Son Mühür Haber Merkezi/ Melekşah Tufaner  Son Mühür TV’de ‘Sanatın Renkleri’ programının bu haftaki konukları Şair Cem Seyhun Ünbay ve Neyzen Mesut Köksal’dı. Sevinç Öztürk programın açılışına Şair Cem Seyhun Ünbay’ı ve Neyzen Mesut Köksal’ı tanıtarak başladı.

"Ünbay, İzmir'de doğdu. Ege Üniversitesi Reklamcılık ve Halkla ilişkiler bölümünden mezun oldu. Eski fotoğraflar, belgeler, kitaplarla da ilgilenen Ünbay geniş kapsamlı bir deniz feneri objeleri koleksiyonuna sahiptir. İzmir kent araştırmalarını sürdüren şair, sinema ve fotoğrafla da uğraşmaktadır. 1998'de Ömer Seyfettin Öykü Özel Ödülü'nü kazandı ve yine aynı yıl Karadeniz-Hasan Bayrı Şiir Yarışması'nda birinci oldu. Bir sonraki sene yine aynı şiir yarışmasını kazandı. 2001'de CUMOK- Uğur Mumcu Şiir Yarışması'nda birinci oldu. 2012'de Mevlüt Kaplan Şiir Yarışması'nda ikinci oldu. Şiirleri, yazıları, anlatıları, kısa metrajlı film öyküleri yayımlandı. Neyzenimiz Mesut Köksal ise, aynı zamanda ney yapımı ile ilgileniyor. İzmir doğumlu, tahsilini de İzmir de tamamlamış.”

“Ney’in içi tertemizdir ki doğru ses versin”

Torbalı engelli dostu şehir olmaya adım adım yaklaşıyor! Torbalı engelli dostu şehir olmaya adım adım yaklaşıyor!

Sevinç Öztürk’ün, Neyzen Mesut Köksal’a ney çalmaya nasıl başladınız? sizin ağzınızdan dinleyelim sorusuna Köksal, “Ortaokul yıllarında başlamıştım. O zamanlar Ney’e ulaşmak zordu. Aldığım bir Ney vardı ama doğru bir Ney değildi. O zaman hocamla tanışana kadar düzenlemeleri yaptık, nota çalışmaları yaptık. Bugünkü amacımız Ney ana enstrümanlarımızdan bir tanesi. Ney’i canlı tutabilmek istiyoruz. Ney içi boş bir enstrümandır, içi boş bir şeyin sonu yoktur. Hocam bile hala doğru sesi arar. Amacımız iyiyi güzel yapabilmek. Ney insanı kamili temsil eder. Neyin içi tertemizdir ki doğru ses versin. İnsanın da içi temiz olmalı” diye cevapladı.

Şair Cem Seyhun Ünbay, “Ben naçizane bir şiir emekçisiyim onca kitaba rağmen. Ben kitaplarda aşkı anlatmaya çalıştım. Sadece bireyi insan aşkıyla sınırlamak mümkün değil. Dolayısıyla ben Mevlana’nın, Yunus’un Karacaoğlu’nun yazdıklarında bireyin, insanın aşkını ki bu insan aşkı da olsa tanrı aşkı da olsa aradım. Şiir de Ney’in verdiği sesin içinde bir kardeş bir yoldaş oluyor.”

Ney Anadolu’ya geldiğinde kişilik kazanması Mevlâna zamanında olmuştur."

Neyzen Mesut Köksal, “Sümerler tarafından üflendiğinde baspare kısmından üfleniyormuş. İnsanlarda yanlış inanışta var Ney’i kutsal bir şey olarak görüyorlar. Anadolu da çok yerde üflenmiştir. Doğrusunu yapmak olay inşallah doğrudan ayrılmayız. Rivayettir peygamberimiz Hz. Ali’ye anlattığı sırrı gidip kör bir kuyuya anlatıyor. Yıllar sonra peygamberlerimizle oradan geçerken kuyudan su çıktığını içinden de bir kamışın yayıldığını görüyorlar. Hz. peygamberimiz dönüp Ali’ye söyler ben sana demedim mi sırrı kimseye söyleme diye. Ney’in yapımı böyle çıkar."

"Neyzenlerin neyini kendi yapması lazım derler evet bu makbuldür. Ney’i yapabilmek için üflemek lazım. Neyin yolculuğu şu şekilde; kamış kesilir olgunluğa ulaşması için otsu halden odunsu hale seviyeye geldikten sonra yapılır. Sabit akordur ney. Ney’i biz bir kere sabit akor yaparız bir daha açamıyoruz."

“Mevlana’nın yazdığı şiirler nehir sesi gibi geliyor”

“Mevlâna şiiri dini açıdan, tasavvufi açıdan vermesi bakımından en büyük şair olarak görülür. Onun şiirlerinde gerçekten tanrı aşkı bir tığ gibi. İnsan aşkı da var ve insan gerçekten şaşırıyor. Bütün yazıları Farsça günümüzdeki Türkçeye çevrildiği zaman ne kadar uzun bile olsa yazdığı şiirler nehir sesi gibi geliyor.  “Kız Ney” dedik bu neden böyledir diye. Osmanlı döneminde padişah bakıyor sadece Ney’i erkekler üflüyor neden diye soruyor, padişaha kadınların kolu yetmiyor diyorlar. O da sesi bir aşağıdan girin diyor, ondan bu elimdeki Kız Ney. Halil hocam bu işe gönül vermiş bir insan haftanın iki günü Mevlevi ayinleri veriyoruz tamamen gönülden yapıyoruz İzmir’de. İzmir’de bu işler yer bulmak konusunda zor ama yapıyoruz. Günümüze ulaşmış notaya alınmış eser çok az.”

Editör: MELEKŞAH TUFANER