Son Mühür/Gamze Eskiköy- Ege İhracatçı Birlikleri (EİB), 2025 yılını Orta Vadeli İstikrar Programı’na bağlı kalacaklarını vurgulayarak “Kararlılık Yılı” ilan etti. Yönetim kurulu başkanları, düzenledikleri basın toplantısıyla yılın ilk yarısına ilişkin ihracat verilerini değerlendirirken, ikinci yarıya yönelik beklenti ve uyarılarını da kamuoyuyla paylaştı.

"En fazla iç ihracat yapılan ülke Almanya"

Açılış konuşmasını yapan Yönetim Kurulu Başkanı Jak Eskinazi, “EİB’nin 2025 yılının Ocak-Haziran döneminde ihracatı 9 milyar dolar olurken, sanayi ihracatımız yüzde 2 artışla 4,8 milyar dolar, tarım ihracatımız ise 3,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. 6 ayda 209 ülke ve bölgeye ihracat gerçekleştirdik. 109’una ihracatımızı artırdık. En fazla ihracat yaptığımız ilk üç ülke; Almanya 851 milyon dolarla ilk, ABD 792 milyon dolarla ikinci, İtalya yüzde 6 artışla 548 milyon dolarla üçüncü sırada yer alıyor” dedi.

“Türkiye artık tercih edilmiyor”

Bugün Türkiye'de her üç markadan ikisinin kira uyuşmazlığı nedeniyle mağaza sahipleriyle mahkemelik olması, derinleşen yapısal maliyet krizini gözler önüne seriyor” diyen Eskinazi, “Bu tablo ihracatçının hareket alanını daraltırken, dış pazarlarda rekabetçiliğini de doğrudan etkiliyor. Ne yazık ki Türkiye, global alıcıların gözünde “yüksek maliyetli üretim ülkesi” konumundadır. Geçtiğimiz haftalarda dünyaca ünlü bir İspanyol alıcı “mal adedini düşürmeden üretimi Mısır’a kaydırmanız kaydıyla iş birliğine devam ederiz” dedi. Bu yaklaşım, Türkiye'nin artık tercih edilmediğinin somut göstergesidir” dedi. Türkiye’de üretim yapan firmaların yüksek enerji fiyatları, kur istikrarsızlığı ve işçilik maliyetleri karşısında nefes alma alanı daralmaktadır. Bazı firmalar konkordato ilan ederken, bazıları ise üretimlerini ve sermayelerini yurt dışına taşıyarak kurtuluş arıyor. İhracat yapmak adeta cezalandırılır hale gelmiştir” ifadelerine yer verdi.

"2026'nın kayıp hazinesine de yazılma riskiyle karşı karşıyayız"

İhracatçının kâr marjı, finansmana erişim sıkıntısı ve kur baskısı altında erirken, “kazandıkça kaybettirilen” bir denklemle karşı karşıyayız. Türkiye ekonomisi yılın ilk çeyreğinde yüzde 2 büyüdü. Ancak ihracatın bu büyümeye katkısı negatife dönmüştür. İki çeyrektir ihracat büyümeye pozitif katkı sunamıyor. Bu tablo, sadece bir ekonomik istatistik değil; Türkiye’nin dış ticaretteki rekabet gücünün alarm verdiği bir durumdur. Ama bu gidişatla, sadece 2025'in değil, 2026’nın da kayıp hanesine yazılma riskiyle karşı karşıyayız.

Muhabir: GAMZE ESKİKÖY