Son Mühür/Gamze Eskiköy- İzmir’in Bayraklı ilçesinde 2024 yazında meydana gelen orman yangınlarının ardından, yangından zarar gören 90 hektarlık bölüm dahil olmak üzere toplam 375 hektarlık alan, 31 Ağustos 2024 tarihli Cumhurbaşkanı Kararı ile orman sınırları dışına çıkarıldı. Bu karara karşı, yurttaşlar ve çevre kuruluşları tarafından Danıştay 8. Dairesi’ne dava açıldı. Mahkeme, 22 Nisan 2025 tarihinde davacılardan keşif ve bilirkişi incelemesi için 180 bin TL avans yatırmalarını talep etti. Bu karar, davacı vekilleri tarafından itiraz dilekçesiyle yargıya taşındı.

Ücret ‘ölçüsüz’

Davacı vekilleri Av. Mete Özgür Falcıoğlu, Av. Cem Altıparmak, Av. Arif Ali Cangı, Av. Özlem Altıparmak ve Av. Defne Soyer tarafından Danıştay’a sunulan dilekçede, keşif ve bilirkişi ücretinin “ölçüsüz” olduğu ifade edildi. Dilekçede, “Asgari ücretle geçinen bir yurttaşın bu masrafı karşılaması için 9 aylık emeğini harcamadan bir kenara koyması gerekir. Bu durum, mahkemeye erişimi yalnızca teorik hale getirir” denildi.

Deprem sonrası rezerv alan tartışması

İtirazın dayandığı gerekçelerden biri de, dava konusu alanın 1995 yılında yaşanan sel felaketi sonrası bizzat idare eliyle ormanlaştırılmış olması. Aynı bölge, 2020 İzmir Depremi sonrası “rezerv alan” ilan edilerek TOKİ’ye devredildi. Ancak vekillere göre bu süreç, Anayasa’nın 169. maddesiyle güvence altına alınan “yanan ormanlar yerine yeniden orman yetiştirilir” hükmüne aykırılık teşkil ediyor.

“Keşif olmadan sağlıklı yargılama mümkün değil”

Dilekçede yer verilen bir başka çarpıcı ifade ise mahkemenin “Keşif ücreti yatırılmazsa dosya üzerinden karar verilir” şeklindeki uyarısı oldu. Davacı vekilleri bu ifadenin re’sen araştırma ilkesine aykırı olduğunu savundu:

“Orman davaları doğası gereği bilimsel değerlendirme gerektirir. Keşif yapılmadan sağlıklı ve adil bir karar verilmesi mümkün değildir. Keşif ücretinin yüksekliği gerekçe gösterilerek bu sürecin bypass edilmesi, yargılama hakkının ihlali anlamına gelir.”

Yasal dayanaklara atıf yapıldı

Dilekçede 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 2025 yılı bilirkişi ücret tarifesi ve Anayasa’nın 36. maddesi dayanak olarak gösterildi. Vekiller, bilirkişi ücretinin makul ve orantılı olması gerektiğini vurgularken, “Üç kişilik bilirkişi heyeti, ulaşım ve diğer harcamalarla birlikte ortaya çıkacak toplam gider 23 bin TL civarındadır. 180 bin TL’lik talep ise bu hesabın sekiz katıdır. Aradaki fark ne için kullanılacaktır?” sorusu yöneltildi.

AİHM ve AYM kararları hatırlatıldı

Dilekçede, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Kreuz/Polonya ve Steel-Morris/Birleşik Krallık kararlarına da yer verildi. AİHM kararlarında, yargı giderlerinin bireylerin ödeme gücünü aşmasının mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiği belirtilmişti. Anayasa Mahkemesi’nin “Murat Daş” kararına da atıf yapılarak, “Bir davacının yargılama sürecinde karşılaşacağı masrafları makul şekilde öngörebilmesi gerekir” denildi.

“Çevre davaları cezalandırma aracı haline gelmemeli”

Davacı vekillerinin dikkat çektiği bir diğer nokta ise çevre davalarının kamu yararına açılması ve yurttaşların anayasal yükümlülüklerini yerine getirme çabasında olmaları. Dilekçede, “Doğayı savunmak anayasal ödevimizdir. Bu tür davalarda keşif ücretleri makul seviyelere çekilmeli; yargı hak arayanı cezalandıran bir mekanizmaya dönüşmemelidir” denildi.

Talep: Keşif ücreti düşürülsün

Dilekçede mahkemeden şu taleplerde bulunuldu:
180 bin TL olarak belirlenen bilirkişi ücretinin iptal edilmesi, ücretin makul ve orantılı düzeyde yeniden belirlenmesi, 10 günlük ödeme süresinin uzatılması, yargılama giderlerinin Anayasa’ya uygun şekilde düzenlenmesi.

Muhabir: GAMZE ESKİKÖY