SON MÜHÜR - Her yıl 2 Şubat günü, “Dünya Sulak Alanlar Günü” olarak kutlanıyor. Dünya Sulak Alanlar Günü nedeniyle bir açıklama yapan Ege Su Çalışma Grubu Dönem Sözcüsü Erhan İçöz, yetkililere seslendi. İçöz, “Sulak alanlarımızın yok olmaması için acilen gerekli önlemleri alın. Ege Su Çalışma Grubu olarak bunun takipçisi olacağız” dedi.

“Kutlanacak bir gün olmaktan çıktı”

Ramsar Sözleşmesi’nin sulak alanların korunmasını ve sürdürülebilir kullanımını sağlamayı amaçlayan uluslararası bir sözleşme olduğun belirten İçöz, “Sözleşme adını, 2 Şubat 1971 tarihinde İran'da imzalandığı Ramsar şehrinden almakta. Ancak, sulak alanların hızla kirletilmesi ve hatta yok edilmesi yüzünden, aslında kutlanacak bir gün olmaktan çıkmış, sorunların dile getirildiği bir güne dönüşmüştür” dedi.

“Ormanlardan üç kat daha hızlı yok oluyor”

Araştırma sonuçlarına da değinen Öçöz, “2021 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre sulak alanlar endişe verici oranlarda kaybolmaktadır. 1970'ten bu yana dünya genelinde %35 oranında kayıpla, en fazla tehdit altındaki ekosistemimiz olan sulak alanlar, ormanlardan üç kat daha hızlı yok oluyor. Arazi kullanımındaki değişim, 1970'ten bu yana iç sulak alanların bozulmasının en büyük nedenidir. Arazi kullanımındaki değişimin en yaygın biçimi olan tarım, uluslararası öneme sahip sulak alanların yarısından fazlasına zarar vermiştir” dedi.

Gediz Deltası sulak alanlarında çevre tehdidi gittikçe büyüyor.

“İklim tehditleri çok büyük”

Sulak alanlara yönelik iklim etkileri de tahmin edilenden daha hızlı gerçekleşiyor. “Yükselen deniz seviyeleri, mercan beyazlaması ve değişen hidrolojinin hepsi hızlanıyor ve Arktik ve dağlık sulak alanlar bozulma ve kayıp riskiyle en çok karşı karşıya bulunuyor” diyen İçöz, şöyle konuştu: “Dünya Sulak Alanlar Gününün teması, her yıl farklı seçilmektedir. Örneğin, 2022’de İnsanlar ve doğa için sulak alanlar eylemi, 2023’te Sulak alan restorasyonu, 2024’te ‘Sulak alanlar ve insan refahı’ temaları işlenmiştir. 2025 yılı için ise ‘Ortak Geleceğimiz için Sulak Alanları Korumak’ olarak belirlenmiştir. Tema, tüm insanların refahı için bu doğal yaşam alanlarını korumak ve böylece gelecek nesillerin sulak alanların sağladığı her şeyden yararlanmaya devam edebilmesi için cesur eylemlerin aciliyetinin altını çizmektedir.”

Göle su aktarımı kesildi

Ülkemizin bu tema kapsamında sınıfta kaldığını ifade eden İçöz, “Örneğin, Ege Bölgesi’nin en önemli sulak alanlarından olan Marmara gölü, göz göre göre kurumuştur. Yetkililer, bunu önlemek için herhangi bir çaba göstermemiştir. Tam tersine, bu gölü besleyen Gördes Çayı üzerine İzmir içme suyu için yapılan Gördes Barajı nedeniyle, bu göle su aktarımı kesilmiştir. Diğer yandan, Gediz Nehri’nin aşırı kirliliği nedeniyle, Ahmetli Regülatörü’nden de su verilmemektedir. Bunun sonucu, kuşların önemli konaklama yerlerinden birisi olan Marmara Gölü kurumuştur” dedi.

Otoyol ve yapılaşma tehdidi

Gediz Deltasının durumuna da değinin İçöz, “Gediz Deltası, bir yandan yapılaşmaların diğer yandan otoyol yapılmasının tehdidi altındadır. Üstelik bu, tek örnek de değildir. Kızılırmak Deltası, Büyük Menderes, Küçük Menderes Deltası ve Çarşamba Deltası da benzer riskler altındadır.  Orta Anadolu’nun en önemli sulak alanı olan Tuz Gölü, hem tuz üretiminin hem bu gölü besleyen akarsuların sularının yanlış kullanımları sonucu kurumaktadır. Geçen yıl, Tuz Gölü’nde konaklayan binlerce kuş, gölün kuruması nedeniyle ölmüştür. Tüm dünyada benzeri olmayan Salda Gölü ise birçok açıdan kirletilmiştir. Çok iyi korunması gerekirken, giderek daha fazla insanın buraya akın etmesine yol açacak girişimlerle eşsiz bir göl olma özelliğini giderek kaybetmektedir. Benzer örnekler, ülkemiz coğrafyasında çoktur” diye konuştu.

Canlılara ev sahipliği yapıyor

Sulak alanlar, doğal yaşam için çok büyük öneme sahip. “Kuşlar ve diğer sucul canlılara ev sahipliği yapan, onların besin ve yaşam kaynağı olan bu alanlar, yaşam zincirinin de vazgeçilmez unsurlarından birisidir” diyen İçöz şöyle devam etti: “Dünya yüzünde, tıpkı diğer canlılar gibi sadece bir tür olan insanların, diğer canlıların yaşamlarını yok etmeğe hakkı yoktur. Tüm canlıların varlığını sürdürebilmesi, doğal dengenin bozulmaması için sulak alanlarımıza sahip çıkalım.”

Muhabir: Atakan Başpehlivan