Son Mühür/Gamze Eskiköy- TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışmaları Grubu, İzmir Mimarlık Merkezi önünde yaptığı basın açıklamasıyla kadınlara yönelik baskı politikalarına, hak gasplarına ve artan şiddet vakalarına karşı tepkisini dile getirdi. Açıklamayı Ebru İşcanayaz okudu.
“Kadınlar ev içine hapsedilmek isteniyor”
İşcanayaz, “Türkiye’de kadınlar, yıllardır sistematik eşitsizlik, şiddet ve baskıyla kuşatılmış bir hayatın içinde yaşamaya çalışıyor. AK Parti iktidarının aldığı her yeni kararla, çıkardığı her yeni yasayla, haklarımız biraz daha budanıyor, varlığımız daha da görünmez kılınıyor. 2025'in “Aile Yılı” ilan edilmesiyle birlikte, kadınlar bir kez daha kamusal yaşamdan dışlanarak ev içine hapsedilmek isteniyor. Aile üzerinden şekillenen politikalar, kadınları yalnızca anne, eş, hizmetkâr rolleriyle tanımlıyor; devlet kendi normlarına uymayan kadınları ötekileştirmeye devam ediyor. Oysa bizler, bu ülkenin eşit yurttaşlarıyız. Emeğimizle, aklımızla, mücadelemizle buradayız ve hiçbir siyasal ajanda bizi görünmez kılamaz” dedi.
“Önlem alacağız diyenler sessiz kaldı”
İşcanayaz, “Kadına yönelik şiddetin her geçen gün arttığı bir ortamda, İstanbul Sözleşmesi’nden tek imzayla çıkılması, şiddeti önlemesi gereken devletin artık failleri koruyan ve cezasızlıkla ödüllendiren bir yapıya dönüştüğünü açıkça gösterdi. 2025 yılında, yalnızca Ocak ve Şubat aylarında, 49 kadın cinayeti işlendi. Bahar Aksu’nun, Behiye Taşkın’ın, Su Dilem Yazıcı’nın adları her gün büyüyen bir kara listeye eklenirken, Pınar Gültekin’i canice katleden Metin Avcı’ya verilen haksız tahrik indirimi, adaletin kadınlar için artık geçerli olmadığını bir kez daha gözler önüne serdi. “Önlem alacağız” diyenler yalnızca sessiz kaldı” ifadelerine yer verdi.
“Kadınlara tıbbi tercih değil,politik dayatma yapılıyor”
İşcanayaz, “Boğaziçi Üniversitesi’nde 6 yaşındaki çocukların evlendirilebileceği beyanda bulunan ve pedofiliyi normalleştiren yobaza karşı düzenlenen protestolarda 97 öğrencinin gözaltına alınması, kadın ve çocuk haklarını savunmanın bu düzende nasıl suç sayıldığının yeni bir göstergesidir. Biz kadınlar bugüne kadar susmadık, bugün ve bundan sonra da susmayacağız. Ayrıca, gasp ettiğiniz İstanbul Sözleşmesi’nden de vazgeçmeyeceğiz.
Coğrafyamızda bir yandan da biz kadınların bedenleri üzerindeki söz hakkı da sistemli biçimde gasp ediliyor. Sezaryen doğum şeytanlaştırılıyor, vajinal doğum kutsanıyor. Tıbbi tercih değil, politik dayatma yapılıyor Kadınların nasıl doğuracağına dahi devlet karar vermeye çalışıyor. Buradan bir kez daha sesleniyoruz: Hayır! Beden bizim, karar da bizimdir” diye konuştu.
“Hak ihlalleri de üst sınırları aştı”
Basın açıklamasının devamı şöyle:
“Ülkemizde direniş dört bir koldan devam ederken, hak ihlalleri de üst sınırları aştı. 19 Mart 2025’te Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlayan protestolarda, kadınlar en ön saflarda yer aldı. Ancak bu kitlesel gösteriler yine ağır hak ihlalleriyle bastırıldı. Gözaltına alınan çok sayıda kadına çıplak arama dayatıldı; kadın bedeni bir kez daha devletin denetim ve cezalandırma aracı haline getirildi. Bu uygulamalar yalnızca bir hak ihlali değil, açıkça sistematik bir işkencedir. Direnişi susturmak için bedenimize saldıran AK Parti iktidarına cevabımız nettir: Bu utanç sizin, direniş bizimdir. Ve bu süreçte, HÜDA PAR eliyle meclise sunulan LGBTİ+ karşıtı yasa tasarısıyla hedef genişliyor. Aynı günlerde, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yayınlanan resmi yazıyla “toplumsal cinsiyet”, “cinsiyet kimliği” ve “cinsel yönelim” gibi kavramların kamu politikalarından dışlanması talimatı veriliyor. Bu belgeyle iktidar, toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine açıkça savaş açarak, Kadınları ve LGBTİ+ bireyleri görünmez kılmaya çalışarak yalnızca yaşam tarzımızı değil, var oluşumuzu da tehdit etmektedir. Bu nefret ancak bizi daha çok kenetler, daha çok örgütler. Çünkü eşitlik olmadan adalet olmaz”