Son Mühür - Ayşegül Koç / Avukat Murat Aydın, Son Mühür TV’de yayınlanan Sıcak Bakış programında Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Belediye başkanlığı gibi büyük bir sorumluluğu üstlenmenin zaman gerektirdiğini vurgulayan Aydın, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay'ın performansını değerlendirmek için de henüz erken olduğunu belirtti.
“Herkes zarların hileli olduğunu biliyor”
Son zamanlarda siyasilere yönelik artan soruşturmalara ilişkin konuşan Aydın; “Bu yöntemlerle görevden alamayacağınız hiçbir belediye başkanı yoktur. Peki o zaman biz yerel seçimleri neden yapıyoruz? Herkes zarların hileli olduğunu biliyor. Ümit Özdağ'ın tutuklanmasında da iş insanlarına yönelik soruşturmalarda da belediye başkanlarına yapılan soruşturmalarda da temel mantık şu: siyasi iktidar diyor ki; ‘Bu ülkede siyaseti ben yaparım, siz ancak benim çizdiğim sınırlar içerisinde kalırsanız siyaset yapabilirsiniz ve siz ancak beni rahatsız etmeyecek, benim için sorun olmayacak şeyleri söyleyebilirsiniz.’ Bunun adı otoriter ve totaliter bir yönetim anlayışıdır. Bunun adını koyalım. Bu ülkede demokrasiye inanmayan bir siyasi parti tarafından yönetiliyoruz. Demokrasiyi kendisine lazım olduğunda inilip binilip bir araç olarak gören bir siyasi parti ile yönetiliyoruz.
O yüzden bu siyasi partinin siyasi iktidarın hukuk adı altında yaptığı bu işlerden hukuki bir anlam çıkarmaya veya bu yasanın şu hükmüne aykırıdır, bu hükmüne aykırıdır gibi tartışmaların bir anlamı yoktur. Çünkü söz konusu olan hukuk değildir. Söz konusu olan adalet değil, söz konusu olan demokrasi değil. O yüzden de bu siyasi iktidarın yaptığı bu otoriter anlayışa, her şeyi ben belirlerim ve siz ancak benim sınırlarım içerisinde konuşabilirsiniz anlayışıyla yapılacak şey cesaretle siyasi mücadele yapmaktır. Bakın TÜSİAD 22, 23 yıldır bu siyasi iktidarı her anlamda destekleyen, bu ülkenin işçisinin emekçisinin, emeğini sömürerek servet edinen bir kurumun yöneticileri bile iki çift laf edemediler ve bu iki çift laf eden insanları kollarına kelepçe takarak soruşturmaya aldılar. Bu ibreti alemdir. Şimdi soru şu: toplumsal muhalefet ve siyasi muhalefet bu meydan okumaya ne cevap verecek? Şu sürece baktığımızda dört yıl önce konuştuğumuzdan daha kötü bir yerdeyiz. Bu daha iyi günlerimiz böyle devam ederse seneye bu programı da yapamıyor olacağız” diye konuştu.
“Barış ve bir arada yaşama duyguları istismar ediliyor”
Yeni çözüm sürecine ilişkin konuşan Aydın, insanların demokrasi, barış ve bir arada yaşama duygularının istismar edildiğini belirtti. Aydın; “Şu an elbette bu ülkenin en temel sorunu Kürt sorunudur ve bu sorunun barışçıl yöntemlerle çözülmesi gerekir. Bu net ama bu çözümün adresi Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Neyi konuştuklarını bilmediğimiz, kimin konuştuğunu bilmediğimiz, hangi amaçla konuştuğunu bilmediğimiz bir süreç yaşıyoruz. Bunu daha ilk Sayın Bahçeli’nin açıklama yaptığında söylemiştim. Yani yüz milyonda bir ihtimal varsa barış için bu ihtimal önemlidir ve bunun üzerinde durmak, buna destek vermek bunun yanında olmak gerekir.
Ama bu sürecin doğru yönetilmesini de talep etmek gerekir. Siyasi iktidarın ajandası bence başka. Çünkü iktidarın yeni bir seçim sürecinde bir kere daha Cumhurbaşkanı olmak dışında bir ajandası olduğunu sanmıyorum. Bunu onun için yaptığına inanıyorum. Ama onun için yapılıyor olması bu sürece arkamızı dönmemizi gerektirmez. Bunun doğru şekilde yapılması için toplumsal baskı oluşturmak zorundayız. Çünkü bu bizim hayatımız, bizim ülkemiz, yani siyasi iktidarlar gelir geçer. Kimler geldi geçti bu ülkeden. Kalıcı olan şey bu ülkenin birlikte yaşamasıdır. Bu ülkenin huzur, refah ve güvenliğidir” dedi.
