Son Mühür- Seyitoğlu, şehir merkezine yakın bölgelerde üç önemli aktif fay bulunduğunu belirtti: Eldivan-Elmadağ Tektonik Kaması, Abdüsselam Tektonik Kaması ve Beypazarı Kör Bindirme Zonu.
Bu fayların Kuzey Anadolu Fayı, Eskişehir Fayı ve Kırıkkale-Erbaa Fay Zonu gibi Türkiye’nin en kritik fay hatlarına da yakın konumlandığını vurgulayan Seyitoğlu, “Ankara, büyük fayların kesişim noktasında yer alıyor ve bu durum bölgedeki riski artırıyor” dedi.
“Eldivan-Elmadağ kırılırsa sonuç yıkıcı olur”

Seyitoğlu, özellikle Eldivan-Elmadağ Tektonik Kaması üzerinde yoğunlaştıklarını belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Uydu verilerine göre bölgede yılda 12,5 mm’lik bir daralma söz konusu. Bu sıkışmanın büyük kısmı Eldivan-Elmadağ üzerinde taşınıyor. Dağlık alanın sürekli yükseldiğini gösteren morfolojik veriler de bu durumu doğruluyor. Dolayısıyla Ankara çevresinde büyük bir deprem olacaksa, bunun merkezinin Eldivan-Elmadağ olacağını düşünüyoruz.”
Bilimsel hesaplamalara göre bu fayın 6,5 ile 7 büyüklüğünde bir deprem üretme potansiyeli bulunduğunu ifade eden Seyitoğlu, paleosismolojik araştırmaların acilen yapılması gerektiğini dile getirdi.
“Demetevler’de kentsel dönüşüm öncelik olmalı”

Deprem riskinin Ankara’daki yapı stoğu ile birleştiğinde yıkıcı sonuçlar doğurabileceğini söyleyen Seyitoğlu, kentsel dönüşümün öncelikle Demetevler’de başlatılması gerektiğini vurguladı:
“Oradaki yapıların zayıf olduğu zaten biliniyor, detaylı araştırmaya gerek yok. Bir deprem olduğunda bu bölgenin çok ciddi zarar görmesi muhtemel.”
Ayrıca cam kaplı gökdelenlere de dikkat çeken Seyitoğlu, “Deprem sırasında yıkılmasalar bile bu binaların salınım yapması, camların aşağıya düşmesine ve büyük can kayıplarına yol açabilir. Bu tehlike göz ardı edilmemeli” dedi.
Ankara merkezine yakın faylar endişe veriyor

Seyitoğlu, geçmişte yaşanan küçük ölçekli depremlerin de önemli uyarılar içerdiğini hatırlattı. 30 Nisan 2010’da Etimesgut’ta meydana gelen 3,5 büyüklüğündeki deprem ile 11 Ağustos 2025’te hissedilen sarsıntının Eldivan-Elmadağ ve Abdüsselam tektonik kamaları arasındaki bölgeyle ilişkili olabileceğini ifade etti.
“Melikşah-İkipınar Yükselimi dediğimiz alan bu depremlerle bağlantılı olabilir. Özellikle Bağlıca fayının karakteri üzerine çalışmalar yürütüyoruz, önümüzdeki dönemde bilimsel makale olarak yayımlamayı planlıyoruz” diye konuştu.
“Bilimsel çalışmalara devlet desteği şart”
Prof. Dr. Seyitoğlu, depremlere dair araştırmaların sağlıklı şekilde sürdürülebilmesi için bilim insanlarının fon bulma çabasına mahkûm edilmemesi gerektiğini belirtti.
“Bilim insanlarının işverenlerin peşinden koşarak fon yaratmaya çalışması kabul edilemez. Devlet, toplanan vergilerle TÜBİTAK üzerinden objektif fonlama sistemi kurmalı. Ancak bu şekilde Ankara ve çevresi için hayati önemdeki çalışmalar sürdürülebilir” dedi.
“Risk görmezden gelinmemeli”
Sonuç olarak Prof. Dr. Seyitoğlu, Ankara’nın deprem riski açısından göz ardı edilemeyecek bir konumda olduğunu yineledi. Olası bir 6,5–7 büyüklüğündeki depremin hem yapı stoğunun niteliği hem de şehir merkezine yakınlığı nedeniyle çok ciddi sonuçlar doğurabileceğini vurguladı.





