“Aslan Yürekli Kadınlar…”         

Bu hafta örnek olacak iki başarı öyküsünden bahsedeceğim.  Biri İzmir’de, diğeri ise Mardin’den…

Netflix’de heyecanla beklediğim Atiye’nin ikinci sezonunu izlemeye başlıyorum. Atiye’nin iç sesi aslında benim düşüncelerim gibi “Öğrendim ki mucizelere gerçekten inanmak lazım. Sana düşen tek şey o adımı atmakmış… Kalbine direnmeyi bırakıp teslim olabildiğinde, hayattaki en büyük acının bile sana verilmiş bir hediye olduğunu görebilirmişsin, acıdan kurtulmak için attığın o adım seni bir eşiğe getirebilir… “  O eşik başarıya giden yolun başlangıcı olabilir…

Hayat bazen dönüm noktaları sunar önümüze, rutinde pek farkına varmayız.  O an üzüldüğümüz bir olay aslında gelecekte çok başarılı olacağımız bir çalışmanın başlangıcı olabilir.

Onu tanıdığımda Ege Tv’ye yeni başlamıştı… Yüreği boyundan büyük ufak tefek bir kız, daha 18 yaşında… Yeni mezun…  Arşiv bölümündeydi. Yasemin abladan işi öğrenmeye çalışıyordu. Kısa zamanda işi kavradı. Arşivin prensesi oldu.  Tanıyanlar bilir Sema Vala’dan bahsediyorum…  Küçücük bir odaya tüm EgeTv’yi sığdırdı. İşi ağırdı. Tek başına birçok işi yapardı.  Akış planlaması, RTÜK yayın raporu, akıllı işaretler, film ve belgesel seçimi, filmlerdeki uygunsuz sahneleri blurlamak, reklam akışını akışa yerleştirmek…  Çalışkanlığı ile hepsinin üstesinden gelirdi… Hatta zamanı artar, canlı yayına gelen konuklarla sohbet eder, güleryüzü ile onların ortama ısınmasını sağlardı. Yaklaşık 20 yıl Ege Tv’nin atom karıncası olarak hizmet etti… 2016 yılı sonunda Ege Tv kapanmasın diye feda edilen arkadaşlarımızdan biriydi. Çok üzülmüştük, ağlayarak uğurladık...  Tüm çabalara rağmen 4 ay daha açık kaldı Ege Tv…

2017 yılı Sema için dönüm noktası oldu. Çok sevdiği Mustafası ile evlendi…  Artık Sema Vala Ciritoğlu’ydu… Eşine yardım ediyor, ön muhasebe, satış planlaması konularında destek oluyordu ama arta kalan zamanda canı sıkılıyordu. Bir gün yeğeninin görsel sanatlar ev ödevini yaparken kafasında bir kıvılcım çaktı. Belki de Ege Tv’deki Kadın programlarında öğrendiği teknikleri uygulayarak çok hoş Afrikalı bebekler yaptı… Malzemeler çok basitti, her evde bulunan, herkesin kolayca alabileceği ürünlerdi.  Gazete, tutkal, çöp şiş, kürdan, silikon, silikon tabancası, makas…  Artık malzemeleri de değerlendirdi. Hiçbir şey çöp değildi. Çöpten yıldızlar yaptı… Gazete kağıtlarından yaptığı eserler çok sevildi. Sergiler açtı… Tekniği kendine saklamadı… Güzelbahçe Belediyesi’nde gönüllü öğretmenlik yaparak kadınlara bir meslek edindirdi… Evde hem sıkılmamalarını hem de ekonomilerine katkı sağlamalarını öğretti…

2019 yılında “DORA” bebek doğdu. Bu kez oğluna uyku arkadaşı yapmayı denedi. Evdeki yumaklar ve tığ ile çok güzel oyuncaklar yaptı… Sosyal medya üzerinden o bebeklerde çok ilgi çekti… Tanınan ve sevilen bir öğretmendi oldu… Kadınların ve çocukların kahramanı… Şimdi de bir atölye kurup başarısını daha da arttırmak istiyor. Yeter ki şu koronadan kurtulalım…

Kadınlar güçlü, fırsatı yakalayınca başarısızlık mümkün değil, diğer kahramanımız ise Melek Akarmut, Afyonkarahisarlı… 27 yaşında eşi ile kaçarak evleniyor,  gelinlik giyemediği için çok üzülüyor ama en azından sevdiğiyle beraber olması avutuyor onu... Çanakkale’de yaşamaya başlıyorlar. Amerikalı ünlü aktris Marılyn Monroe’ya benzerliği dikkat çekiyor. Birçok teklif alıyor. Gelinlik giyememenin acısını, gelinlik modeli teklifini kabul ederek çıkarıyor, eşinin tayini nedeniyle Mardin’de yaşamaya başlıyor… Mardin’i çok seviyor. Sarışın, bakımlı bir kadın hemen dikkat çekiyor… Mardinlilerin gözdesi oluyor… Modelliğe devam ediyor içinden  “Daha iyi ne yapabilirim'” diye düşünürken bir röportaj sırasında Mardin'in meşhur sabunu aklına geliyor...  Bıttım sabununu satmaya başlıyor. Eşek sütünün faydalarını duyunca, elleriyle sağdığı eşeklerin sütleriyle sabun yapıyor. Sonra Monroe’ya benzerliğini kullanarak kendi markası yaratıp,  “Merdin  Monroe”  ile başarısını ikiye katlıyor… Mardin’in eski ismi ve benzerinin soyadını markanın ismi yapıyor. Marka tescilini almakta zorlansa da zafer onun oluyor. Kimse onu Melek diye tanımıyor artık o Merdin Monroe… Küçük dükkanı da kendi fotoğraflarıyla süslü… Dükkana gelenler sabun almadan önce, Mardinli Monroe ile sohbet ediyor, fotoğraf çektiriyor. Ondan sonra sabun ve birbirinden hoş kokulu kolonyalardan alıyor… Dükkana ulaşamayanlar internet üstünden de alışveriş yapabiliyor. Tek başına tüm dükkanın işini hallediyor.  Güzelliğinin sırrının ise ürettiği sabunlardan geldiğini söylüyor… Hayvanlara yapılan haksızlıklara ise tahammülü yok. Kendi imkanlarıyla yaralı hayvanları tedavi ettiriyor… Onlara kulübeler yapıyor. Mardin’i çok seviyor, eşinin tayini Urfa’ya çıkınca onunla gitmeyip, çocuklarla Mardin’de işinin başında kalıyor. Eşi emekli olup geri dönmek zorunda kalıyor… Gelecekte önce işini büyütmek ve birçok noktada sabunlarının satılmasını sağlamak istiyor. En büyük hayali ise Mardin’in Belediye Başkanı olmak... Gelen film ve dizi önerilerini geri çeviriyor.  Ama kapıyı hafif aralık bırakıyor. “Belki reklam filminde oynayabilirim...”

Bir çıkış yolu her zaman vardır… Siz de umutsuzluğa kapılmadan çalışmaya devam etmelisiniz… Çehov'un dediği gibi "Bizi çalışmak kurtarır..." Sağlığımız yerinde olduğu sürece bir yol mutlaka bulunur...

Radyo Ege’de Sezen Aksu söylüyor… “Ben de yoluma giderim. Ezdirmem kendimi... Ama gezdirmem de gönlümü… Gider acımı çekerim…”

Sağlıklı günler, daima gülümseyin...