Bir İzmirli olarak o sahnede olmak gurur verici, o desteği hisstettiğiniz andaki üzerinizdeki o gurur, o sorumluluk anlatılmaz birşey. Herşeyden önce Güzelbahçe Belediye Başkanımız Mustafa ince ile baba oğul gibiyiz. Hep babalık yaptı bugüne kadar. Bir kere onun orda olması, yanımızda olması, Belediye Başkan Yardımcılarımız Mustafa Günay'ın, Kazım Çam'ın bütün mesai arkadaşlarımla birlikte aile gibi ordalardı. Bu bir sorumluluk yükledi yalan yok. Bir baskı hissettim sonuç olarak.
Benim yarışmaya katılmak gibi bbir fikrim yoktu. Arkadaşlarım hatta benim adıma daha önceki sezonlarda başvurmuşlar, telefon geldi ve ben gitmedim. Rahmetli ananemin "oğlum seni televizyonda göreyim" sözleri üzerine ben de artık onu kıramadım. Ben başvuruyu yaptım, telefon geldi yarışmacımız oldunuz diye. Bunu ananem duydu ama çekimlere dört gün kala vefat etti. İzlemek nasip olmadı ama ben hep söyledim bugün de söylüyorum, yarışmada hep yanımdaydı.
Yarışmanın macerası ananemle başladı yani.


Şampiyon olamadım ama çok sevdiğim bir tümce çıktı, gönüllerin şampiyonu diye. Gerçekten İzmir halkı, tüm Türkiye söyledi bunu. Onun için çok keyifliydi benim için. Şampiyon olamadım gözüyle bakmıyorum gerçekten. 
Ben gerçekten çok utangaç biriyim. Benimle ilgili iyi birşey söylendiği zaman ne cevap vereceğimi bilemiyorum çok. Hala da alışamadım. Anadoluda televizyon kültürü daha fazla. Orala konserlere gittiğimiz zaman insanlar, çok ilgi gösteriyorlar. Bu çok özel birşey ama onu algılayamadım mesela insanlar neden benimle fotoğraf çekiliyor diye. Ona alışmak uzun sürdü benim için. Beyazıt Öztürk, Oğuzhan Koç, Ebru Gündeş, Murat Boz, Acun Ilıcalı gibi isimlerden övgüler duymak çok güzel.
En son artık dayanamayıp, ağladığım bir yer vardı; Olue Ya şarkısını söylerken Beyaz abi o kadar çok hissettirdi ki bana ayağa kalkıp alkışladı. Orda artık dayanamadım o benim patlama anımdı. Normalde o şarkıyı söylemek stratejik bir iş çünkü oradaki seyirci oyluyor. Bilindik bir şarkı olmasında fayda var. Genelde gençler geliyor, onların bildiği şarkıları söylediğiniz zaman daha fazla puan kazanabiliyorsunuz zaten.
Kıraç'ın çok güzel ama çok bilinen bir şarkısı değil yani risk aldım. Hissiyatıma güvendim. Ananemle birlikte o şarkıyı gerçekten hissederek söyledik. Sonra gözümü açtığımda Beyaz abinin büyük bir gururla, sanki oğlunun müsamere gösteri bitmiştir ya da diplomasını alacaktır ya, öyle bir gururla kalktı ve ayakta alkışladı. O sahnede artık dayanamadım, patladım yani. Çok gururlu şeyler iyi ki gitmişim, keşke daha önce gitseymişim.
On yedi yıldır sahne alıyorum ben, dokuz yıldır da bana sahneyi öğreten Korhan Özgören'le birlikteyiz. Böyle şarkı söyleyebiliyorsam ona borçluyum. Müziğe başladığınızda birine özeniyorsunuz. Benim rol modellerim, Suavi'ydi, Onur Akın'dı, İlkay Akkaya'ydı. Hala da öyle ama ben onların şarkılarını onlar gibi söylemeye çalışıyordum. Korhan başkalarının şarkılarını kendim gibi söylememi sağladı. Bu bir fark yarattı bende. 
Bir kere televizyonda olmak, tanınır olmak ve bunu idare etmek çok önemli. Öncesinde Türkiye'nin çok önemli sesleriyle birlikte sahne yapma şansına erişmişim daha ne olabilir ki diyordum hep. Hayallerimdi onlar benim, öyle değilmiş. Hiç tanımadığınız insanların size olan ilgisi, çok önemli. Yanlış hatırlıyor olabilirim, 4 TL'ydi bir SMS. Ama o 4 TL için o kadar çok mücadele ediyor ki insanlar. Ama hiç gözünü kırpmadan, beni hiç tanımadan SMS attılar. Ben hep bu açıdan baktım meseleye. Belki milyonlarca SMS geldi. O insanlar beni o yarışmada izleyip seven insanlar o partayı benim için harcadı. Artık bu çok büyük bir sorumluluk diyebiliriz. Müzik kariyerim açısından ikiye böldü diyebilirm bu durum. O Ses Türkiye'den öncesi ve sonrası olarak. 
Bunu ilk kez paylaşıyorum; yarışimadan döndükten sonraki ilk sahnemde, ara verdik ben bir anda sinir krizine girdim ve ağlamaya başlamışım. O kadar gerilmişim ki artık, böyle bir süreçte geçiyor yani. Başka şehirlere de gidiyoruz. Her ay düzenli konser veriyoruz. Biz on yıl bitiyor Güzelbahçe Belediyesinde her 2 Temmuz'da Madımak Şehitlerini anma, her 6 Haziran'da Deniz Gezmiş'leri ana, her 3 Haziran'da Nazım'ı anma, her 24 Ocak'ta Uğur Mumcu ve demokrasi şehitlerini anma gibi programlarda napabiliriz gibi konuşurken, dedik ki bizim bir özkaynağımız var bu konuyla ilgili. Yazalım dedik. Ben geçtiğimiz 2 Temmuz'da 100. oyunumu yazdım. Gelenektir, 100. oyunda kalemi devredersiniz. Ben de devrettim genç bir arkadaşıma bu 2 Temmuzda'da o arkadaşımızın yazdığı 93 Kışı isimli oyunu oynayacağız.


