Son Mühür- Berivan Kaya/ İzmir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'da eski Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten ve mevcut Genel Sanat Yönetmeni Levent Üzümcü arasında gerilim sürüyor. Yücel Erten'in sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalar karşısında Üzümcü sessizliğini bozdu.
Eski Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten, Levent Üzümcü hakkında son yazısında, "Üzümcü, önce belediyebeylerle ticareti, ardından darbeciliği, daha sonra parti ilişkisiyle makam-mevki ayarlamayı, en sonunda da kılıf uydurup sanatçıları işten atmayı öğrenmiş bulunuyor. Aralık 2023’te kurumdan gizli olarak yürütülen bir yönetmelik darbesi ile İzmir Şehir Tiyatrosu’na çökmek isteyen darbeci Üzümcü; şimdi aynı kamu kurumunun yöneticisi. Gelgelelim İzmir Şehir Tiyatrosu’nda fil züccaciyeye girmiş gibi bir manzara var. Liyakatsizlik, beceriksizlik, programsızlık, enerji ve zaman kaybı, mobbing, tehdit, sürgün, işten atma, şangır şungur!" ifadelerine yer vermişti.

'Sus pus'
Genel Sanat Yönetmeni Levent Üzümcü'nün sorulara yanıt vermemesine tepki gösteren Erten, " Bütün bu şangırtı arasında sus pus. Büyükşehir Belediye Başkanı, herhalde hiç bir şeyin farkında değil ki; ya da belki daha önemli saydığı onca işin arasında tiyatroyu önemsemiyor ki; oradan da bir ses seda yok. Züccaciye kırılıp döküledursun; Başkanlık-Tiyatro ilişkisinde de dikkat çeken, kırılgan ve önemli bir konu var. Üzümcü, bir sanatçı ile bir uzmanı tiyatrodan sürdü, iki sanatçıyı da sorgusuz sualsiz kapının önüne koydu ya; işte orada yönetici ahlâkına sığmayan bir tavır bozukluğu dikkat çekiyor. Sanatçılar Hatice Altan ve Özlem Karabay’ın, apar-topar işten atılması konusu, Üzümcü’ye sorulduğunda; “Özlem’i ben gönderdim. Ama Hatice konusunda benim bilgim yok. Başkanlığın isteği.” şeklinde bir kaçamak yaptığı biliniyor. Bir yöneticinin tutumu açısından, zincirleme bir çok soruyu çağıran bir ana soru var: Üzümcü’nün bu sözü doğru mu? Bu ifade gerçeği mi yansıtıyor, yoksa dara düşünce uydurulmuş bir kaçamak mı? Yani acaba bu ifadeyi, kamuoyu önünde tekrarlayabilir mi? Akla gelen bir olasılık şu: Sayın Başkan burada özel bir inisiyatif, özel bir niyet gütmeden; hattâ belki de konunun ayrıntılarına dahi vakıf olmadan; bürokratlarına güvendiği için ince eleyip sık dokumadan; rutin bir şekilde önüne gelen bir konuyu onaylamış olabilir. Yani Başkan’ın bir dayatması olmamıştır da, Üzümcü kişisel saplantısını örtmek için Başkan’ın adına sığınmaktadır" ifadelerine yer vermişti.
Şehir Tiyatrolarını yok etme ısrarı!
Erten'in eleştirilerine ilk defa yanıt veren Levent Üzümcü, eleştirileri, 'yalan, nefret ve şımarıklık içeren yoğun bir saldırı altındayım' ifadeleriyle açıkladı. Üzümcü açıklamasında, " Eylül 2024 yılından itibaren, İzmir Büyük Şehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu’nun Genel Sanat Yönetmenliğini yapmaktayım. O tarihten beri; Türk Tiyatrosu’nda yaşayan hiç kimsenin bugüne kadar şahit olmadığı ölçüde, yalan, nefret ve şımarıklık içeren yoğun bir saldırı altındayım. “Kendilerine yâr olmayacaksa, kara toprağın” olmasını istedikleri İzmir Şehir Tiyatrosu’nu yok etme ısrarı güden; adımın toplumdaki karşılığı üzerinden kendilerini gündemde tutma sevdasına kapılan birileri üzerine bugüne kadar olup bitenleri yazma gereği doğmuştur. Bu yazıdan cımbızlanarak, uzlaşmazlık ve anlayışsızlık ama en fenası, kötü niyet dolu entelektüel şiddetin kurşunu yapılacak kelime yığınlarının tek satırını hayatıma sokmadım, bundan sonra da sokmayacağım. Karşımda olduklarını söyleyen ve neden bu kadar kontrolsüz ve şımarıkça saldırdıklarını bilmediğim bir güruh, izansızlık kazanını kaynatıyorlar aylardır. “Dertlerini” dile getirdikleri mecralar ve dilleri cevap verilecek değerde değil. O yüzden bu metin bu güruha bir cevap değil; neler olup bittiğini merak eden benim onurlu meslektaşlarıma bir borcumdur" ifadelerini kullandı.
İhale sistemine karşı atölye!
