Olağan dışı sıcaklıklar ne ifade ediyor

Olağan dışı sıcaklıklar ne ifade ediyor?

Mert Uyguner/ Meteoroloji genel müdürlüğü yaptığı açıklamada son 53 yılın en sıcak Nisan ayını yaşadığımızı açıkladı. Aynı zamanda yağışlarda da %50'lik bir düşüş söz konusu... İklim değişikliğinin her geçen gün oluşturduğu sorunları hissetmeye devam ediyoruz. Dünya'da ve Türkiye'de Küresel ısınma ve İklim değişikliği nasıl görülüyor, önlem alınma durumları neler ve bizi ne gibi tehlikeler bekliyor? Ege Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Bioymühendislik bölümünden Prof. Dr. Nuri Azbar konuya dair önemli açıklamalarda bulundu.

Önlem alınmazsa 6 ayda yağması gereken düzenli bir yağmurun saatler mertebesinde yağacak!

Önlem alınmazsa 6 ayda yağması gereken düzenli bir yağmurun saatler mertebesinde yağacak!

Son yıllarda bir küresel problem ile karşı karşıya olduğumuz bir gerçek. Gezegenimizin ortalama sıcaklıklarında her geçen gün bir artış söz konusu. Azbar ''Meteoroloji ile uğraşan bilim insanlarının  uyarıları var; Özellikle yeşil mutakabatta karbon salımlarından dolayı ortaya çıkan atmosferdeki karbon emisyonlarının, artışına bağlı olarak bir küresel ısınma söz konusu'' dedi.

Sanayi devriminden önce oldukça düşük olan karbondioksit değerleri son yıllarda 419 ppm bir konsantrasyona ulaştı. Bilim insanlarının uyardığı rakam 450 ppm ve her yıl bu rakama doğru hızla ilerliyoruz. Prof. Dr. Nuri Azbar'a göre bilim insanlarının öndördüğü senaryo, eğer acil bir önlem alınmazsa bu rakamalar 450 ppm'lik sınır değere ulaşacağı ve en kötü senaryoya 10-15 yıl içerisinde ulaşacağımız kaçınılmaz olacak. Küresel ısınmaya bağlı olarak iklimde de anomaliler görülmeye başlanacak. Bilim insanları Küresel ısınmayı İklim krizi olarak ifade etmeye başladı.

Çünkü, kriz noktasına geldi ve bu iklim iklim hareketlerine bakıldığı zaman aslında ortalama yağışlarda %2-%5'lik bir artış olduğunu ama yağışın sıklığı, ani yağışların ve yoğun yağışların sıklığı ve süresindeki 6 ayda yağması gereken düzenli bir yağmurun 1 saat ya da daha kısa sürede yağması iklim anomalilerini karşımıza çıkarıyor. Endüstriyel gelişmeye bağlı olarak insanlar konfor arayışı içerisinde, fosil yakıtları kullanmına bağlı olarak insan odaklı çevresel  olumsuzluklara bağlanabilir.

Bazı ülkeler çölleşecek bazı ülkeler su altında kalacak 

Bazı ülkeler çölleşecek bazı ülkeler su altında kalacak 

Azbar ''Bilim insanlarının  hazırladığı ciddi bilimsel raporlarda sadece söylem olarak değil kanıtlanmış bulgular mevcut'' açıklaması yaptı. Bu senaryoya göre bazı ülkelerin çölleşeceği bazı ülkelerin su altında kalacağı yönünde belirtiler var. Günümüzde Asya ülkelerinde su üzerine yerleşimler daha sık görülmeye başlandı. Tayland ve Bangkok gibi ülkeler buna örnek verilebilir.

Kate Middleton'dan kanser tedavisine ilişkin yeni açıklama: "İyi bir ilerleme kaydediyorum" Kate Middleton'dan kanser tedavisine ilişkin yeni açıklama: "İyi bir ilerleme kaydediyorum"

Türkiyede ise hem çölleşme hem de su altında kalma durumunun potansiyel gerçek olduğunu görülmektedir. Azbar '' bu durumun,şu an başladı zaten, önümüzdeki 100 yıl içinde de daha belirgin olarak yaşanacak'' dedi. Su altında kalacak yerler kıyı bölgeleri olacak, İzmirde bu şehirler arasında. İç anadoluda ise çölleşmenin sıklaşacağı ve göllerin kurayacağı kaçınılmaz bir şekilde olacak.

