”
Açıklamada, işçi sağlığı ve güvenliğinin temel bir insan hakkı olduğu vurgulandı. Bilim ve mühendislik meslek örgütlerinin İSİG süreçlerinden dışlandığı belirtilirken, İSİG hizmetlerinin piyasalaştırılması ve kamusal hizmet anlayışından uzaklaşılmasının yaşanan sorunların temel kaynaklarından biri olduğu ifade edildi ve “Oysa sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı, her çalışanın temel hakkıdır. Bu nedenle, İSİG’in sağlanması öncelikle devletin ve işverenin görevidir.” denildi.
Yüksek riskli sektörlerde durum daha vahim
2024 İSİG Meclisi verilerine göre 1897 işçinin hayatını kaybettiği belirtilen açıklamada, inşaat, maden, tarım ve taşımacılık gibi yüksek riskli sektörlerde kazaların ve meslek hastalıklarının daha yoğun yaşandığına dikkat çekildi. Söz konusu sektörlerde yaşanan kazaların, denetim eksiklikleri ve İSİG kültürünün yeterince yerleşmemesi nedeniyle arttığı belirtildi ve şöyle devam edildi:
“Denetimlerin azlığı ve genellikle yalnızca evrak düzenlemelerine odaklanılması, sahadaki gerçek durumu değerlendirmeyi engellemektedir. Ayrıca, iş güvenliği uzmanlarının mesleki bağımsızlığa sahip olmaması, işverenlerin çıkarları doğrultusunda hareket etmelerine yol açmakta ve güvenlik önlemlerinin etkinliğini düşürmektedir. Bu nedenle, İSİG önlemlerinin daha etkin bir şekilde uygulanabilmesi için sıkı denetimler, iş güvenliği uzmanlarının bağımsızlığının güçlendirilmesi ve sürdürülebilir bir güvenlik kültürünün oluşturulması gerekmektedir.”
Sektör sektör tehlikeler
İnşaat sektöründe işçilerin düşme, göçük ve ağır makinelerle çalışmaya bağlı kazalara maruz kaldığı; maden sektöründe yer altı göçükleri, patlamalar ve zehirli gazlar gibi ciddi tehlikelerin bulunduğu; tarım sektöründe ise mevsimlik işçilerin kimyasallarla ve zorlu çevresel koşullarla karşı karşıya kaldığı belirtilerek “Geçen yıl Erzincan İliç’de yaşanan maden faciası gibi büyük kazalar, sektördeki güvenlik zafiyetlerini gözler önüne sermektedir.” örneğine yer verildi.
Taşımacılık sektöründe trafik kazaları, yorgunluk ve düşük denetim düzeyi nedeniyle işçilerin can güvenliğinin tehlikede olduğu ifade edildi. Bu sektörlerde yaşanan kazaların, ihmallerin ve denetim eksikliklerinin doğrudan sonucu olduğu belirtildi ve “Bu sorunların çözülmesi için daha sıkı denetimler, eğitimler ve güvenlik önlemlerinin artırılması gerekmektedir.” denildi.
Kırılgan gruplar en fazla etkilenenler arasında
Açıklamada çocuklar, kadınlar ve göçmenler gibi kırılgan grupların işçi sağlığı ve güvenliği açısından en fazla risk altında olanlar arasında yer aldığı ifade edildi. Çocuk işçiliğin özellikle tarım, inşaat ve tekstil sektörlerinde yaygın olduğu, çocukların ağır fiziksel yükler altına girdikleri ve tehlikeli koşullarda çalıştırıldıkları belirtildi. Kadın işçilerin düşük ücret, ayrımcılık, cinsel taciz ve fiziksel şiddet gibi sorunlarla karşılaştığına da vurgu yapılarak “Kadın işçiler, erkek meslektaşlarına kıyasla düşük ücretler, daha fazla ayrımcılık, cinsel taciz ve fiziksel şiddet gibi zorluklarla karşılaşmaktadır; ayrıca, çoğu zaman daha az güvenli işlerde çalışmakta ve iş güvenliği önlemlerinden yeterince yararlanamamaktadırlar.” ifadeleri kullanıldı.