İhale sisteminin değiştirilmesi için atölyeler kurmaya çalıştığını dile getiren Üzümcü, müjdeli haberi vererek, "Mesaimin başladığı günden beri bir kamu tiyatrosu olarak İzBBŞT’nin özellikle işleyişi ile ilgili üzerinde durduğum, düzeltilmesi gerektiğine inandığım birkaç önemli noktaya yoğunlaştım ve uzun zamandan beri ödenekli ve özel tiyatrolarda gördüğüm eksiklik ve aksaklıkları düzeltmek için çalışmalara başladım. Bunlar tiyatromuzdaki iç barışın ve iş barışının sağlanabilmesi için yapılması gereken önemli şeylerdi. Bunlardan ilki; tiyatromuza çok ciddi bir maliyet ve bürokrasi yaratan, projelerimizi zamanında hayata geçirmemizin önünde ciddi bir engel olan “ihale sistemi” idi. Bütün repertuvarımıza, planlamamıza ve sanatsal işleyişimize doğrudan etki eden bu durumun önüne geçmenin belki de en kestirme yolu; kendi dekor, kostüm, aksesuar ve tiyatro gereçlerini imal edebileceğimiz bir atölye ve hatta atölyeler yaratmaktı! Atölyeler, belediyemizi de ihale sisteminin yarattığı yüksek maliyetlerden büyük ölçüde kurtaracaktı. Bunun için tüm ekibimizle büyük bir çaba gösterdik, halen de gösteriyoruz. Bu çabalar ilk meyvelerini vermeye başlıyor. Belediyemizin zaten elinde olan ekipman ve iş gücünü tiyatroya ait bir binaya toplamak ve orayı bir atölye haline getirmek amacımız gerçekleşmek üzere, bu müjdeyi de vermek isterim" dedi.
İşten çıkarma eleştirilerine yanıt: Usulsüzlük vardı!
Kadrolarda liyakatsizliğin olduğuna dikkat çeken Üzümdü, "İkinci olarak; kamu tiyatrolarında gördüğüm en önemli aksaklıklardan biri şuydu: Kadroları sınavla oluşturulan kurumlara dışarıdan ve sınavsız girmek isteyenler, bir yolunu bulup o kurumlarda çalışmaya başlıyor ve yine bir şekilde, geçen zamanla birlikte o kadrolarda kalıcı oluyorlardı. Bu durum, söz konusu sınavı kazanarak kadrolu olanlar açısından -haklı olarak- doğru bulunmuyor ve kurum içi iş barışını da olumsuz etkiliyordu. Bununla birlikte; GSY’ye yönetmelikle verilen belirli sayıda kadro istihdamı vardı. (Yukarıda da söylediğim gibi, hâlâ da var.) Ancak o kadrolar GSY’nin görev süresince var olmalıydı. Bir başka deyişle “GSY ile gelen, GSY ile gitmeliydi."Bir düşünün; her gelen GSY kendisiyle birlikte kurum dışından getirdiği ve kendisinin görev süresince kurumda mesai yapacak, üç kişilik bir kadroyla çalışabilir. GSY’nin görev süresinin dolması sonrasında onunla birlikte kurum dışından gelmiş herkes de tekrar kurum dışındaki profesyonel hayatlarına dönmeliler. Eğer bu yapılmazsa birkaç GSY dönemi sonrası sınavsız alınanların sayısı neredeyse sınavla alınan kadrolarla eşitlenir! Bu durum iş barışını elbette etkiler. Adalet duygusunu zedeler. Kutuplaşmalar yaratır. Nihayetinde üretim sürecini de baltalar. O yüzden bu durumda olan personellerimizin görev yerlerinin değiştirilmesi için Kültür ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığı’na istekte bulundum. Bu durumda olan toplam dört personelimizin ikisinin görev yerleri değiştirildi, birinin geçiş işlemleri devam etmektedir. Bir personelin ise, iş akdine -maalesef- “işe girişindeki usulsüzlükler” gerekçe gösterilerek üst makamlarca son verildi. Ekibimizde yer alan bir diğer oyuncu arkadaşımızın ise, kurum içi ve dışı disiplin hükümleriyle sabit, bağlı bulunduğu kuruma yakışmayan paylaşımları ve belediyenin tüzel kişiliğine yaptığı saldırıları gerekçe gösterilerek yine belediye tarafından kurumdaki görevine son verilmiştir" ifadelerine yer verdi.
Kadro genişlettik
Tiyatroların İzmir'in her yerine ulaştırılması gerektiğine vurgu yapan Üzümcü, Üçüncü olarak tiyatromuzu İzmir’in her yerine ulaştırmak gibi bir hedefimiz vardı. Bugün Karşıyaka’da, Buca’da, Balçova’da, Bornova’da da sahnelerimizin olması ve oralarda da düzenli olarak perde açmak umudumuz, hayalimiz ve mücadelemiz sürüyor. Bunun için de öncelikle kadrolarımızı genişletmek istedik. Liyakatinden kimsenin kuşkulanamayacağı sınav jürimizle, sorunsuz bir sınavla, kadromuza 20 aktör ve 14 teknik eleman kattık. Ülkemizin yaşadığı bu ekonomik darboğazda 34 vatandaşımıza, 34 meslektaşımıza, 34 emekçiye umut olduk, ne mutlu bize! Ezcümle: Ülkemizin içinde bulunduğu durum, hepimizi dalgalı bir ruh halinde seyrettirmekte. Yalan, provokasyon ve manipülasyonlarla azalan güven duygumuz ruhlarımızda büyük bir boşluk yaratıyor, hepimizi mutsuz ve gergin bir yapıya mahkûm ediyor. İşte tam da böyle zamanlarda sanata daha da çok ihtiyacımız olduğu aşikârken, İzBBŞT olarak tüm çabamız hayatı ıskalamadan hayatlarımıza insani bir katkı, bir düş, bir tebessüm ve maalesef yokluğunu sıkça hissettiğimiz bir empati bilinci sağlamaktır” dedi.





