Son Mühür / Alper Temiz - Türkiye'de son dönemlerde genç kuşağa ilişkin yazılan akademik makaleler ve araştırmalar, gelecek açısında olumlu bir tablo ortaya koymuyor. İzmir’in Ödemiş ilçesine bağlı Kaymakçı Çok Programlı Anadolu Lisesi Müdürü Ayhan Kökmen’in öğrencileri tarafından öldürülmesi gibi birçok öğrenci öğretmen çatışması, gençlerin kendi arasında cinayete dek ilerleyen iletişim yapıları ve çokça gündem olan 6 Şubat depremzedeleri ile ilgili alaycı paylaşımlar yapan gençlerin tutumu, önemli soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.

Maarif Müfettişi Doğan Ceylan tarafından gerçekleştirilen tespitlerdeyse, yeni genç kuşağın duygusal kopukluk içinde olduğu, ancak bu kopukluğun asırlar boyunca söylenen "Gençlik nereye gidiyor" kalıbından bağımsız daha ciddi ve negatif yönde kökten dönüşümcü bir yapıya sahip olduğu aktarılıyor. 


 

Ceylan’ın analizi, toplumun geleceği açısından ciddi bir uyarının altını çiziyor. "Hayatın gerçekliklerinden habersiz, bencil ve duygusuz bir nesil yetişiyor" diyen Ceylan, gençlerin empati yoksunluğu ve manevi değerlerden kopuşu üzerinde durarak çarpıcı tespitlerde bulundu.

duygusuz nesil

"Başkalarının acısını anlamıyorlar"

Ceylan, gençlerin başkalarının acılarına karşı duyarsızlaştığını vurguluyor. Şehit haberlerinden savaşlara, toplumsal olaylardan kişisel fedakârlıklara kadar birçok konuda gençlerin ilgisiz ve kayıtsız olduğunu ifade eden Müfettiş Ceylan, bu durumu şu sözlerle açıklıyor:

"Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını dahi anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar. Savaşlar, açlık çeken çocuklar, ölen insanlar onları hiç ilgilendirmiyor. Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar.

Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar.

İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı.

Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar. Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar. Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar."


duygusuz jenerasyon

"Eğlenmek dışındaki tüm zaman, onlara işkence gibi"

Ceylan, teknolojinin gençler üzerindeki etkisine de dikkat çekiyor. Çocukların eğlence anlayışının tamamen dijital dünyaya kaydığına vurgu yaparak, ebeveynlerin bilinçli bir şekilde bu duruma müdahale etmesi gerektiğini söylüyor.

"Telefon ve tabletleri ellerinden alındığında dünyanın sonu gelmiş gibi tepki veriyorlar. Sosyal medya ve dijital oyunlar dışında bir ilgi alanları yok. Hayatı bir çizgi film tadında yaşıyor, gerçek acıları hissetmiyorlar. Eğlenmek dışında kalan tüm zamanlar, onlara işkence gibi geliyor. Eskiden bu yana dile getirilen 'Gençlik nereye gidiyor' söyleminden bağımsız bir dönüşüm var. O alışılagelmiş söylem nispeten kültürel dönüşüm ya da kültürel kopuşa ilişkindir. Ancak belli bir süre sonra genç birey olgunluk evresine girdiğinde, öze dönüş gerçekleşir ve gerçekleşmiştir. Ancak mevcut koşullarda bahsettiğimiz unsur bu değil. Duygusuz bir nesil tehlikesiyle karşı karşıyayız. Tehlike olarak ifade edilmesi gereken, gençleri sarmalamış ve hızla sosyolojik çözümler üretilmesi gereken bir sosyal hatalıkla karşı karşıyayız."



 

"Varlığın kıymetini bilmiyorlar"

Müfettişin dikkat çektiği bir diğer nokta, yeni neslin bolluk içinde yetiştirilmesi ve bunun sonucu olarak kıymet bilmemesi. Raporda şu ifadeler yer alıyor:

"Altın kafeslerde büyütülen çocuklar, hayattan bihaber. Açlık nedir bilmiyorlar, üşümeyi hiç hissetmemişler. Anne babalar onları en küçük olumsuzluktan bile koruyarak, farkında olmadan hayata karşı duyarsızlaştırıyor. Bir yanığın ya da bıçak kesiğinin acısını bilmeyen bir çocuk, başkalarının acısını nasıl anlasın?"


 

"Vatan ve millet bilinci zayıflıyor"

Raporda en çarpıcı noktalardan biri ise gençlerin vatan ve millet bilincinin zayıfladığına yönelik tespitler. Doğan Ceylan, gençlerin manevi değerlere olan uzaklığını şu sözlerle anlatıyor:

"Dedelerinin canları pahasına savunduğu vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar. Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz. Geçmişe, atalarına karşı vefasızlar. Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar. Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar. Hiç susuz kalmamışlar. Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha 'susadım' demeden ağzına suyu dayıyoruz."


 

"Bu nesil gelecekte ne yapacak?"

Müfettişin en büyük endişesi, gelecekte bu neslin nasıl bir toplum oluşturacağı yönünde. Rapor, şu sorularla sona eriyor:

"20 yıl sonra bu nesil nasıl ana-baba olacak? Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek? Evlerini nasıl idare edebilecek? Ülkeyi nasıl yönetecek? Vatanı nasıl savunup can verecek?"


duygusuz nesil-2

Çözüm önerileri: Acil müdahale şart

Ceylan, raporunda bu tehlikeli gidişata karşı acil önlemler alınması gerektiğini vurguluyor. Devletin bu sorunu ciddiye alması ve eğitim sisteminde köklü değişiklikler yapması gerektiğini belirten müfettiş, şu çağrıda bulunuyor:

"Bu sorun sadece eğitim sisteminin değil, tüm toplumun sorunudur. Aileler, öğretmenler ve devlet el ele vermeli. Çocukları hayatın gerçekleriyle tanıştırmalı, onları aşırı korumaktan vazgeçmeliyiz. Eğitim müfredatı ve ders materyalleri bu gerçeklere göre yeniden düzenlenmeli. Yoksa gelecekte çok büyük bir bedel ödeyeceğiz."

Muhabir: Alper Temiz