Son Mühür / Yağmur Daştan - İzmir’de son günlerde gözle dahi fark edilebilen hava kirliliği, kentte yaşayanlar için ciddi bir uyarı niteliği taşıyor. Özellikle rüzgârın zayıf, havanın mevsim normallerinin üzerinde seyrettiği günlerde artan kirlilik, hassas gruplar için “sağlıksız” seviyelere ulaştı. Uzmanlar, nefes darlığı ve boğazda tahriş gibi belirtiler yaşayanların açık havada geçirdikleri süreyi azaltmaları gerektiğini belirtirken, İzmir Sivil Toplum Örgütü Platformu (İSTÖP) Bilim Kurulu üyesi, çevre mühendisi Faruk İşgenç hava kirliliğinin nedenleri, ölçüm sorunları ve çözüm yollarına ilişkin çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.
‘Üst kısımlarda hava kirliliğini görüyorsunuz’
Son 10 gündür İzmir’de rüzgar hızının oldukça düşük olduğunun altını çizerek açıklamalarına başlayan İşgenç, “Mevsime göre de sıcak bir hava hakim. İzmir’in topografik yapısını hep bir antik tiyatroya benzetirler. Çevresi yüksek, denize doğru düşen kotlarımız var. Bu durumda, inversiyon dediğimiz meteorolojik bir hadise gerçekleşir. İnversiyonu ‘ısı tersimesi’ olarak açıklayabiliriz. Hava, toprak yüzeyinden yükseldikçe soğur yani ısı düşer. Fakat üst kotlarda zemin kütleleri güneş ışığı ile ısınınca bu yükselen sıcak hava daha yukarıda kendisinden daha sıcak bir hava tabakası ile karşılaştığında onun altında birikir. İzmir’de de Konak’tan baktığınızda Karşıyaka’nın üst kısımlarında bu kirli havanın biriktiğini görürsünüz. Bu ısı tersimesidir. Dolayısıyla problemlerden bir tanesi bu kirlilik taşıyan emisyonların topografik yapı ve meteorolojik durum nedeniyle yükselememesi ve serilememesidir. Bu, kirliliği artıran bir faktördür. Bunun yanı sıra geçtiğimiz yıllarda hava kirliliğinde temel unsurumuz katı yakıt tüketimiydi. Böyle olunca da bacalardan hem karbonmonoksit hem de kömürün kalitesine göre bir miktar sülfür ortaya çıkardı. Sonra yaygın olarak doğalgaz kullanımı başlayınca bu problem azaldı. Fakat geçen süre içinde otomobil kullanımı ve endüstriyel faaliyetler günden güne arttı” dedi.
“Eskiden İzmir’in imbatı vardı…”

İzmir’de hava kalitesi ölçümleri noktasında bazı sorunlar yaşandığına da işaret eden İşgenç, özellikle endüstriyel faaliyetlerin fazla olduğu ilçelere işaret etti. “Aliağa’da gemi söküm tesisleri, termik santraller var. Bu kadar endüstri olurken Aliağa’nın değerleri neden düşük çıkıyor?” sorusuyla devam eden İşgenç, “Çünkü Aliağa’da gerçek kirliliği gösterecek istasyonlar ya çalışmıyor ya da bunun verileri kamuoyunda paylaşılmıyor. Gerçek durumu yansıtmak istemezseniz bu istasyonu öyle bir yere kurarsınız ki kentteki oluşan emisyonları ölçmez. Ölçüm sistemi doğru mu yeterli mi ona da bakmak lazım. Öyle görünüyor ki İzmir’de ve özellikle Aliağa’da bu sistemler doğru yerde konuşlandırılmamış. Ancak bilim açısından söyleyebiliriz ki hava kalitesi kirliliği İzmir’in birçok yerinde çok fazla arttı. Eskiden İzmir’in imbatı vardı, aşırı yapılaşma nedeniyle bunlar da ortadan kalkmaya başladı” dedi.
“Akciğer ve solunum rahatsızlıklarına yol açabilir”
Partikül madde kirliliğinin insan sağlığına ciddi zararlar verebileceğine de dikkati çeken İşgenç, “Bunların bir kısmı akciğerde kalıyor ve solunum yolu hastalıklarına yol açıyor. Ayrıca havada düzenli ölçülmese de karbonmonoksit ve kükürt dioksitler de görülebiliyor. Bunların insan sağlığına zarar verdiği kesin” ifadelerini kullandı.
“Hava koridorlarına izin vermeliyiz”

“Su kirliliğine göre hava kirliliğine yol açan unsurlar çok daha fazla sayıda. Tek bir noktada değil ki oradaki sorunu giderelim…” mesajıyla devam eden İşgenç, sorunun çözümü noktasında da atılması gereken adımlar şöyle sıraladı: “Kent içi ulaşımda kesinlikle toplu ulaşımın ağırlığını artırmamız gerekiyor. Otomobilden kaynaklı sıkıntıları bu şekilde çözebiliriz. Toplu ulaşımda da fosil yakıtları değil elektrik ya da biyogaz kullanmamız etkili olacaktır. Endüstride de denetimleri artırmamız gerekiyor. İzmir’de Kemalpaşa bölgesine doğru çıkarken iki tane çimento fabrikası var. Orada özellikle hafta sonlarında bacalardan toz emisyonlarının atıldığına dair çok sayıda şikayet var. Bu da, denetimin düzenli yapılması gerektiğini gösteriyor. Ayrıca kent planları yapılırken hava koridorlarına izin vermemiz şart. Sahil bulvarlarımıza baktığımızda boydan boya bitişik nizamda çok katlı apartmanlar olduğunu görüyoruz. Onların hemen arka kısımlarına esintinin ulaşmasını engellemişiz. En temelde kent planları da bu şekilde gözetmemiz gerekiyor. Temiz teknolojilerin kullanılması, iyi arıtma sistemleri yapılması da hava kalitemizi artıracak yöntemlerdir.”





