Son Mühür - Ayşegül Koç / Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan "İş Yerlerinde Psikolojik Tacizin Önlenmesi" genelgesi, iş yerlerinde çalışanların psikolojik tacize karşı korunması için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak, Sahim-Sen Başkanı Özlem Akarken, bu genelgenin yeterli olmadığını ve psikolojik tacizin (mobbing) önlenmesinin yalnızca kapsamlı bir yasal düzenleme ve uluslararası standartların benimsenmesiyle mümkün olabileceğini ifade etti.
Yeni genelge, yüzeysel çözümler sunuyor
"İş Yerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi ile İlgili 2025/3 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi" 6 Mart 2025 tarihinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete'de yayımlandı. Genelgede, çalışanların iş yerlerinde daha sağlıklı, güvenli ve huzurlu bir ortamda çalışmalarının sağlanması amacıyla çeşitli tedbirlerin alınacağı ifade edildi. Bu düzenlemenin, iş yerlerinde psikolojik tacizle mücadele için atılan önemli bir adım olduğu belirtilse de, Sahim-Sen Başkanı Özlem Akarken, bu düzenlemenin yalnızca yüzeysel bir çözüm sunduğunu ve iş yerlerinde psikolojik tacizle mücadelede gerçek çözümün daha kapsamlı bir yasal düzenleme ile mümkün olacağını vurguladı.
"Mobbing ile mücadelede gerçek çözüm yasal düzenlemelerle sağlanabilir"
Akarken, Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan yeni genelgeyi değerlendirerek, bu tür düzenlemelerin yalnızca yüzeysel tedbirler sunduğunu ifade etti. 2011 yılında yayımlanan benzer bir genelgenin ardından, 2025 yılına ait bu düzenlemenin de benzer şekilde yetersiz kaldığını belirten Akarken, "Mobbing ile mücadelede gerçek çözüm, yalnızca genelgelerle sağlanamaz. Bizim beklentimiz, Mobbing ile Mücadele Kanunu’nun çıkarılması ve ILO 190 sayılı Çalışma Hayatında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi'nin onaylanmasıdır. Bu adımlar, iş yerlerinde psikolojik tacizin kökenlerine inmeyi ve bu sorunu kalıcı olarak çözmeyi sağlayacaktır" şeklinde konuştu.
Akarken, mobbing ile mücadelenin sadece yasal bir düzenlemeyle değil, aynı zamanda toplumsal bilinçlenme ve kültürel dönüşümle de desteklenmesi gerektiğini savundu.
Mobbing, güçsüzlüğün ve liyakatsizliğin sonucudur!
Özlem Akarken, psikolojik tacizin aslında güçlü olmak yerine güçsüz ve korkak olmanın bir göstergesi olduğunu belirterek, "Baskı, tehdit ve yıldırma gibi yöntemler, aslında güçlü kişilerin değil, zayıf kişilerin davranışıdır. Gerçek liderler, bilgileri ve dürüstlükleriyle etki yaratırken, zorbalıkla bunu başarmaya çalışmazlar. Bu tür davranışlar, sadece zayıflığı ve korkuyu yansıtır" dedi.
Akarken, mobbingin temelde bir güçsüzlük ifadesi olduğunu belirterek, şiddetli baskı ve yıldırma taktiklerinin aslında liyakatsiz liderlerin zayıf karakterlerini sergilediğini ifade etti.
Yasal reform gerekiyor: Mobbing ile mücadele kanunu
Sahim-Sen Başkanı Özlem Akarken, mobbing ile mücadelede kalıcı bir çözüm için Mobbing ile Mücadele Kanunu’nun çıkarılmasının zorunlu olduğunu yineledi. "Bu tür düzenlemeler, iş yerlerinde psikolojik tacizi kökeninden çözmeye yönelik adımlar atılmasını sağlar. Bu genelge, geçici çözümler sunuyor ancak gerçekten etkili olabilmek için derinlemesine bir yasal reform gerekmektedir" şeklinde konuştu.
Ayrıca, çalışanların mobbing gibi psikolojik tacize maruz kaldıklarında başvurabilecekleri kolay erişilebilir bir destek mekanizması oluşturulmasının önemine değinen Akarken, "Gerçek çözüm, kapsamlı ve etkin bir yasal düzenleme ile sağlanabilir. Mobbing ile Mücadele Kanunu’nun çıkarılması ve ILO 190 sayılı sözleşmenin onaylanması, bu sorunun köklü bir şekilde çözülmesi için bir zorunluluktur" dedi.
İş yerlerinde psikolojik tacizle mücadelede toplumsal sorumluluk
Akarken, iş yerlerinde psikolojik tacizle mücadelede toplumsal bilinçlenmenin büyük önem taşıdığını vurgulayarak, "Psikolojik tacize karşı alınacak tedbirlerin yalnızca yasal çerçevelerle değil, toplumsal bilinçlenme ve kültürel dönüşümle de desteklenmesi gerektiğini belirterek tüm kurum ve kuruluşların bu sorumluluğu büyük bir ciddiyetle üstlenmesi gerektiğini" söyledi.
Akarken, iş yerlerinde karşılaşılan psikolojik tacizle mücadele için yalnızca hukuki düzenlemelerin yeterli olmayacağını, toplumun her kesiminin bu konuda daha fazla duyarlılık göstermesi gerektiğini ifade etti. Toplumsal kültürün dönüşümü için çalışmalara hız verilmesi gerektiğini belirten Akarken, şirketlerin, sendikaların ve kamu kurumlarının daha etkili bir iş birliği içinde bu mücadeleyi sürdürmeleri gerektiğine dikkat çekti.
Özlem Akarken, psikolojik tacizle mücadelede çözümün yasal ve toplumsal boyutta bir dönüşüm gerektirdiğini bir kez daha vurguladı. Yalnızca genelgelerle bu sorunun üstesinden gelmenin mümkün olmadığını, Mobbing ile Mücadele Kanunu’nun çıkarılmasının ve ILO 190 sayılı Çalışma Hayatında Şiddet ve Tacizin Önlenmesi Sözleşmesi'nin onaylanmasının büyük bir önem taşıdığını belirterek, tüm kurum ve kuruluşları bu konuda daha etkili adımlar atmaya çağırdı.






