Sıcak Bakış programına konuk olan sokak ekonomisti Dr. Osman Sirkeci ve felsefe - psikoloji uzmanı Prof. Dr. Kamuran Elbeyoğlu, Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı. Rus paralı asker grubu Wagner'in lideri Prigojin'i taşıyan uçağın düşmesiyle ekonomin nasıl etkileneceğini yorulayarak söze başlayan Osman Sirkeci, “Savaş ortamı şiddetin kullanılması öncelikle can kayıplarına, tahribata ve eşitsiz bir ortama yani güçler dengesinin eşitsizliğine yol açıyor. Bir uçağın düşmesi topların füzelerin fırlatılması ticaret yapan gemilerin yollarda durdurulması şiddet yoluyla aramalara tabii tutulması ekonominin şiddet yoluyla sürdürülmesidir. Bu anlamıyla Wagner liderlerini taşıyan uçağın düşmesi ekonomiye de bomba gibi düşer. Bütün ekonominin demokrtaik kurallarını eşitlik, özgürlük ve serbest rekabet gibi konuları bertaraf ediyor. Bu savaş ortamı Karadeniz’in tekrardan Ruslar’ın egemenliğine geçiyor gibi görünmesi Ukranya savaşının farklı boyutları ile devam etmesi bizi bu son olayla birlikte şiddetin süreceğini  ve Ukranya savaşının belkide daha başında olduğumuzu gösterecek. Amerikan parlementosundan Ukranya savaşı için yeni ek ödenekler bütçeler talep etti. Amerika Birleşik Devletleri ve Batılı ülkeler Ukranyaya ne kadar silah yardımı ve ekonoik destek verirlerse Rusya ve Ukranya savaşının sürmesine sebep olurlar. Tabii bu durumda dünyaya sirayet eder” dedi.

“Ekonomik demokrasi gerçekleştiremezsek, katılım da sağlayamayız”

Ekonomik eşitsizliklere değinen Kamuran Elbeyoğlu ise, “Bütün dünyada çok derin ekonomik eşitsizliklerin olduğunu pandemi sürecinde de bunun daha da belirgin hale geldiğini görüyoruz. Türkiye özelinde baktığmızda son dönemde ki sayfalar sığmayan cinayet haberleri ve bizim kanımızı dondurucak bir şekilde son derece soğuk kanlılıkla işlenen kadına, hayvanlara ve doğaya karşı çok yoğun bir şiddetin var olduğunu görüyoruz. Aslında bu eşitsizliğin topluma sirayet ettiğini gösteriyor. Ekonomik bir demokrasi gerçekleştiremezsek gerçek anlamda ekonomik katılımı da sağlayamıyoruz. Antik Yunan’dan dahi baktığımızda demokrasi geleneğinde kimler yönetiyor? Halkın seçmiş gibi olduğu fakat aslında sunulan güç odakları yine yönetiyor. Dolayısıyla demokrasi yoluyla yeni oligarşik sistem karşımıza çıkmış oluyor. Mesele, emekçilerin ve kadınların emeğine sahip çıkılabilmesidir. Bu ekonomik kararlarda yer alınabilmesiyle mümkün olucaktır gerçek anlamda ekonomik demokrasidir” dedi.

“Ne kur ne de zam frenlenemedi”

Osman Sirkeci, “Seçimler geçeli neredeyse üç ay oldu. Üç aylık bir sürede medyaya bakktığımız da bugün açıklanacak faiz kararıyla neredeyse ABD’nin fed kararları kadar önemliymiş gibi bir hava görüyoruz. Kimin özgün politikası olduğu söylenirse söylensin ne kur frenlene bildi ne de zam yağmuru sona erdi. Türkiye ekonomisi çok önemli yaralar aldı. Faizler artsa da piyasaki dolar kurunun yine 27.56’lara veya euronun 30’a doğru zorladığını görüyoruz. Kur korumalı mevduat diye bir yenilik yaratıldı ve bankacılık sektörüne yerleştirildi. Mevduat sahiplerinin dolar ve eurodan TL’ye geçmeleri ve de enflasyon oranında kar payı garantisi sağlandı sözü verildi. Bu da sürdürülebilir bir politika değildi. Bu nedenle de bu politikan vazgeçiliyor. Mehmet Şimşek aslında baktığımızda güzel şeyler söylüyor. Örneğin, görüner olmalı ya da şeffaf olmalı deniliyor ama aynı Mehmet Şimşek’in ekonomi bakanlığı bir gecede kur korumalı mevduata iternetten girişi kaldırıyor ve artık kimse kur korumalı hesap açamıyor. Hani şeffaf görünür olunucaktı? Artık kapatılacağını bize en azından günler öncesinde söylenmeliydi”