Türkiye'de bir ilki gerçekleştirdik. Belediye Başkanı, İlçe Başkanı, Gençlik ve Kadın Kolları başkanları, meclis üyeleri herkes sahnedeydi. Böyle değişik şeyler yapıyoruz. 
Sanatın her türlüsünü çok seviyorum, ifade etme biçimi olarak onu tercih ediyorum ben. O yüzden de ne buluyorsam yapmaya çalışıyorum.
Belediyenin de bir işleyişi, akışı var. Bir etkinlik yaptığınız zaman devamı bekleniyor. Bardacık festivalimiz var, 1 Eylül Dünya Barış günü geliyor. O gün, Kardeş Türküleri getiriyoruz Güzelbahçe Belediyesi olarak. 11 Eylül Güzelbahçe'nin kurtuluşu var, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı var hemen arkasından 10 Kasım geliyor. 10 Kasım'da da Türkiye'de yapılmamış birşey yapıyoruz üç yıldır. Atatürk'ün sevdiği şarkıları çocuklar ve gençler söylüyor. Bir müzik yarışması yapıyoruz ve ilk üçe girenlere çeşitli kategorilerde ödüller veriyoruz. 
Güzelbahçe Atatürk Kültür Merkezinde saat 21.00'de 2 Temmuz günü 93 kışı isimli oyunla sizlerin karşısında olacağız. Bir ironi bu. 2 Temmuzda sanatçıları, aydınları hiç gözünü kırpmadan yakan bir güruha karşı. Bizim şiddetle, nefretle işimiz yok ama unutmamayla işimiz var. Bu unutmamaya da cevaplarımızı hep kalemle, sesimizle vermeye çalıştık. 93 kışı isimli oyunumuzda Maraş, Çorum ve Madımak'taki olaylara farklı bir gözle bakmaya çalışacağız. 

Muhabir: TE Bilişim