Geçen gün Galatasaray, şampiyonluk kutlamalarıyla İstanbul'u sarı-kırmızıya boyadı.

Galatasaray’ı tebrik ediyorum. Göz alıcı kutlamalara imza attılar.

Ben Fenerbahçeliyim, Galatasaraylı arkadaşlarımı içtenlikle tebrik ettim. Sosyal medyada izlediğimiz görüntülerde Fenerbahçeli taraftarların da kutlamalara katılmasına hayranlık duydum.  

Sosyal medyada uzunca araştırdım, bazılarımızın yaptığı bu basit jestin bile karşı tarafta bazıları için şaşırtıcı olduğunu fark ettim. Neden?

Kesinlikle kutlamalara bazı Fenerbahçeli taraftarların da katılması harikaydı. İşin ilginci, bu durum sosyal medyada alay konusu haline geldi. Peki bunun dalga geçilecek nesi var?
Bu bir oyundu ve zafer elbette bir tarafa ait olacaktı.

Bilmiyorum bu hissettiğim belki de tarafsız olarak bir gazetecilik refleksidir, belki de sadece insani bir davranış.

Ama şunu biliyorum ki futbolun büyülü dünyası, hepimizi etkisi altına alıyor.

Yanlış yoldayız…

Öncelikle şunu belirtmek gerek: Futbol bir eğlencedir, bir tutkudur, ama en nihayetinde bir spor dalıdır.

Spor, dostlukları pekiştirmeli, insanları bir araya getirmeli ve kardeşlik duygularını güçlendirmelidir.

Bir Fenerbahçelinin Galatasaray'ın şampiyonluğunu kutlaması, aslında bu sporun en temel değerlerinden birini, fair play ruhunu yansıtıyor. Bu alkışlanacak bir davranış, alay edilecek bir durum değil.

Tribünlerde yerimizi aldığımızda, takımımızın renkleriyle bütünleşir, zaferlerin coşkusunu ve yenilgilerin hüznünü iliklerimize kadar hissediyoruz. Ancak son zamanlarda, taraftarlığın ötesine geçen ve ne yazık ki çoğu zaman zarar verici bir boyuta ulaşan fanatizmin pençesine düştüğümüzü üzülerek gözlemliyorum.

Fanatizmin bir adım ötesine geçmek, sadece futbolla sınırlı kalmayan bir mesele. Hepimizin bir dünya görüşü var, sempatik bulduğumuz kulüpler, siyasi oluşumlar, sivil toplum örgütleri var. Ancak doğru her zaman doğrudur, yanlış da yanlış. Bu basit ilkeyi unutmamak şart.

Ancak ne yazık ki fanatizm bu basit doğruları bile bulanıklaştırabiliyor.

Fanatizm, taraftar olmanın güzelliğini, o coşkulu birlikteliği, arkadaşlıkları, aile bağlarını bile gölgede bırakıyor. İnsanlar, tuttuğu takım yüzünden birbirine düşman gibi davranıyor.

Çocuklarımız bile bu fanatizmin kurbanı oluyor; okullarda akran zorbalığına maruz kalıyorlar, sadece tuttukları takım yüzünden. Eğitim kadrosu bile bazen bu fanatizmle başa çıkmakta zorlanıyor. Halbuki futbol, bizi bir araya getiren, küçükten büyüğe coşkumuzu ve sevgimizi paylaşmamızı sağlayan bir spor değil mi?

Lig bitti, belki bir süre için tansiyon azalacak. Ama kalıcı bir çözüm bulmamız gerekiyor. Unutulmaması gereken bir nokta da şu... Sosyal medyada yapılan alaycı yorumlar, aslında bu kültürün gelişmesini engelliyor. Oysa gerçek taraftarlık, rakip takımın başarısını kabul edebilmeyi ve gerektiğinde onlarla bu başarıyı kutlamayı da içerir.

Fanatik olmak yerine, gerçek bir taraftar olmanın güzelliğini keşfetmeliyiz.
Çünkü aslında hepimiz biliyoruz ki futbol, en çok dostluk ve kardeşlik içinde oynandığında güzeldir.