Son Mühür- Berivan Kaya/ CHP Eğitim İşlerinden Sorumlu İl Başkan Yardımcısı Ali Bektaş, 2024-2025 Eğitim Öğretim Yılının sona ermesi sebebiyle Milli Eğitim Bakanlığı'na karnesini verdi. MEB'in sorumluluklarını yerine getirmediğine dikkat çeken CHP'li Ali Bektaş, " Çocuklarımız ve gençlerimiz sorumluluklarını yerine getirdi ve dinlenmeyi hak etti. Ancak ne yazık ki aynısını Milli Eğitim Bakanlığı için söyleyemiyoruz. Yıl boyunca defalarca uyarmamıza rağmen, bir yılı daha sorumluluklarını yerine getirmeden tamamladılar" ifadelerine yer verdi.
MEB sorunlara sorun ekledi
Birinci sınıflara karne verilmemesine tepki gösteren Ali Bektaş, "AKP iktidarının ve atanmış Bakanlarının amacı hiçbir zaman ülkemizi ve eğitim sistemimizi iyiye götürmek, aksayan yönleri tespit edip buna yönelik çözümler üretmek olmadı. İktidarın bütün amacı eğitimi bir araç olarak kullanarak dindar ve kindar bir nesil yetiştirmek, kendilerine uygun itaatkar ve kanaatkar seçmeler yaratmak oldu. Bu nedenle de eğitimi sistemimizi bilimden, akıldan ve Cumhuriyet değerlerinden uzaklaştırmaya devam ettiler. 20242025 Eğitim-Öğretim Yılı'nda da eğitim sistemimizin hiçbir sorunu çözülemedi, hatta Bakanlık var olan sorunlara yenilerini ekledi. Bugün 1. sınıf öğrencilerimiz karne almadı mesela. Eğitim alanında sembolik değeri olan tüm uygulamalara düşman olan Bakanlık, 2024-2025 Eğitim-Öğretim Yılı'ndan itibaren ilkokul birinci sınıflarda karne uygulamasını kaldırdı. Somut işlemler döneminde olan öğrencilere 6-7 sayfadan oluşan gelişim raporu verildi. Çocuklarımızın gelişimlerinin raporlaştırılması, velilere çocukları ile ilgili dönütler verilmesi elbette çok önemli. Bu raporlar hazırlanmalı ve velilerle paylaşılmalı. Ancak henüz somut işlemler döneminde olan çocuklarımızın bu raporları anlamlandırması mümkün değil. Onlara da üzerinde Atatürk ve İstiklal Marşı'mızın olduğu, not ile değerlendirilmedikleri, emeklerinin karşılığını görecekleri ve hatıra olarak saklayacakları bir belge mutlaka verilmeliydi" ifadelerini kullandı.
Yandaşa var çocuklarımıza yok!
Çocukların okullarda bir öğün yemek verilmediğini hatırlatan CHP'li Bektaş, "Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında da çocuklarımız okullarda bir bardak temiz suya, bir öğün ücretsiz yemeğe dahi erişemedi, kantin masrafları bile aileler için ciddi bir yük haline geldi. Kantinlerde, sağlıklı yiyecekler olmaması bir yana; simit, açma ve poğaça 20 lira, su 10 lira, çay 20 lira, kaşarlı tost 50 lira. Bir çocuk günde bir kaşarlı tost yese ve iki su içse, ayda 1.400 lira para ödemek zorunda. Türkiye'de her üç öğrenciden biri okula gitmeden önce hiç kahvaltı yapamıyor. Okulda kantin fiyatları el yakıyor, çocuklar temiz suya bile erişemiyor. Oysa yıllık 190 milyar lira bütçeyle çocuklarımıza bir öğün sağlıklı okul yemeği verilebilir. Ancak yandaş vakıflara kaynak yaratan iktidar, çocuklarımıza bir öğün yemek vermeye kaynak bulamadı, Partimizin bu konuda TBMM'de verdiği önergeleri ve kanun tekliflerini reddetti" dedi.
Okulları temizlemek isteyen belediyelerimiz engellendi...
Okullarda yaşanan temizlik sorununa dikkat çeken Bektaş, "Geçtiğimiz Temmuz ayından bu yana okullarda temizlikle ilgili yaşanacak sorunları ve alınacak önlemleri dile getirmemize rağmen hiçbir önlem alınmadı, okullarımız temizlenemedi. Ayda 8.000 liraya köle düzeninde insan çalıştırabileceğini düşünen zihniyet, okullarımızdaki temizlik krizini İşgücü Uyum Programı ve Toplum Yararına Program gibi geçici çözümlerle gidermeye çalıştı. Okullar temizlenemedi, öğretmenler, öğrenciler ve veliler okullarını temizlemek zorunda kaldı. Okullarımızın bakımını ve temizliğini üstlenmek isteyen belediyelerimiz ise engellendi" ifadelerine yer verdi.