“Ekrem İmamoğlu’nun ismini seçim pusulasında görmeyeceğiz”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik yürütülen soruşturmalara ilişkin konuşan Aydın; iktidarın İmamoğlu’nun oy pusulasında görünmemesi için her şeyi yapacağını söyledi. Aydın; “AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, İmamoğlu-Erdoğan, Yavaş-Erdoğan denkleminde kaybedeceğini biliyor. O yüzden bu denklemi bozmak için ne gerekiyorsa onu yapıyor. Burada Sayın Erdoğan'ın yaptığı şeyde bir tuhaflık yok. Yani o diyor ki efendim ben bu soruşturmaları yapınca İmamoğlu’na teveccüh artar, görüyor bunu. Peki İmamoğlu seçime girebilecek mi? Bakın TÜSİAD’a soruşturmalar, Ümit Özdağ'ın tutuklanması tek tek sırayla her sabah bir belediye başkanının gözaltına alınması bize bir şey göstermiyor mu? Gidilen yolun nereye doğru gideceği görülmüyor mu?
Böyle devam ederse ben Ekrem Başkan’ın seçime girmesini önleyecek hukuki süreç ve kararın da çıkacağını düşünüyorum. Buna inanıyorum. Bunu biliyorum bile diyebilirim neredeyse. Çünkü aday olmaması için gereken her şeyi yapacaktır. Bu siyasi seçim pusulasında Ekrem İmamoğlu’nun fotoğrafının ve isminin aday olarak görülmemesi için gereken her şeyi yapacaktır. Bir sınırı yok çünkü bu siyasi iktidarın, bunu artık anlamış olmamız gerekir. Yani bu siyasi iktidar şöyle şuraya kadar gider, bu noktadan öteye gitmez diyebileceğimiz bir şey yok. Yani Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasından, tutuklanmasına, açığa alınmasından siyasi yasak gerektirecek mahkumiyet hükmüne kadar her seçenek bu siyasi iktidar bakımından olabilir. Böyle giderse Ekrem İmamoğu’nun ismini seçim pusulasında görmeyeceğiz, bakın bugünden söyleyebilirim. Burada sorun şu Ekrem İmamoğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi ne yapacak? Bu denklemi bozmak için biz ne yapacağız? Buradaki soru bu. Bu soruyu sormaktan kaçınıyoruz, parti içinde de kaçınıyoruz” dedi.
“Ekrem İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı bırakmalıdır”
Aydın; “Sayın İmamoğlu’nun göstermesi gereken reaksiyon bence şu düzeyde olmalıdır: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı bırakmalıdır ve halka dönmelidir. Anadolu'yu gezmelidir. Cumhurbaşkanı adaylığının Cumhuriyet Halk Partililerin yapacağı seçimle belirlenmesi elbette önemlidir. Ama şunu göreceğiz. Tek bir aday var zaten o seçilecek birden fazla aday olsaydı da bence o seçilecekti. Yani Sayın İmamoğlu’nu bundan sonra Cumhuriyet Halk Partisi Cumhurbaşkanı adayı olarak tanımlayacağız. Ama aynı zamanda hala İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak tanımlayacağız. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile birlikte bu süreç çok güç olacak. Onun için söylemesi gereken bence basitçe şudur, Erdoğan’a seslenerek: ‘Turpun büyüğü benim, benim üzerimden İstanbul halkını cezalandırıyorsun, İstanbul halkının yakasından düş benimle karşılaş ve ben kendimi halka emanet ediyorum.’ diyecek.
Bu, denklemi bozacak bir şeydir işte. Ama şimdi yaptığımız şey siyasi, bürokratik atraksiyonlar bakın buna bürokratik atalet denir. Dünya siyasi tarihinde hiçbir zaman liderler karargahlardan çıkmaz. Hiçbir zaman liderler siyasi hesaplarla ortaya çıkmaz. Bakın Sayın Erdoğan parti içi kulislerle siyasi atraksiyonlarla mı yürüdü? Hayır, gerekirse hapse girdi. Halkla buluştu, halka yürüdü. Halkın desteğini yanına alarak geldi. Halka bir şey söyleyip halka önderlik yapmayı anlamamız gerekir” diye konuştu.
“İtiraz süreçleri bitmiştir”
“Nasıl izah ederseniz edin yerel seçimler Cumhuriyet Halk Partisi için başarıdır” diyen Aydın; “Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Özel’den başlayarak en yeni üyesine kadar yerel seçimlerde büyük bir mücadele vermiş ve başarılı olmuştur. Üstelik bu mücadeleyi 2023 seçimlerindeki kayıptan sonra yaşanan travma, kurultay tartışmaları, kurultayda genel başkan ile birebir mücadele sürecinden sonra başarmıştır. Bu partinin dirençliliğinin yüksek olduğunu gösterir pek çok parti bunun altından kalkamazdı. Bu seçim her şeyden önce Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları ve belediye yönetimleri aracılığıyla Cumhuriyet Halk Partisi’nin iyi şeyler yapabileceğini göstermesi bakımından önemli” dedi.
