Son Mühür/ Beste Temel- AK Parti'nin sokakta yaşayan hayvanların barınaklara kapatılması ve öldürülmesini öngören 7527 sayılı yasanın 2 Ağustos 2024'te yürürlüğe girmesine ve 7 Mayıs 2025'te Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından onaylanmasına karşı yaşam savunucularının direnişi büyüyor. İzmir, İstanbul ve Eskişehir'de başlayan eş zamanlı açlık grevine Ankara da katıldı. İzmir'deki yaşam savunucuları, bugün CHP İzmir İl Başkanlığı önünde bir basın açıklaması yaparak "bu suça ortak olmayın" çağrısıyla siyah çelenk bıraktı.

AYM kararı ne olmuştu?

Tüm STK'lar, barolar, dernekler ve muhalif partilerin itirazlarına rağmen 23 Temmuz 2024'te komisyondan geçip 2 Ağustos 2024'te yürürlüğe giren 7527 sayılı yasa, özellikle hayvan hakları savunucuları tarafından sert tepkiyle karşılandı. Yasanın meclisten geçmesinin ardından ana muhalefet partisi CHP, AYM'ye iptal başvurusu yapmıştı. Ancak 7 Mayıs 2025'te AYM'nin yasayı onaylaması, yaşam savunucularının tepkisini daha da artırdı.

AYM'nin kararının "hukuku ve vicdanı değil, iktidarın nefret siyasetini esas aldığı" ve "devletin hukuk devleti niteliklerini hiçe saydığı" belirtildi. "Belirlilik, suçta ve cezada kanunilik, cezaların şahsiliği gibi temel ilkelerin rafa kaldırıldığı" ve "bağımsız olması gereken yargının, iktidarın politikalarını meşrulaştırmakla yetindiği" ifade edildi.

Bilim ve vicdan çağrısı

Yaşam savunucuları, yasanın "bilime, vicdana, kamu yararına ve anayasal ilkelere aykırı" olduğunu vurguladı. Yerel yönetimlerin ve kamu kurumlarının kısırlaştırma, aşılama ve rehabilitasyon çalışmaları için ayrılması gereken kaynakları kullanmadığı, buna karşılık "çözüm" olarak hayvanların "ölüm kamplarına hapsedildiğini, öldürüldüğünü veya ölümden beter yaşam koşullarına maruz bırakıldığını" dile getirdi.

"Çocukların güvenliği bahanesiyle köpeklerin toplumun düşmanı ilan edildiği" belirtilen açıklamada, "Oysa biz biliyoruz ki, çocukların güvenliğini bahane edenler bu ülkede çocuk istismarını aklayan, çocuk işçiliğini görmezden gelenlerdir. Kamusal huzuru tehdit eden, sokak köpekleri değil; hayatı değersizleştiren bu yıkım politikalarıdır" denildi.

"Katliam Yasası" sonrası artan şiddet vakaları

Yasanın yürürlüğe girmesiyle birlikte toplama ve katletme olaylarında ciddi bir artış yaşandığına dikkat çekildi.

Ayrıca, Türkiye genelinde İl Hayvan Koruma Kurulları eliyle ve Valiliklerin baskısıyla hukuksuz kararlar alındığı iddia edildi. Sahiplenilen hayvan sayısına keyfi sınırlar getirilmesi, veteriner hekimlere hayvanları öldürmeleri yönünde etik dışı baskılar yapılması ve barınaklara kapasite aşımı dayatılması gibi uygulamaların da bu yasanın bir sonucu olduğu belirtildi.

CHP'ye sert eleştiri: "Sözlerini tutmadılar"

İktidarın çıkardığı "katliam yasasını uygulamayacağının sözünü ilk günden veren CHP'nin", yasa geçtikten sonra bazı belediyeleri aracılığıyla toplamalara başlayıp hayvanları "ölüm kamplarına" hapsetmekle eleştirildi. Mamak ve Osmangazi'deki olaylar örnek gösterilerek, CHP'li belediyelerin "yasayı uygulamayacağız" sözünü tutmadığı, sessizlikleri ve işbirlikleriyle bu duruma ortak oldukları ifade edildi. Daha önce yasanın uygulanmayacağını sıkça dile getiren Ekrem İmamoğlu'na da ortak bir mektup yazılacağı belirtildi.

Açlık grevi büyüyor

Hayvanların geleceği ve politik olarak son derece hayati bir mesele olarak görülen bu konuda, etik, vicdani ve bilimsel temellere dayanan, şeffaf ve denetlenebilir yapılar kurulması, süreçlerin hak savunucularıyla işbirliği içinde yürütülmesi talep edildi.

23 Mayıs 2025 tarihinde İzmir, İstanbul ve Eskişehir’de başlayan 3 günlük eş zamanlı açlık grevi, hayvanların yaşam hakkı için bir dayanışma köprüsü olarak tanımlandı. Açlık grevinin İzmir ve İstanbul'da 6 güne çıkarıldığı ve Ankara'nın da greve dahil olduğu açıklandı.

Yaşam savunucuları, iktidara ve tüm muhalefete çağrı yaparak, toplumun vicdanını yaralayan ve hayvanların yaşamını doğrudan hedef alan bu yasa ve uygulamalarından vazgeçmeleri için altı maddelik taleplerini sıraladı:

  • "Katliam Yasası" derhal geri çekilmeli, hayvanların yaşam ve özgürlük haklarını güvenceye alan yeni bir yasa oluşturulmalı. 5199 sayılı kanunun 6. maddesindeki "kısırlaştır, aşılat, yerinde yaşat" ilkesi korunmalı, hayvan hakları anayasal güvence altına alınmalı.
  • "Ölüm kampı" barınaklar derhal hayvan hastanesine dönüştürülmeli. Kırdan kente kısırlaştırma seferberliği başlatılması için tüm il ve ilçelerde kısırlaştırma ve ilkyardım üniteleri oluşturulmalı.
  • Toplamalar derhal durdurulmalı. Barınaklar tedavi merkezine dönüşene kadar şeffaf yönetime geçilmeli, gönüllülerle ortak protokoller imzalanmalı. Barınaklar 7/24 halkın ziyaretine açık olmalı, her bölümün net şekilde gözlenebildiği kamera sistemine geçilmeli. "İcapçı veteriner hekim" uygulaması kalkmalı, her il ve ilçede 7/24 çalışan veteriner hekim ve teknik kadro sağlanmalı.
  • "Pet" olarak kategorize edilerek meta gibi alınıp satılabilen tüm hayvanların üretim ve satışı yasaklanmalı, yasağa aykırı hareket edenlere caydırıcı ceza uygulanmalı.
  • Hayvana şiddete caydırıcı cezalar getirilmeli ve hayvana şiddeti kurumsal hale getiren belediyeler de bu kapsama alınmalı.
  • Hayvanları hedef haline getirip şiddeti aşılayan medya şirketlerine ve sorumlularına caydırıcı idari para cezaları getirilmeli, Güvenli Sokaklar Derneği ve benzeri hayvan düşmanı oluşumlar kapatılmalı, yöneticileri yargılanmalı.

Yaşam savunucuları, sokaktaki dostlarının ölüme gönderilmesine seyirci kalmayacaklarını belirterek, herkesi bu adaletsizliğe karşı ses çıkarmaya ve direniş hakkını kullanmaya çağırdı: "Sokaktaki hayvanlar yalnız değildir! Biz bu suça ortak olmayacağız!"

Muhabir: Beste Temel