Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, boşanma davaları için emsal teşkil edebilecek nitelikte önemli bir içtihata imza attı. Daire, bir kadının eşinin bilgisi ve rızası olmaksızın uzun süre evden ayrılmasının, evlilik birliğini temelden sarsan bir neden olarak kabul edilemeyeceğine hükmetti. Bu karar, boşanma davalarındaki standart uygulamalara yeni bir boyut getiriyor.
Yerel mahkemenin kararı ve temyiz süreci
Olay, Aydın'ın Nazilli ilçesinde açılan bir boşanma davasında başladı. Yerel mahkemenin verdiği kararın istinafı üzerine, dava dosyası İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi'ne geldi. Daire, kadının kocasının izni ve bilgisi dışında evden uzun süreliğine ayrılmasını, Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesi uyarınca evliliğin temelden sarsılması olarak değerlendirdi. Bu gerekçeyle, erkek eş tarafından açılan boşanma davasının kabulüne karar verildi.
Ancak, bu karar kadın eşin avukatı tarafından Yargıtay'a taşındı.
Yargıtay'dan farklı bakış açısı
Dosyayı inceleyen Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin aksine bir değerlendirme yaptı. Daire, kadının uzun süreli ve eşinden habersiz şekilde evden ayrılmasının, Türk Medeni Kanunu'nun 166. maddesi kapsamında evlilik birliğini temelden sarsan bir neden olmadığına karar verdi. Bu kararın gerekçesinde, erkek eş tarafından terk nedeniyle açılmış ayrı bir boşanma davası bulunmamasının da etkili olduğu belirtildi. Daire, bu nedenle erkek eşin davasının reddedilmesi gerektiğine hükmederek, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararını bozdu. Bu içtihat, benzer nitelikteki boşanma davalarında hukuki bir referans noktası olma potansiyeli taşıyor.