Şaibeli kurultay iddialarına ilişkin de konuşan Aydın; “Kurultay ile ilgili söylenen sözlerin hiçbirini anlamlı bulmuyorum açıkçası. Yani hukuken de siyasetten de anlamlı olmuyor bir kere. Kurultay iptal edilecek mi? tartışmasını ben ilk günden beri çok şaşırarak izledim. Çünkü kurultaylar seçim kurulları tarafından yürütülür ve seçim hukuku bellidir ve seçim sonucunda yani il kongresi olsun ilçe kongresi olsun sendikanın genel kurulu olsun bunlar hep yargıç denetiminde yapılan seçimlerdir ve Yüksek Seçim Kurulu denetiminde yapılır. Burada yapılan tırnak içinde bir usulsüzlük varsa buna itirazın usulü de zamanı da bellidir ve bunların hepsi bitmiştir. Geçmiştir. Bununla ilgili itiraz süreçleri bitmiştir” dedi. Kurultay sürecindeki genel başkan değişikliğine ilişkin de konuşan Aydın; “Cumhuriyet Halk Partisi, sadece bir lider üzerinde yürümez. Kadro ve program partisidir. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir kadrosu vardır, bir yönetim kadrosu vardır ve bir programı vardır. O yüzden genel başkanlardaki değişiklik bu programın ana eksenini zaten değiştirmeyecektir, yöntemi değiştirecektir. Uygulayıcıları değişecektir ama yaklaşım benzer olacaktır. Ana fikir aynı olacaktır” dedi.
“Cemil Başkanı değerlendirmek için henüz erken”
Yerel seçimlerin ardından İzmir’i değerlendiren Aydın; “Bu tür seçimle gelen görevler bütün görevler için söylüyorum; milletvekilliği, belediye başkanlığı, muhtarlık ne derseniz deyin, dernek başkanlığı hepsi için söylüyorum çok özel bir olumsuzluğu yoksa başkanımız ikinci dönemi yapmalıdır. Çok çok özel bir olumluluğu yoksa üçüncü dönem yapmamalıdır. İki dönemde kalmalıdır. Çünkü deneyim önemli bir şeydir. Üstelik de büyükşehir belediyesi ya da İzmir'deki metropol ilçeleri gibi büyük kurumlardan bahsediyorsak bu kurumlara vaziyet edebilmek, bu kurumları tanımak, anlamak, onları yönetmek, yön vermek, tercihlerini hayata geçirmek biraz zaman ister.
O yüzden de hep söylediğim budur. Mevcuttaki başkanınızda bir sorun yaşamıyorsanız özel bir zorluk yaşamıyorsanız devam etmelidir. Bakın İzmir'de de şu an ilçe belediye başkanlarımız dahil olmak üzere sanırım üç belediye başkanımız devam ediyor. Onun dışında bütün yeni arkadaşlarımıza yaptıkları ve yapmadıkları ile ilgili bir şey söylemek haksızlık olur şu an. O yüzdendir ki diğer başkanlarımızı da Cemil Başkanı da değerlendirmek için henüz erken olduğunu düşünüyorum” dedi.
“Bu dönem biraz farklı”
Aydın; “Geçen beş yıl ve bu beş yılda süregelen bir takım süreçler var. Bu dönem biraz farklı. Onun da nedenleri var. Temel iki sorun var, bu yüzden daha farklıymış gibi hissediyoruz. Birincisi başta anlattığım siyasi iktidarın otoriter ve totaliter yönetim anlayışı. Belediyeleri kaybetmek bu iktidar için çok acı verici bir durum ve acıyı içlerinden atamadılar. Bu duyguyu yıkabilmek için belediyelerle özellikle ilgileniyor, hukuku araçsallaştırarak kullanıyor, bürokratik yetkilerini kötüye kullanarak para keserek her şeyi yapıyorlar. İkinci sorun, ekonomik kriz ve yoksulluk. Bu belediyelerin işini zorlaştırıyor. Çünkü gelir seviyesi düşen halka destek olmak gibi bir sorumluluk daha ekleniyor” dedi.
“İzmir artık Türkiye’nin üçüncü büyük şehri değil”
İzmir'in ekonomik ve kültürel anlamda gerileme yaşadığına dikkat çeken Aydın; “Tunç Soyer bir açıklama yayınlamıştı, İzmir artık Türkiye’nin üçüncü büyük şehri değil sadece nüfus olarak üçüncü büyük şehri. Çok doğru bir tespit, bunu görmemiz gerekir. Bakın milli gelir, üretilen vergi, istihdam, kalkınma, şehrin ürettiği değer yargıları ürettiği politikacılar, ürettiği bürokratlar, ürettiği gazeteciler eskiden ulusaldaydı, şimdi neden yok? İzmir bu konudaki değerini coğrafi olarak ve tarihsel olarak sürdürse de yaşam ve siyaset olarak ve ekonomi olarak, kültür olarak giderek kaybediyor. İzmir'den çıkan son beş altı senede ulusal büyük olay olarak hatırlanan bir tek şey var, Tarkan konseri. İzmir'den çıkan son yirmi yılda Türkiye siyasetine damga vuran hangi siyasetçi hatırlıyorsunuz? Bütün partiler için konuşuyorum. İzmir'den çıkan hangi mucidi, hangi bilim insanını, hangi sanayiciyi hatırlıyorsunuz, yok. Bu giderek İzmir’in kuraklaştığını gösteriyor” dedi.





