Son Mühür- Türkiye’nin en büyük metropolü İstanbul’un geleceği, yer bilimciler arasında süregelen tartışmalarla dünya gündemindeki yerini koruyor. Son dönemde sadece yerel değil, uluslararası basının da mercek altına aldığı Marmara Depremi senaryoları, Science dergisi ve New York Times gibi prestijli yayın organlarında yer alan makalelerle yeni bir boyut kazandı. Bu küresel yankıların ardından Karadeniz Teknik Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Bektaş, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamalarla sarsıcı uyarılarda bulunarak, İstanbulluların deprem hazırlığı konusunda neden en üst seviyede kalması gerektiğini detaylandırdı.
Dünya basınında "İnsani felaket" senaryoları konuşuluyor
Geçtiğimiz günlerde New York Times ve Science dergisinde yayımlanan kapsamlı analizler, yerli ve yabancı deprem uzmanlarını karşı karşıya getirdi. Science dergisinde yer alan değerlendirmelerde, Avcılar açıklarında bulunan ve "sessiz segment" olarak tanımlanan fay hattının taşıdığı risklere vurgu yapıldı. New York Times’ta kaleme alınan yazıda ise olası sarsıntının "yüzyılın en yıkıcı insani felaketlerinden birine" dönüşebileceği uyarısı yapılarak uluslararası kamuoyunun dikkati Marmara Denizi’ne çekildi. Bu karamsar tablo, Türkiye’deki deprem tahmin modellerinin yeniden sorgulanmasına neden olurken, Prof. Dr. Osman Bektaş bilimsel veriler ışığında farklı bir bakış açısı sundu.
Bilimsel veriler ışığında fay modellerindeki dönüşüm
Prof. Dr. Osman Bektaş, 2004 yılından bu yana Ana Marmara Fayı üzerinde biriken bilimsel verilerin, eski tahminleri kökten değiştirdiğini belirtti. Bektaş, geçmişte savunulan "tek parçalı ve 7’den büyük deprem" modelinin, yerini artık "çok parçalı ve 7’den küçük depremler" öngörüsüne bıraktığını ifade etti. Bilimsel algoritmaların doğadaki değişkenlere tam anlamıyla uyum sağlayamayabileceğine işaret eden ünlü profesör, en doğru tahminin bile yüzde 60 oranındaki bir başarı payını aşamayacağını hatırlattı. Bu durumun, deprem parametrelerinin zaman ve mekana göre sürekli evrilmesinden kaynaklandığını vurgulayan Bektaş, İstanbul için asıl tehdidin sarsıntının büyüklüğünden ziyade, can ve mal kaybı potansiyelinin yüksekliği olduğunu söyledi.

"Büyük deprem değil parçalı kırılma bekliyorum"
Sosyal medya üzerinden takipçilerinden gelen soruları yanıtlayan Bektaş, "7 ve üzeri büyüklükte bir sarsıntı mı beklemeliyiz?" sorusuna net bir cevap vererek kafa karışıklıklarını giderdi. Bektaş, beklediği senaryonun 7 büyüklüğünde bir ana şoktan ziyade, ondan yaklaşık 30 kat daha az enerji boşaltan 6 civarındaki büyüklüklerde seyreden parçalı kırılmalar olduğunu açıkladı. 2025 yılındaki 6,2 büyüklüğündeki deprem verilerinin de bu çok parçalı kırılma modelini desteklediğini belirten uzman isim, tahminleri ne olursa olsun hazırlıkların 7 ve üzeri bir deprem olacakmış gibi en yüksek emniyet düzeyinde yapılması gerektiğini savundu.
Yanıltıcı haberlere karşı güvenlik vurgusu
Basında yer alan "İstanbul’da 7’den büyük deprem olacak" şeklindeki ifadelerin kendisine ait olmadığını belirten Prof. Dr. Osman Bektaş, sözlerinin çarpıtılmaması gerektiğini vurguladı. Bektaş, "Benim söylediğim, İstanbul’un 7’den büyük bir deprem olasılığına her an hazır olması gerektiğidir" diyerek, bu uyarısının amacının can ve mal güvenliğini en üst düzeyde koruma altına almak olduğunu ifade etti. Bu durumu bir aracın kaza riskine karşı sigortalanmasına benzeten yer bilimci, deprem tehlikesi (olma ihtimali) ile deprem riskinin (yaratacağı zarar) arasındaki farka dikkat çekerek, riskin çok daha büyük ve öncelikli bir sorun olduğunu sözlerine ekledi.





