Son Mühür Haber Merkezi/ Melekşah Tufaner Son Mühür TV’de ‘Sanatın Renkleri’ programının bu haftaki konuğu Samsun Sanat Tiyatrosu Kurucusu, Sinema ve Tiyatro Oyuncu Yönetmeni Yaşar Gündem konuk oldu. 

Yaşar Gündem, “Torbalı’da 3. Metropolis Tiyatro Festivali var o vesile ile geldim. Dört gün boyunca Torbalı’dayım. Yarın 3 Haziran, Nazım’ın ölüm yıldönümünde Nazım’ın şiirlerini okuyacağız. Samsun Sanat Tiyatrosu 200 yılında Samsun’da kuruldu. Samsun Sanat Tiyatrosu’nun olmasının nedeni Ankara Sanat Tiyatrosu'nu sevmemden, severek takip etmemden. 1989’da tiyatroya başladım sonra konservatuar bitirdikten sonra birkaç özel ve amatör tiyatroda bulundum. Ben biraz yaramaz bir adamım, kalıbıma sığmayan bir adamım. Özgür olma isteğimden dolayı ayrıldım, kendi tiyatromu kurdum. Amacım turne tiyatrosu yapmaktı. Yaklaşık 20 yıldır Türkiye’de gitmediğimiz yer kalmadı.” 

“Kuva-i Milliye ruhunu hep anlatmak isterim” 

21 Nisan'da İstanbul'da bu yollara girmeyin! Boğa Koşusu trafik kısıtlamaları getiriyor! 21 Nisan'da İstanbul'da bu yollara girmeyin! Boğa Koşusu trafik kısıtlamaları getiriyor!

Gündem, “Kuva-i Milliye Destanı oyununu pandemiden önce oynadım. Tek kişilik bir oyundu bu. Bunun da ekonomik bir girdisi çıktısı var. Kadrolu oyunları oynayamamaya başladık. Bu da karşıda yanıt bulmadı o yüzden ara verdik. Hasan Hüseyin Korkmazgil’in Gölgesinde Çınarın adlı oyunu sahneye koydum. Tiyatro da nefes almak için, sahnede tek başıma yapabilecek miyim korkuları ile beraber. Sevgili Erkan Unut şiir kitabını oyunlaştırdı onu da oynadık. Sanatçı arkadaşlarımızdan olumlu geri dönüşler de aldık. Ben Kuvai Milliye topraklarını çok severim, hep oynamak isterim, hikayesini hep anlatmak isterim. Biz burada nefes alıyorsak bu programı yapıyorsak o kurtuluş dönemi sayesindedir. Nazım Hikmet’te çok güzel işlemiş o insan hikayelerini. Yaklaşık altı yedi yıldır oynuyorum, aşağı yukarı iki yüzüncü oyunu devirdik ifadelerini kullandı. 

“Bu topraklar zor bir coğrafya” 

“Hasan Hüseyin’in tabiri ile küçük Asya, sıkıntılı günler yaşadı binlerce yıl. Sıkıntı hep vardı, var olacak binlerce yıl bir sürü kavimler geldi geçti asla tam bağımsız olamayacağız. Bu topraklar sıkıntıyı sever. Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre bir kişinin sosyal medyada gezme oranı 8 saat. 8 saat telefona, sosyal medyaya zaman ayırıyorlar. Yine Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre bir kişinin kitap okuma oranı 59 saniye, bir dakika bile değil. Bu alanda ülkeye baktığında sanatın yoksunluğu da bu yüzden. Yine Celal Hoca’nın açıklamasına göre ülkede IQ ortalaması 90. 89 zaten aptallık sınırı. IQ dediğimiz şey beyinle gelen bir şey değil, doğduktan sonra eğitimle gelen, çevrenin verdiği, gördüğü, çevreyle beslenme, yoksulluk, zenginlikle olan şeyler. Demek ki çevre besleyemiyor. “ 

“Tiyatrocuya büyük iş düşüyor” 

“Millet sorsun kendine en son ne zaman tiyatroya gittim diye. Bu da arz talep meselesi. Eğer seyirci talep etmezse bunu yapmak zor. Her şeyi hemen tüketiyoruz, hemen her şey anında olsun diyoruz yemeği bile hızlı yiyiyoruz. Tiyatro zor bir iştir disiplin ister. Bir saatlik oyunlar var o konsantrasyonun dağılmaması için tiyatroya, tiyatrocuya iş düşüyor. Öyle kaliteli oyunlar yapmak zorundasın ki oyun başladığında benim aklıma telefon gelmemeli. Beni o dünyaya almalısın. Haluk Bilginer’in Kundakçı oyununa gittim. Üç saatlik bir oyundu, telefonu sessize aldım. Bir buçuk saatte perde arası dendiğinde hiç sıkılıp oyundan kopmamıştım. Bu yüzden tiyatroculara çok büyük ödevler düşüyor. Eğitim bozuk olunca yapılan müzikte bozuk oluyor, film de bozuk oluyor. Bunlar birbirini tetikleyen şeyler.”  

“En son Kırmızı Oda’da oynadım” 

Gündem, “Genelde dizilerin ilk bölümü film gibi çok iyi çekilir. Ama ne yazık ki çok izlenmiyor. Millet pastel renk istiyor, manken görmek istiyor. Senaryoya giderken çok başka şeye dönüşüyor bu ve dizi devam edemiyor. En son Kırmızı Oda’da oynadım. Kırmızı Oda üç saatlik bir şey insanlar bunu inanarak izliyor çünkü gerçek hayat hikayesiydi. İnsanlar kendilerini buldular. Tiyatro da televizyonda oynayan ünlülerin oynadığı cam tiyatroya dönüştü. Herhangi bir tiyatro eserinde bir oyuncu tanınmıyorsa çok ilgi çekmemeye başladı. Biz bu dönüşüme hayır da diyemeyiz hayır talep meselesi bu. Seyirci televizyonda gördüğü oyuncuyla fotoğraf çektirmek istiyor, onu paylaşmak istiyor. Değişik bir izleyici kitlesi çıktı bu nereye doğru gidecek göreceğiz. Tiyatro asla yok olmaz insanların var oluşundan beri olmuş. Ama bizim yaşadığımız gibi oyunlar kalitesizleşecek, seyirci azalacak, yön arayacak. Hayat değişiyor, tiyatroda bundan nasibini alıyor” diye konuştu. 

Editör: MELEKŞAH TUFANER