Okulda güvenlik zafiyeti
Okullarda afet ve acil durumlar için denetimlerin yapılmadığını dile getiren CHP'li Ali Bektaş, "Okullarımız afet ve acil durumlara karşı denetlenmedi, gerekli iyileştirmeler yapılmadı, pek çok okul kazası yaşandı. Dönemin başında, ilkokula başlayacak olan Miray Aslan yavrumuz okul bahçesinde bir kazada hayatını kaybetti. Okul kazalarının yanısıra okullarımızda büyük bir güvenlik sorunu da yaşanıyor. Daha geçtiğimiz hafta bir öğretmenimiz Konya'da bir okulda, ders saatleri içinde, yüzlerce öğrenci varken pompalı tüfekle katledildi. Yıl boyunca defalarca silahlı saldırılar, yaralamalar, şiddet olayları oldu. Yıllık 32 milyar lira maliyetle okullarımıza kadrolu bir güvenlik görevlisi atanmadığı için çocuklarımız, öğretmenlerimiz ve eğitim çalışanlarımız okullarda saldırıya uğradı, yaralandı ve hayatını kaybetti" diye konuştu.
Maarif'e kaynak aktarımı!
MEB'in bütçesinin azaldığını vurgulayan Bektaş, "Kamu okullarının temizliği ve güvenliği Bakanlık tarafından sağlanamadığı için, okulların eksikliklerini giderecek bütçeleri olmadığı için, yasak olmasına rağmen velilerden kayıt ücreti, bağış adı altında ücretler talep edildi. Okulların ihtiyaçlarını karşılama sorumluluğu velilere bırakıldı. 2025 yılı Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi geçtiğimiz yıla göre %33,15 oranında artmış gözükse de yıllık enflasyon TÜİK'e göre %48,58, ENAG'a göre %89,77 oldu. MEB bütçesi gerçekte artmadı, azaldı. Bakanlık okullarımızın ve çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamadı. Öte yandan, kurulduğu günden bu yana toplam 13,85 milyar lira aktarılan Türkiye Maarif Vakfı'na, 2025 yılı için MEB bütçesinden 6 milyar 774 milyon 954 bin liraya kadar kaynak aktarılabileceği Cumhurbaşkanı Kararı ile duyuruldu. Öğrencilerimizin hiçbir ihtiyacı için bütçe bulunamazken, yıllık 15,8 milyar lira maliyetle okullara dönem başında öğrenci başına 1.000 TL okul bütçesi gönderilemezken, yandaş vakıflara kaynak bulundu. Devlete emanet edilmiş bütçeler, çocuklarımızın nitelikli eğitim hakkı için kullanılması gereken kaynaklar yandaşlar için kullanıldı.
Tarikat ve cemaatlere kolaylık
Tarikat ve cemaatlerin merdiven altı medreseler açmasının kolaylaştırıldığını ileri süren Bektaş, "Seçim beyannamelerinde 1 yıl okul öncesi eğitimi zorunlu yapacağız diyen iktidar okul öncesini zorunlu yapmadığı gibi, katkı payı uygulaması ile okul öncesi eğitimi kamu okullarında bile ücretli hale getirildi. Geçtiğimiz eğitim-öğretim yılında okullaşma oranları 5 yaş grubu için yalnızca %84,26, 3-5 yaş için ise yalnızca %51,89 oldu. Yetmezmiş gibi okul öncesi eğitime erişimde yoksul halkımızın tek seçeneği haline gelen belediye kreşlerimiz kapatılma tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Tarikat ve cemaatlerin sıbyan mektepleri, merdiven altı medreseler açması kolaylaştırılırken, yerel seçimler öncesi kreş açmayı vaat edenler, yaşadığı hezimetin intikamını çocuklarımızdan almaya çalıştı" diye konuştu.
MESEM çocukları öldürüyor!
