Hepimiz "Pandemi ile yaşamak" konulu hayat sınavı veriyoruz.  Bu aralar aklımızda hep aynı soru… "Ya covidsem'" Çember o kadar daraldı ki sanki daralmadı biz içine hapsolduk, sıkışıp kaldık. Ve içinde sıkışıp ruhumuzun ufacık kaldığı pandemi günlerinde hem çalışmaya hem ev geçindirmeye hem çocuk bakmaya hem sosyal hayatımıza devam etmeye hem de ölmeden yaşamaya çalışıyoruz. Ölmeden yaşamaya çalışmakta ne kadar tuhaf bir tabir ama değil m? Halbuki bir kelime öncesinde sosyallikte vardı… Sahi rutin hayatımıza devam ederken bu pandemiden nasıl kurtuluruz diye soruyorum kendime ve işin içinden çıkamıyorum.
Sağlıkçılarımız gece gündüz demeden insanüstü çabayla çalışırken ve bu uğurda canlarını yitirirken biz hem sosyalliği koruyup hem pandemi sürecini nasıl bitiriri? Tabi ki bitiremeyiz.
Bir yıldır Dünya’da var olan ve virüsün başlangıç noktası olarak hepimizin bildiği ülkenin kendini izole etmesiyle çok kısa sürede kurtulduğu bu durumdan biz niye kurtulamayalım. Sosyal devletin sadece ismen değil cismen de var olduğu bir ülkede kısa sürede pandemiden de afetlerden de kurtulunur pekala. Ama biz işçi sayısının yüzlerce olduğunu bildiğimiz fabrikalarda geçim kaygısıyla hastalığını gizleyip çalışmaya gelen ve bu yolla diğer mesai arkadaşlarına da bu virüsü bulaştıran insanları duyduğumuz, onları evde tutamadığımız, onlara geçim kaygılarını en azından karantina süresince unutturamadığımız ve kendilerine bakamadığımız bir düzende biz bu pandemeyi bitiremeyiz. 
En basiti, Avukat olarak kendimden örnek vereyim. Bakmakla yükümlü olduğum bir çocuğum var. 3 ay yargı askıya alındı. Koskoca 3 ay! O 3 ayda devletimiz tüm Türkiye’de 150 bini bulan avukatlık mesleğini icra eden vatandaşlarına ne yardım etti bilen var m? Ben şahsen bilmiyorum çünkü böyle bir yardım yapılmadı. Geri ödemeli kredilerden de bahsedecek olursak adı üstünde geri ödemeli. Bu bir yardım değil, hibe değil tam anlamıyla borç vermektir. Normal zamanda alabileceğim borcu o dönemde almanın kimseye faydası olmadı. Birikimi olan cebinden yedi, olmayan ofis takımlarını sattı veya sağdan soldan borç aldı. Birçok meslek grubu bu şekilde perişan oldu, küçük esnaf battı gitti. Peki pandemi bitti mi bitmedi. Şimdi gene pandemiyi bitirmeye yönelik olmayan adeta yapmış olmak için yapılan yasaklar gündemde. Alışveriş merkezlerine gitmeyin çağrısı yapılıyor fakat AVM’ler açık o nasıl olacak' 
Bu işin seni beni yok, bu işin laiği dindarı yok, bu işin türkü kürdü de yok. Hepimiz vicdanımızı elimize koymak zorundayız. Sosyal Devlet adı gibi görevini yapmaya tam randımanlı başlamalı ve vatandaşların geçim kaygılarını en azından karantina sürelerinde unutturabilmeli. Biz de Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları olarak yapılan yasak ve kısıtlamalara uymalı, herkesi de uymaya zorlamalıyız. 
Bunun yanında testi pozitif çıkan vatandaşların kendilerini iyi hissetmesi bahanesiyle toplum içinde dolanarak insanlara virüsü bulaştırması; en iyi ihtimalle bulaştırdıkları kişilerin hafif şekilde hastalığı atlatması, kötü ihtimalde ise bu kişilerin ölmesi vatandaşın tabiriyle tam manasıyla CANA KASTTIR. Bir HUKUKÇU ve AVUKAT olarak şüpheli durumda olan veya direkt olarak test sonucu pozitif çıkan vatandaşların kendilerini iyi hissetmesi sebebiyle sosyal hayata karışmalarının cezasının idari para cezasından çok daha ağır olması gerektiği düşüncesindeyim. Unutmamalıyız ki hepimiz birer taşıyıcıyız. Kim bilir belki önümüzdeki günlerde bununla ilgilide gelişmeler yaşanır. Herkese sağlıklı günler diliyorum.