Son Mühür - BBC Türkçe’de yer alan habere göre, uzmanlar Ege Denizi ve çevresinin tarih boyunca deprem açısından oldukça aktif bir bölge olduğunu belirtiyor. Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Deprem Teknolojileri Enstitüsü'nden Doç. Dr. Yasemin Korkusuz Öztürk, "Geçmiş deprem aktivitesine de baktığımız zaman zaten beş - altı bandındaki depremler bu bölgede sürekli meydana geliyor.

Birkaç yıl aralıklarla bile" dedi. Ayrıca, son yaşanan depremlerin bir kısmının Afrika levhasının milyonlarca yıldır Avrasya levhasının altına doğru dalması sonucu oluştuğunu ifade ediyor. Öztürk’e göre Ege ve Akdeniz bölgeleri, bu dalma-batma zonunun içinde yer alıyor. Dalma-batma, yerkabuğundaki tabakaların ısı farklılıkları nedeniyle yukarı ve aşağı yönlü hareketlerini ifade ediyor ve bu hareket yılda yaklaşık 33 milimetrelik bir kaymaya denk geliyor.

Ege’deki depremler, Helen Yayı adı verilen yoğun deprem aktivitesinin yaşandığı bir bölgede gerçekleşiyor. Bu yay, Yunanistan’ın güneybatısından başlayıp Girit Adası’nın güneyinden, Rodos Adası’nın güneyinden geçerek Rodos’un doğusuna kadar uzanıyor. Yasemin Korkusuz Öztürk, bu yayı “Ege ve Akdeniz’i, yani Türkiye’nin kıyılarını da yoğun şekilde etkileyen bir bölge” olarak tanımlıyor.

''7,5 civarında büyük depremler bekleniyor''

İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik ve Sismoloji Profesörü Tuncay Taymaz, Helen Yayı bölgesinde büyüklüğü yaklaşık 7,5 olan büyük depremlerin olmasının beklendiğini ifade ediyor. Taymaz, "Son iki bin yıllık kayıtlara baktığımız zaman büyük depremlerin ve bunların etkisiyle oluşan tsunamilerin izlerini görebiliyoruz" şeklinde konuştu.

Dalaman Havalimanı inşaatı sırasında, tsunamilerin etkisiyle bölgeye taşınan deniz kumlarına rastlandığı belirtiliyor. Taymaz, bu tür depremlerin yüzlerce yıl aralıklarla tekrarlandığını vurguluyor. Doç. Dr. Yasemin Korkusuz Öztürk ise bölgede yaşanan en yıkıcı depremlerden birinin 1856 yılında gerçekleştiğini aktarıyor.

Amerikan Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi’ne (NOAA) göre, 1856’da Girit’te meydana gelen bu yıkıcı deprem, özellikle Kandiye kentinde büyük hasara yol açtı ve yaklaşık 600 kişi hayatını kaybetti; bunların 580’i Girit’teydi. Farklı kaynaklar, depremin büyüklüğünün 7,6’nın üzerinde olduğunu bildiriyor. NOAA’ya göre, Kerpe ve Tasos adalarında da yaklaşık 8 bin ev yıkıldı ve sarsıntılar tüm Akdeniz bölgesinde hissedildi.

Öztürk şunu da ekledi, "Oradan geriye baktığımızda da hep 170 ila 200 yıl aralıklarla büyük depremler meydana gelmiş. Ama orta büyüklüklü depremler her zaman oluyor"

Tsunami riski var mı?

Tuncay Taymaz, 1956 yılında Helen Yayı’nda yer alan Amorgos Adası’nda meydana gelen depremin, bölgede son 200 yılın en büyük tsunamisine yol açtığını ifade ediyor.

Depremin büyüklüğü farklı kaynaklara göre 7,2 ile 7,8 arasında ölçülürken, merkez üssüne yakın kıyılarda beş ila 10 metre yüksekliğinde dev dalgaların oluştuğunu belirtiyor. Ancak Taymaz’a göre, Türkiye kıyılarında 2017’deki Gökova-Kos ve 2020’deki Samos depremleri de dahil olmak üzere tsunami dalgalarının yüksekliği iki metreyi geçmedi.

Taymaz'ın sözleri şu şekilde:

"Sebebi de su derinliğinin az olması ve Ege Denizi'nde dantel gibi işlenmiş adaların doğal dalgakıranlar gibi davranması"

Depremler Ege'nin bir parçası

Tuncay Taymaz, Ege Bölgesi'nde depremlerin tarih boyunca hem insan yaşamının hem de bölge coğrafyasının ayrılmaz bir parçası olduğunu ifade ediyor. Fay hatlarının hareketleri sonucu bölgede yer yer çöküntüler, yer yer ise yükselmeler yaşandığını belirten Taymaz, bu doğal sürecin bölgenin şekillenmesinde önemli rol oynadığını vurguluyor:

"Fethiye Körfezi'nde üç dört bin metrelik bir derin çukurluğumuz var. Aynı zamanda Kızlar dediğimiz Toros dağlarının dört bin metrede zirve yaptığı nokta arasında 6,5 - 7 km'lik topoğrafik yükselti ve çökelti var. Bunun toplam yüksekliği Himalayalar'dan fazla.

Dere yatakları, alüvyon ve taraçalar, tarıma elverişli arazilerin oluşmasına katkıda bulunuyor. Diğer yandan kırıklar oluşuyor. Bir yerde kaplıca gibi sıcak su kaynağı varsa, sağlık turizmine gidiyorsanız ya da bir bölgede maden suyu gibi kaynaklar varsa bilin ki aktif fay zonunun üzerindesiniz"

"Geçmişte varsa gelecekte de mutlaka olacaktır''

Bilim insanlarına göre, antik kentlerle dolu Ege kıyılarında Efes’ten Afrodisyas’a kadar pek çok yerleşim yeri, tarih boyunca ortalama 500 yılda bir meydana gelen büyük depremler nedeniyle terk edilmek zorunda kalmıştır.

''Geçmişte varsa, gelecekte de de mutlaka olacaktır'' Ancak bunun ne zaman olacağını kesin olarak söyleyemeyiz, yalnızca olasılıklar üzerine tahminler yürütebiliriz" ifadelerini kullanıyor.

Uzmanlar, büyük depremlere karşı hazırlıklı olmanın öneminde birleşiyor. Yasemin Korkusuz Öztürk ise bu doğrultuda, toplumda farkındalığın artırılması için eğitimlerin ve tatbikatların yaygınlaştırılmasının şart olduğunu vurguluyor.

"Sürekli bu bilinçle yaşamayı öğrenmemiz lazım. Aksi takdirde ne yazık ki insan deprem olduğunda ne yapacağını bilemiyor. Ya camdan aşağı atlıyor ya işte panik atak geçiriyor... Dolayısıyla eğitimlerin ve tatbikatların çok yaygınlaştırılması lazım, ana sınıfından itibaren bu tarz eğitimlerin verilmesi gerekiyor."

Kaynak: Haber Merkezi