Türkiye’yi derin acıya boğan deprem felaketinin hukuki boyutu da gündemin üst sıralarına tırmanmaya başladı. Deprem felaketine sahne olan bölgeler dışında kalanların da deprem öncesi ve sonrasında neler yapması gerektiği ya da neler yapabileceği gözlerin hukukçulara çevrilmesine neden oldu. Son Mühür Tv’de’Gün Başlıyor’ programına konuk olan Avukat Senem Kiraz sözlerine ‘’deprem sonrasına gelmeden önce deprem öncesinde hukuki olarak neler yapmalıyız oradan başlamak istiyorum’’ diyerek başladı. Kiraz, vatandaş olarak hepimizin sorumluluğu binamız depreme güvenli mi, buna bakmak. Burada ilk akla gelen karot testi’ dedi. ‘’Bunun geri dönüşü olmuyor’’ hatırlatmasında bulunan Kiraz, kentsel dönüşümde yaşanan anlaşmazlıkların yüzde70’inin karot testi ve sonrasının iyi planlanmamasından kaynaklandığını vurguladı.
İşte Avukat Senem Kiraz’ın açıklamalarından öne çıkan detaylar...
MALİKLER BAŞVURABİLİR, KİRACILAR DEĞİL
Karot testi için malik olmak gerekiyor. Kiracıların böyle bir hakkı yok. Tapuda hak sahibi görünenler ilgili lisanslı kuruluşa başvurup binadan karot alınmasını isteyebilir. Tek bir kişinin başvurusu dahi süreci başlatabiliyor. Bu büyük bir kolaylık ancak sonrası planlanmzsa çok büyük bir dezavantaja dönüşüyor. Neden? Çünkü karot testini alıyorsunuz, ilgili firma beton analizini yapıyor, laboratuardan çıkan rapor belediyeye sunuluyor ve ardından tüm maliklere tebligat yapılıyor. Bu süreç, mahkeme kararı alıp durdurmazsanız yıkıma kadar giden bir süreç. Mahkeme kararıyla durdurabilmek için binanın güçlü olduğunu gösteren aynı güçte başka bir raporla mümkün olabilir. Karot testini aldırırken nerelere kadar gidebileceğini iyi düşünmek gerekiyor. Zaten kentsel fönüşümdeki uyumsuzlukların yüzde 70’i de tek bir kişinin yapmış olduğu bu başvuru ve akabindeki sürecin planlanmamış olmasından kaynaklı.
KAROT DIŞINDA TESTLER DE VAR
Ben her sabah bugün de yaşıyoruz diye uyanmaya başladım. Bina 2002’den öncesine aitse karot testi haricinde binanın güvenliğini sorgulayan başka testler var. Binanın güçlü olmadığı anlaşılırsa bina o zaman toplamalı, mümkünse güçlendirme, güçlendirme olmuyorsa kentsel dönüşüm noktasında bir adım atılmalı.
TAPUYA İŞLENEBİLİYOR
Binayla ilgili olumsuz bir rapor çıktığında bu tapuya işleniyor. Daha sonra tüm hak sahiplerine yani maliklere, hissedar olan herkese bu tebligatlar yapılıyor. Tüm bu tebligat süreci bittikten ve son malike de tebligat yapıldıktan sonra asıl süreç işlemeye başlıyor. Orada itiraz süreci başlıyor. İtiraz süreci sonucunda binanın riskli olduğu kesinleşirse o zaman ikinci süreç başlıyor. Orada 60 ya da 30 günlük sürelerle tebligat süreci başlıyor. Bu da bittikten sonra artık size diyor ki, binayı tahliye edip, yıkmanız gerekir.
Binanın yıkılacağına dair ev sahibine ulaşmış ve buna rağmen kiraya vermişse burada ev sahibine karşı ciddi bir tazminat hakkı doğar.

KOLON KESENLERE EK CEZA
Bina orta hasarlıysa bir yıl içinde güçlendirilmesi gerekir. Bizim denetimleri arttırmamız gerekir. İzmir depreminde kolon kesildiği için dava açan bir avukat arkadaşımız enkaz altında kalarak can verdi. Binanın kolonunu mu kesmiş, ilçe genelinde başka bir yer için ruhsat vermeyeceğim gerekirse. Bi bu insanların tekrar iş yapmasını engelleyecek bir mekanizma getirmeliyiz.
Meslek hayatımda öğrendiğim bir şey, birçok insam korkuyla harekete geçiyor. Korku bizi kaçtığımız şeyle yüzleştiriyor.
BAROLAR BİRLİĞİ HUKUKİ İLKYARDIM YAPIYOR
Deprem sonrası çalışmalar konusunda Barolar Birliği çok güzel işler yapıyor. Deprem enkaz uygulaması başlatıldı. Depremle ilgili sonradan delil olabilecek bilgilerin nasıl toplanabileceği konusunda bir uygulama bu. Depremzedelere yol gösterecek hukuk rehberini barolarımız hazırladı. Benim kanaatimce bu bir ‘hukuki ilkyardım’.
DELİLLER ÇOK ÖNEMLİ
Deprem olduktan sonra biz ne yapacağız? Mümkün olduğunca çöken binalardan delil tespiti yapılmalı. Binadaki malzeme eksikliği tespit edilmeli ki, sonradan hak sahipliğinde delil olsun. 6 ay içinde hem cezai dava hem de tazminat davası açabiliyoruz.
CİDDİ BİR SIKINTI YAŞANIR
İzmir’deki depremzedelerle ilgili çıkan emsal kararı son karar değil, bir yürütmeyi durdurma kararı. Bu karar bir nevi dava sonuna kadar verilen bir sarı ışık gibi. Bu karara 30 gün içinde ilgililerin itiraz hakkı var. İtiraz üst mahkemeye yapılacak. Üst mahkeme yürütmeyi durdurmayı kaldırabilir. Bu gerçekleşirse mevcut inşaatlarla ilgili bir sıkıntı olmayacaktır. Eğer başvuru reddedilirse işte o zaman süreçte ciddi bir sıkıntı olacaktır. Yüzde 90 bitmiş binalar için bir kazanılmış hak söz konusu. Belediyelerin yürütmeyi durdurma kararını tanımıyorum deme hakkı yok. 30 gün içinde kuvvetle muhtemel inşaatlar durdurulacaktır.





