Son Mühür/ Beste Temel- Son Mühür TV ekranlarında yayınlanan Kemal Kamburoğlu ile "Hayatın Nabzı" programına konuk olan Emekli Hava Kıdemli Albay Dr. Yeter Mengeş, Tarihçi/Araştırmacı kimliğiyle Papa'nın son yıllarda gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretleri ve bu ziyaretlerin ardındaki tarihsel, siyasi ve teolojik süreçleri değerlendirdi.
Gazeteci Kemal Kamburoğlu'nun sorularını yanıtlayan Dr. Mengeş, Hristiyanlığın 1. yüzyıldan itibaren Anadolu ve Ortadoğu'da başlayıp Avrupa'ya yayılan siyasal sürecine ışık tutarak, güncel olayların ancak tarihi perspektif içinde anlaşılabileceğini vurguladı.

Hristiyanlıkta bölünme ve birleşme çabaları
Dr. Yeter Mengeş, Hristiyanlığın kökenlerine inerek, 12 havariden Aziz Peter (ve Paulus)'un Katolik Kilisesi'nin ve Aziz Andreas'ın ise Ortodoks Kilisesi'nin kurucuları olarak kabul edildiğini belirtti. Batı'nın merkezi Roma (Latince konuşulan), Doğu'nun merkezi ise Konstantinopolis/İstanbul (Grekçe konuşulan) olarak şekillenirken, teolojik ve hukuki farklılıklar zamanla derinleşti.
Milano Fermanı (M.S. 313): Hristiyanlık serbest bırakıldı.
İznik Konsili (M.S. 325): İmparator Konstantin tarafından, Hristiyanlığı organize etmek, İncil sayısını dörde indirmek ve "Baba, Oğul, Kutsal Ruh" üçlemesi felsefesini düzenlemek amacıyla toplandı.
Büyük Bölünme (1054 - Great Schism): Roma ve İstanbul kiliseleri karşılıklı olarak birbirlerini aforoz ederek Katolik ve Ortodoks kiliseleri olarak kesin bir şekilde ayrıldı.
Aforozun Kaldırılması (1964): Kudüs’te yapılan bir toplantıyla, 910 yıl sonra karşılıklı aforozlar kaldırıldı.
Papa Ziyaretleri ve Ekümenik Hedef: Dr. Mengeş, aforozun kaldırılmasının ardından 1967'den itibaren Papaların Türkiye'ye gelmeye başladığına dikkat çekerek, bu ziyaretlerin ardındaki ana hedefin Katolik ve Ortodoksluğu birleştirerek Hristiyanlıktaki ayrımı ortadan kaldırmak olduğunu belirtti. 325 yılındaki İznik Konsili'nin 1700. yıl dönümünde aynı yerde anılmasının, olaya 1-2 günlük bir faaliyet olarak değil, uzun soluklu bir strateji olarak bakıldığını gösterdiğini ekledi.
Fener Rum Patrikhanesi ve Ruhban okulu talepleri
Programda, Fener Rum Patrikhanesi'nin tarihi rolü ve Heybeliada Ruhban Okulu'nun yeniden açılması talepleri de ele alındı.
Tarihi Roller: Mengeş, 1887 Girit İsyanı ve Milli Mücadele dönemindeki Mavri Mira Cemiyeti bağlantısına atıf yaparak, Patrikhanenin geçmişte siyasi amaçlarla kullanıldığına dair tarihsel örnekler sundu.
Lozan'daki Tartışma: Lozan Barış Antlaşması'nda Patrikliğin Türkiye'den çıkarılmak istendiğini, ancak Fransızların direnişiyle bu durumun engellendiğini hatırlattı.
Ruhban Okulu ve Ekümenizm: Kemal Kamburoğlu'nun "Ruhban Okulu'nun açılma talepleri ve ABD'den gelen destekler bize ne anlatıyor?" sorusuna karşılık Dr. Mengeş, Papalığın okulu açma talebini "Ekümenlik" başlığı altında lanse etmesinin, asıl amacın Rusya'daki Ortodoksluğu bloke etmek olduğunu ve Ekümenlik meselesinin Türkiye için de bir baş ağrısı yaratma potansiyeli taşıdığını ifade etti.
Tom Barrack'ın tartışmalı açıklamaları
Programın ilerleyen bölümlerinde, Donald Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın Türkiye ve bölge hakkındaki açıklamaları değerlendirildi.
Barrack'ın Söylemleri: Barrack'ın, "Osmanlı yönetim sistemi ne güzeldi," "1919'dan beri ulus devletler bizi engelledi," "Bizim denizimiz Hazar'dan Akdeniz'e uzanan hattadır" ve "Kıbrıs bir absedir, atılması lazım" gibi sözleri masaya yatırıldı. Kamburoğlu, bu söylemlerin Kıbrıs'ın tamamını Rumlara vermek anlamına geleceğini belirtti.
Diplomatik Sınırlar: Dr. Mengeş, "Biz binlerce yıllık geçmişi olan bir ülkeyiz. Dış politikamızı başka ülkelerin büyükelçilerinin açıklamalarına göre düzenleyecek değiliz," diyerek diplomatik teamüllere dikkat çekti ve Viyana Sözleşmesi gereği elçilerin bulundukları ülkenin politikasına yönelik açıklama yapamayacağını hatırlattı. Barrack'ın açıklamalarındaki tutarsızlıklara (hem monarşiyi övmesi hem de İsrail'in bir tehdit olduğunu söylemesi) dikkat çekerek, bu tür söylemlerin günlükten ziyade stratejik resmin bir parçası olduğunu ve Ortadoğu'daki stratejik dengeler bağlamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
S-400 ve bölgesel strateji vurgusu
S-400 krizi ve Amerikan strateji haritasındaki değişimler de programın son konuları oldu.
S-400'ün Siyasal Boyutu: Dr. Mengeş, S-400 meselesinin askeri bir ihtiyaçtan ziyade siyasal bir karar olduğunu, tıpkı Yunanistan'ın S-300'leri Girit Adası'na taşıması gibi siyasal bir çözümü olacağını öngördü.
Stratejik Bakış Açısı: Suriye'deki durum (100 bin civarındaki SDG militanı) ve Ukrayna Savaşı'na değinilerek, Rusya'nın tampon devlet kurma çabası ve Amerika'nın Ukrayna'yı feda etmesi gibi büyük güçler arasındaki stratejik hamlelerin asıl resim olduğu vurgulandı.





