Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (DMM), sosyal medyada Muğla'daki ormanlık ve toprak alanlarının maden ruhsatı kapsamına alındığına dair dolaşan iddialara sert bir dille yanıt verdi. DMM, söz konusu paylaşımların kamuoyunu yanıltıcı nitelikte açık bir dezenformasyon olduğunu vurgulayarak, resmi verilerle gerçeği ortaya koydu.
Maden kazı alanlarının gerçek boyutu ortaya kondu
Dezenformasyonla Mücadele Merkezi'nden yapılan açıklamada, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın resmi verilerine göre, Muğla ilinde fiilen madencilik faaliyetinin yürütüldüğü kazı alanlarının il yüz ölçümüne oranının yalnızca yüzde 0,44 olduğu belirtildi. Bu oran, sosyal medyada ileri sürülen "ormanların yüzde 70'i, toprakların ise yüzde 60'ı maden ruhsatı kapsamına alınmış durumda" gibi yüksek yüzdelerin gerçekle hiçbir ilgisi olmadığını net bir şekilde ortaya koydu. DMM, bu tür manipülatif ve kasıtlı olarak yanıltıcı bilgilerin kamuoyunu yanlış yönlendirme amacı taşıdığına dikkat çekti.
İşletme izinleri ve aktif faaliyet alanları ayrımı
Açıklamada, işletme izni verilen alanların toplam il yüz ölçümüne oranının yüzde 9,48 düzeyinde olduğu bilgisi de paylaşıldı. Ancak DMM, bu alanların tamamında aktif madencilik faaliyeti yürütülmediğinin altını çizdi. İzin alınan alanların büyük bir kısmının potansiyel kullanım veya sınırlı kapsamda olduğu ifade edildi.
Orman varlığının korunmasındaki hassasiyet
Türkiye genelindeki orman alanlarının korunmasına yönelik politikalara da değinilen açıklamada, orman alanlarında geçici olarak madencilik faaliyetlerine tahsis edilen alanların, tüm orman varlığının yalnızca binde 3'üne tekabül ettiği bilgisi verildi. DMM, bu verilerin, çevresel hassasiyetin ülke politikalarında öncelikli bir yer tuttuğunu kanıtladığını belirtti.
Sonuç olarak, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi, vatandaşları özellikle sosyal medyada dolaşan teyitsiz ve yanıltıcı bilgilere karşı uyanık olmaya çağırdı. Gerçek dışı iddiaların, toplumsal algıyı manipüle etme ve gereksiz endişe yaratma potansiyeli taşıdığı vurgulandı.