Göçmen işçilerin ise dil bariyerleri, hukuki belirsizlikler ve sosyal izolasyon gibi nedenlerle İSİG haklarına erişimde ciddi sorunlar yaşadıkları belirtilerek “Bu gruplar, genellikle düşük ücretli, geçici ve güvencesiz işlerde çalıştıkları için, İSİG önlemlerinin dışına itilmekte ve çoğu zaman görünmez kalmaktadırlar.” dendi.
Kayıt dışı çalışma, taşeronluk ve sendikasızlık sorunları derinleştiriyor
TMMOB Makina Mühendisleri Odası İzmir Şubesi açıklamasında, kayıt dışı çalışmanın ve taşeronluğun da işçi sağlığı ve güvenliği açısından büyük tehdit oluşturduğuna değinildi. Kayıt dışı çalışan işçilerin haklarından mahrum kaldığı, sağlık sigortası, eğitim ve denetim imkanlarından faydalanamadıkları belirtildi. Taşeron çalışmanın, işçileri işverenle olan bağdan kopardığı için İSİG önlemlerinin etkisiz kaldığı ifade edildi ve şöyle devam edildi:
“Esnek ve güvencesiz çalışma koşulları ise, özellikle geçici işçiler ve serbest çalışanlar için İSİG standartlarının uygulanmamasına yol açmaktadır. Güvencesiz çalışanlar kötü çalışma koşulları nedeniyle, iş kazaları ve meslek hastalıklarına daha fazla maruz kalmaktadır.”
Sendikasızlık ve örgütlenme eksikliğinin de iş yerlerinde toplu hak arayışını engellediği, bu durumun da İSİG önlemlerinin sadece formalite düzeyinde kalmasına neden olduğu aktarılarak “Sendika ve işçi örgütlenmelerinin eksikliği, çalışanların haklarını savunmalarını ve güvenli bir çalışma ortamı oluşturulmasını zorlaştırmaktadır.” ifadelerine yer verildi.
“İş cinayetleri kader değildir”
Açıklamanın sonunda, iş kazalarının ve iş cinayetlerinin önlenebilir olduğuna vurgu yapılarak, yapılması gerekenler şu ifadelerle sıralandı:
“Belirtilen tüm bu sorunların çözülmesi için, yasal ve yapısal değişikliklere acilen ihtiyaç duyulmaktadır. Öncelikle esnek, kayıt dışı çalışma ve taşeronlaşmanın önlenmesi için toplum yararını temel alan yeni bir mevzuat hazırlanmalı, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, sendikalar ve ilgili tüm bilim çevreleri konunun asli özneleri olarak kabul edilmelidir. İş güvenliği uzmanlarının bağımsızlığının artırılması, denetim mekanizmalarının güçlendirilmesi ve özellikle yüksek riskli sektörlerdeki denetim sıklığının artırılması gerekmektedir. Ayrıca, iş kazalarını ve meslek hastalıklarını önlemek için sadece evrak denetimlerinin değil, sahada gerçek güvenlik koşullarının da titizlikle denetlenmesi önemlidir.”
Son olarak açıklama, şu güçlü ifadeyle tamamlandı:
“İş cinayetleri kader değildir. Artık daha fazla vakit kaybetmeden harekete geçilmesi gerekmektedir. Toplum ve çalışanların yararını temel alan düzenlemeler yapılmadığı takdirde, on milyonlarca emekçinin insanca çalışma ve yaşam haklarının gaspı sürecektir. Odamız, her konuda olduğu gibi işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında ‘her şey insan için’ yaklaşımıyla yerini almaya, kamucu yaklaşımı, kamusal hizmet ve denetimleri savunmaya kararlılıkla devam edecektir.”