“Biz kime inanacağız”

“21 yılda gelinen bu ekonomik durumu bir günde ya da kısa bir sürede atlamamız mümkün değil. Bu süreç zorlu bir süreç olucaktır. Cumhurbaşkanımız ve Hazine Maliye Bakanımız sabır tavsiye ediyor ama bu sabrıya emekliye ya EYT’liye ya da ücretliye tavsiye ediyor. Mesela kimse bu sabrı her gece benzin istasyonlarında fiyat arttıranlara sabır öneremiyor. 1980’den bu yana Türkiye’de ki bankalar en karlı dönemini yaşamış. Sabrı bankalara dileseydiniz onların elde ettiği süper kar ile biraz vergi uygulayarak adalete doğru yönlendirseydiniz.Dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın tavsiyesi böyle olsa da bu özellikle bu körfez ülkelerinden bir sürü umutlar söylendi. Hemen hemen her hafta Cumhurbaşkanımızdan bomba bir haber alıyoruz. Körfezden 50 milyar gelecek ya bir yerde gaz bulunacak ya da önümüzde ki süreçte halkımız enflasyonla ezdirmeyeceğiz ama arkasından Mehmet Şimşek çıkıyor diyor ki, ‘biz enflasyonu durdururduk fakat 2024’ün sonuna kadar ancak yavaşlatabiliriz’ diyor. Biz kime inanacağız bu durumda? İkisi de hükümetin iki temsilcisi. Dolayısıyla bu da tüketici güven endeksine de sansıyor. Heme hemen Türkiye tarhinin en düşük seviyesindedir. Biz kendimizi petrole göre ayarlıyalım çok fazla bir şey istemiyoruz. Akaryakıt fiyatlarına ne kadar zam yapıyorsanız, bizde her ay başında ne kadar zam yaptıysanız bizde o kadar zam yapalım. Bu durumda bile değilken medya da en çok konuşulan memurun maaşına şu kadar zam yapılırsa enflasyon daha da artarmış” dedi.

YAREN (7)-9

“Sabır demokrasinin mi dinin mi ögesidir”

Elbeyoğlu, “Cumhurbaşkanımızın sabır dilmesini de bu bağlamda değerlendirmek istiyorum. Sabır gerçek anlamda demokratik bir yönetimin sistemin mi ögesidir yoksa dinin mi ögesidir? Toplumda bu giderek artan eşitsizlik ve bunun yarattığı öfke ve engellenmişlik oluşuyor. Bir ebeveyn olarak gidiyorsunuz temel ihtiyaçlarını karşılayamıyosun ve çocuğunun ihtiyaçlarını karşılayamıyosun ve bakıyosun her şey elinin ucunda bu durum engellenmişlik hisettiriyo ben başarısızım gibi düşünülüyor. Gerçek anlamda işçinin emeğine çiftçinin toprağına sahip olamadığı, demokrasinin varoluşundan beri bu demokratik sistem içerisinde yönetim kademelerinde yer alamadığı bir sistemde biz gideriz ancak oyun oynarız.”

“Avukatlık seçerseniz milletvekilliği garanti...”

Meyvenin dört halini ihraç eden Egeli ihracatçıların başına talih kuşu kondu! Meyvenin dört halini ihraç eden Egeli ihracatçıların başına talih kuşu kondu!

Mecliste olan en çok vekil sayısı avukat olduğunu vurgulayan ve tepki gösteren Osman Sirkeci, “Biz üniversite de çalışırken öğrencilerime diyorum ki meslek seçerken avukatlığı seçerseniz milletvekilliği garantili çünkü Türkiye’de barolara kayıtlı 174 bin civarı avukat var ama mecliste 119 avukat var. Düşünün mecliste zaten 600 vekil var. Avukatlar otomatik milletvekili oluyor. Üç buçuk milyona yakın çiftçimiz var ama mecliste olan çiftçi sayısı dört tane. İkinci meslektedoktorluk ve diş hekimliğinde otomatik yine vekillikte sanki yandaş gidiyor. Türkiye’de Tabip Odası’na kayıtlı olan 228 bin civarı diş hekimi ve doktor var ama mecliste 35 tane var. Anlaşılan doktorlukta siyaseti daha elverişli yapıyor. Eczacılıkta güzel meslek milletekilliğin kapısını açıyor. Türkiye’de toplam 37 bin eczacı var. Mecliste 11 tane eczacı var. İşçilerden bu durumda mecliste temsilci yok. 2.5 milyona yakın esnafımız var ama mecliste ben esnafım diyebilecek bir tanbe temsilci yok.”

Editör: Yaren Karaaslan