Son Mühür- İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay'ın tasarruf tedbirleri gerekçesiyle ücretsiz izne çıkardığı 129 işçi arasında iki isim öne çıkmıştı.
Hopa'da çevreyi koruma adına düzenlenen eylemde öldürülen Metin Lokumcu'nun oğlu Ulaş Lokumcu'yla, Gezi eylemleri sırasında hayatını kaybeden Ethem Sarısülük'ün kardeşi İkrar Sarısülük de ücretsiz izne çıkarılan isimler arasında yer alıyordu.
İkrar Sarısülük, ''Kötü insan kimdir?
Kötü insan ekmekle oynayan insandır.
En kötü şey bir insanın ekmeğiyle oynamaktır.'' mesajıyla yaşadığı sürece tepki gösterdi.
Lokumcu ve Sarısülük isimlerinin kamuoyundaki önemine işaret eden Bornova Belediye eski Başkan Yardımcısı gazeteci Zeynel Abidin Fidan,
''İki İsim, İki Yara: Toplumun Hafızasına Dokunan Karar'' başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Toplumun hafızasında derin yara açar...
''İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı son personel kararı, yalnızca iki çalışanın işten çıkarılması meselesi değildir. Bu karar, toplumun hafızasında derin yaralar açmış acıları yeniden canlandırmış, adalet duygusunu zedelemiş ve geniş bir kesimde haklı bir öfkeye yol açmıştır.
Kararın merkezinde iki isim var: Ulaş Lokumcu ve İkrar Sarısülük.'' hatırlatmasında bulunan Fidan,
''Ulaş Lokumcu, 2011’de Hopa’da düzenlenen bir miting sırasında polisin yoğun biber gazı kullanımı sonucu zehirlenerek yaşamını yitiren Metin Lokumcu’nun oğludur. Onu yakından tanımış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki Ulaş, yalnızca bir komşu değil; dürüstlüğü, çalışkanlığı ve insani değerlere bağlılığı ile örnek teşkil eden bir insandı. Küçük yaşta bir çocuğun babası olan Ulaş’ın, alın teriyle kazandığı ekmeğinden edilmesi, sıradan bir işten çıkarma değil; hem toplumsal hafızaya hem de vicdanlara ağır gelen bir yaradır.

Akıl ve vicdanla bağdaşmaz...
Diğer isim ise, 2013 Gezi eylemleri sırasında Ankara’da yaşamını yitiren Ethem Sarısülük’ün kardeşi İkrar Sarısülük.
Belediye yönetimi bu tasarrufu “ekonomik gerekçelerle” açıkladı. Ancak on binlerce kişinin çalıştığı büyük bir kurumda özellikle bu iki ismin işten çıkarılmış olması, kamu vicdanında ciddi soru işaretleri doğuruyor. Bu ihtimalin kendisi dahi akıl ve vicdanla bağdaşmamaktadır.
Unutulmamalıdır ki mesele sadece iki çalışanın iş kaybı değil; toplumsal hafızamızdaki kapanmamış yaraların yeniden açılmasıdır. Bu karar, adalet duygusunu zedelemiş, ortak vicdanımızda derin bir yara bırakmıştır.

Karar tekrar gözden geçirilmeli...
Ben, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bu hatalı kararı tekrar gözden geçireceğine inanıyorum. Çünkü bazı kararlar yalnızca bürokratik ya da mali değildir; aynı zamanda vicdani, ahlaki ve insani bir sınavdır. Bu sınavda kaybedilen yalnızca iki emekçinin ekmeği değil, toplumun ortak vicdanıdır.
Ayrışmak değil, birleşmek zamanı...
Bugün ihtiyaç duyduğumuz şey, tam da bu vicdandır. Yaraları derinleştirmek değil, sarmak; ayrıştırmak değil, birleştirmektir. Lokumcu’nun, Sarısülük’ün ve nice yitirdiğimiz canın hatırası bize bunu hatırlatıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne düşen de, bu hafızaya saygı duyarak toplumun vicdanıyla buluşan bir adım atmaktır. Çünkü vicdanın sustuğu yerde, ne adalet yeşerir ne de umut.'' mesajı verdi.