İzmir nasıl etkilenecek

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmemiz gerek

Küresel ısınmanın sıcaklığa etkilerinin artması İzmiri'de etkileyecek. İzmirde yazların daha sıcak, kışların ise daha kurak ve ılıman geçmesine neden olacak. Su sıkıntısı tarım faliyetlerini olumsuz etkileyecek. toplum sağlığı da tehlikeye girecek. Su seviyesinin yükselmesi körfez ve kıyı şeridini olumsuz etkileyecek, yapılan altyapı çalışmaları kalıcı çözüm olmayacak. Oluşacak düzensiz hava olaylarının süresi artacak ve daha fazla sorun oluşacak. ekolojik dengenin bozulması bir çok türün göç etmesine neden olacak ve Ekonomik faliyetlerde bundan nasibini alacak.

Ülke olarak tek başımıza birşey yapamayız ama...

Bazı ülkeler çölleşecek bazı ülkeler su altında kalacak 

Ülke olarak tek başımıza bir çözüm üretemeyiz ama küresel ölçekteki bir harekete bizde katkı sağlayabiliriz (CO2 ve karbon ayakizini azaltarak). Türkiye karbon salımı listesinde tonaj olarak önemli ülkelerden olmasa da son yıllarda karbon salım çok hızlı arttıean ülkeler listesinde olup bu açıdan bütün ülkelerle beraber çözüm üretme sorumluluğu bulunuyor. Bu noktada Avrupa yeşil mutabakatı ile avrupa kıtasının bu kötü gidişata dur demeyi amaçlıyor. 2030'da %55  2050'de de Karbon nötr bir kıta olacağını amaçlayan Avrupa  herkesi bu harekete davet etti.

Sınırda karbon düzenleme mekanizması (SKDM) uygulamasıyla da bunu zorunlu hale getirdi. Türkiye de bu noktada üzerine düşenleri yapmaya başladı, Özellikle çevre, Ekonomi ve Enerji bakanlığı. Bu noktada özellikle karbonun yoğun olduğu sanayilerdeki sektörlerin (Çimento, demir-çelik, gübre) karbon salımını azalması öncelikli hedef.

AB önceliğindeki hedef sektörler Karbon azaltımına yönelik faliyetler kullanılmalı, özellikle yenilenebilir enerjinin kullanılmasına( güneş,rüzgar,bioenerji) teşvik edilmelidir. Azbar ''Hem üretimde hem de tüketimde birey, kurum ve sanayi olarak çevre dostu üretim senaryolarına yönelmeliyiz'' dedi. 

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmemiz gerek

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmemiz gerek
Fosil yakıtlar, özellikle petrol ve kömür rezervleri raporlara göre çan eğrisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu senaryolar bilinen rezervler üzerine yapılan tahminler. Bu tahminler önümüzdeki yıllarda ciddi bir azalma söz konusu olmayacağını söyleyen Prof. Dr. Nuri Azbar bunun bir fırsat olduğunu ve değerlendirilmesi gerektiğini, bunlardan vazgeçerek yenilenebilir kaynaklara yönelmemiz gerektiğini belirtti. Türkiye rüzgar ve güneş enerjisi bakımından oldukça zengin bir ülke olarak bunu değerlendirmelidir. 

Prof. Dr. Nuri Azbar ''Enerji politikaları içerisinde yenilenebilir enerjiyi teşvik etmek gerekir. yenilenebilir enerjinin fosil enerjiyle yarışması mümkün değil, fiyat ve üretim açısından devlet teşvikleri önemlidirve bu sistem devlet teşvikleri ile ayakta kalabilir. Geçtiğimiz yıllarda enerji bakanlığının aldığı bir kararla . %44 miktarında teşviklerde azaltıma gidildi.

Bu teşvikler zaten Avrupa ve ABD ile karşılaştırıldığında çok düşük rakamlarla Türkiye'de başlatılmış ve piyasa açılmıştı. Buna rağmen Türk yatırımcısı yenilenebilir enerji kaynaklarına çok büyük  yatırımlar yapmaya başlamıştı. Ancak daha sonra teşviklerde azaltılmaya gidildi. manidar bir şekilde Aynı yıl içerisinde AB yeşil mutabakata'da imza atıldı. Eğer iklim krizi küresel ısınma ile mücadelede AB yeşil mutabakattan beklentilerim samimi bir şekilde uyum sağlayacaksa tekrar yenilenebilir enerji üretim teşviklerinin, en azından eski haline getirilmesi ve enerji sektörünün çevreci ve sürdürülebilir yörüngede kalmasını temenni ediyorum'' dedi.
  

Muhabir: Mert Uyguner