Son Mühür/ Merve Turan - Ege Üniversitesi, topluma katkı misyonu doğrultusunda kadına yönelik şiddetle mücadele alanındaki bilimsel çalışmalarına devam etti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 1999 yılında ilan edilen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında üniversite bünyesinde çeşitli farkındalık ve bilgilendirme faaliyetleri yapıldı. Çalışmalar, Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin akademik birikimiyle desteklendi.

“Şiddet bir kader değil, değiştirilebilir bir toplumsal sorun”

Merkez Müdürü Doç. Dr. Vildan Koçoğlu Gündoğdu, kadına yönelik şiddetin bireysel bir mesele olmadığını; toplumsal, kültürel ve yapısal dinamiklerle beslenen çok yönlü bir insan hakları ihlali olduğunu vurguladı. Günümüzde şiddetin azalmadığına, yalnızca biçim değiştirerek dijital ve ekonomik alanlarda artış gösterdiğine dikkat çekti.

Psikolojik şiddetin en yaygın ancak en görünmez şiddet biçimi olduğunu belirten Gündoğdu; hakaret, tehdit, kontrol etme, izolasyon ve değersizleştirme gibi davranışların çoğu zaman fark edilmediğini aktardı. Bu şiddet türünün etkilerinin fiziksel şiddet kadar yıkıcı sonuçlar doğurduğunu, psikolojik şiddeti ekonomik, dijital ve fiziksel şiddetin izlediğini ifade etti.

Farkındalık çalışmaları güçlendirildi

Kadına yönelik şiddetle mücadelede eğitim ve bilinçlendirme faaliyetlerinin öncelikli bir alan olduğunu kaydeden Doç. Dr. Gündoğdu, üniversite genelinde öğrencilere, akademik ve idari personele yönelik seminerler ve bilgilendirme etkinlikleri düzenlendiğini aktardı.

Bu kapsamda yaz döneminde gerçekleştirilen “Çalışma Yaşamında Cinsiyet Eşitliği” sertifika programında, çalışma yaşamında kadınların maruz kaldığı psikolojik şiddet ayrıntılı şekilde ele alındı. 8 Mart etkinlikleri doğrudan şiddet temasıyla planlandı ve alanın uzmanlarının katıldığı bir panel düzenlendi. Eylül ayında yapılan “Dijital Bağımlılık ve Aile İçi İletişime Etkileri” panelinde dijital şiddet konusu işlendi. 25 Kasım kapsamında ise “Aile İçi Şiddet ve Sağlık” başlıklı panelle konu sağlık boyutuyla ele alındı.

++Doç. Dr. Gündoğdu, “Şiddet Bir Kader Değildir, Toplumsal Bir Sorun Olarak Değiştirilebilir”

“Sessizlik şiddetin en büyük destekçisidir”

Doç. Dr. Gündoğdu, farkındalık oluşturulmasında eğitimin belirleyici bir role sahip olduğunu ifade etti. Çocukların, şiddetten uzak ve empati temelli bir eğitim süreciyle yetişmesinin önemine dikkat çekti. Kadın-erkek eşitliğini merkeze alan eğitim anlayışının erken yaşlarda kazandırılması gerektiğini vurguladı.

Teknoloji ve medyanın bilinçlendirme çalışmalarında etkin biçimde kullanılması gerektiğini belirten Gündoğdu, şiddetin hiçbir gerekçesinin bulunmadığını ve sessizliğin şiddeti besleyen en büyük unsur olduğunu dile getirdi. Şiddete tanık olan bireylerin müdahil olmasının, destek mekanizmalarını bilmesinin ve eşitlikçi toplum anlayışını savunmasının hayati önem taşıdığını belirtti.

“Eğitim şiddeti bitirmiyor, biçimini değiştiriyor”

Eğitim seviyesi ile şiddet arasındaki bağa da değinen Gündoğdu, eğitimin şiddeti tamamen ortadan kaldırmadığını, ancak türlerini ve yoğunluğunu değiştirdiğini söyledi. Mevzuatta şiddeti önlemeye yönelik düzenlemelerin yer aldığını belirten Gündoğdu, bu düzenlemelerin etkili olabilmesi için şiddet olgusunun hem hukuki hem de sosyokültürel yönleriyle gündemde tutulması gerektiğini ifade etti.

“Eşitlik önce zihinlerde yer almalı”

EKAM Müdür Yardımcısı Doç. Dr. İlkay Südaş ise eşitlik anlayışının öncelikle zihinlerde yerleşmesi gerektiğini belirtti. Kadınların toplumsal statüsünün yükselmesinin erkekler açısından bir tehdit olarak algılanmaması gerektiğini vurguladı. Kadınların toplumsal, siyasal ve ekonomik alanlarda karar verici konumlara gelmesinin zorunlu olduğuna dikkat çeken Südaş, erkeklerin mevcut ayrıcalıklı konumlarını sorgulamadığı sürece ayrımcılığın sona ermeyeceğini ifade etti. Mücadelenin yalnızca kadınları değil, erkeklerin bakış açısını dönüştürmeye yönelik adımları da kapsaması gerektiğini dile getirdi.

Muhabir: Merve Turan