Çocukların MESEM'lerde hayatlarını kaybettiğini hatırlatan Bektaş, "Çocukların eğitim hakkını kısıtlayan, sağlık ve yaşam hakkını zedeleyen, güvencesiz ve denetimsiz bir emek sömürüsü olan MESEM'lerde çocuklarımız sömürülmeye, yaralanmaya ve ölmeye devam etti. 2023 Eylül ayından bu yana 13 çocuğumuz hayatını kaybetti. Davalara ne Milli Eğitim Bakanlığı'ndan ne Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'ndan ne Adalet Bakanlığı'ndan hiç kimse katılmıyor. AKP iktidarı kendisine emanet edilmiş çocukları koruyamadığı gibi, kaybettiğimiz çocuklarımız için adalet de sağlayamıyor. 17 yaşında kaybettiğimiz MEŞEM öğrencisi Alperen Enes Ural davasında sorumlular tutuklanmadı, çok küçük para cezalarıyla serbest bırakıldı. MESEM'ler yalnızca çocuk işçiliği ve sömürüsüyle değil, yapılan usulsüzlüklerle de eğitim sisteminin en büyük sorunlarından biri olmaya devam etti. Bazı iş yerleri devletten haksız kazanç elde etmek amacıyla ya hiç var olmayan işletmelerde çocukları ve yetişkinleri çalışıyormuş gibi gösterdi ya da var olan iş yerlerinde binlerce kişi çalışıyormuş gibi sahte beyanlarda bulundu. Bu usulsüz uygulama ile ödenek aldığı ortaya çıkarılan İzmit'teki bir kısım işverenler hakkında iddianame kabul edildi. 206 kişinin kamuyu 77 milyon lira zarara uğrattıkları tespit edildi. Devletin kaynakları hile ile yandaşlara dağıtılmaya devam ederken sorumlular olayın üstünü örtmeye çalıştı, sessiz kaldı. MESEM'lerle ilgili bunca olay olurken sessiz kalan Bakanlık sanayide yaşanan "ara eleman” eksikliği bahanesiyle zorunlu eğitimi tartışmaya açtı. Mesleki eğitimi ortaokul düzeyine çekmeye çalışmak, çocukları erken yaşta eğitimden koparıp işgücüne yönlendirmek daha fazla çocuğumuzu mağdur etmenin, daha fazla aileye evlat acısı yaşatmanın dışında ne ülkemize ne de çocuklarımıza hiçbir fayda sağlamaz. Bakanlığın görevi çocuk işçiliğine zemin hazırlamak, sermayenin ve patronların "ara eleman” eksikliği bahanesi altında ucuz işgücü aramasının çaresini bulmak değildir. Bakanlığın görevi çocuğun üstün yararını gözetmektir" dedi.
Okullaşma oranında ciddi düşüş...
Bektaş açıklamasının devamında, "AKP iktidarı ve Bakanlık çocukların okuldan koparılmasını, açıköğretime geçmesini, özel okullarda hayalet sınıflar oluşmasını, çocukların ucuz işgücü olarak çalışmasını ve özellikle kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesini kolaylaştıracak politikalar izlemeye devam etti. Ortaöğretim düzeyinde okullaşma oranı bir önceki eğitim-öğretim yılına göre gerileyerek %91,7'den %87,9'a düştü. Açıköğretim okullarında kayıtlı öğrenci sayısı 1.229.802 oldu. Taşımalı eğitimin kapsamını daraltan değişiklik nedeniyle kırsal bölgelerde yaşayan çocuklarımız bir kez daha mağdur edildi, kapatılan köy okulları ve yatılı bölge okullarının koşulları nedeniyle başta kız çocuklarımız olmak üzere dezavantajlı çocuklarımızın eğitime erişim hakkı ihlal edildi. Denetlenmeyen özel okullarda karşımıza çıkan, özellikle kız çocuklarının eğitim hakkını elinden alan hayalet öğrenci/hayalet sınıf sorunu devlet okullarına da sıçradı. Devamsızlık yapan öğrenciler bazı okullarda var yazıldı, bildirim yapılmadı, sınavlara bile girmemelerine rağmen not verildi. Bu yıl 1., 5. ve 9. sınıfı tamamlayan çocuklarımız Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli adı verilen, öğretim programı olmaktan ziyade çağdışı bir eğitim manifestosu olma niteliği taşıyan, iktidarın ideolojik saplantılarını ve itaatkar ve kanaatkar nesil yetiştirme hedefini yansıtan programlarla eğitim aldı. Eğitim paydaşlarının tüm itirazlarına rağmen, Partimiz, sendikalar ve veliler tarafından davalar açılmasına rağmen hem bilimsel hem pedagojik hem de milli eğitimin temel ilkeleri açısından tartışmalı içerikler ders kitaplarına girdi. Çocuklarımız, yazarları bile belli olmayan, hiçbir bilimsel temele ve ihtiyaç analizine dayanmayan, pilot çalışması bile yapılmadan uygulamaya koyulan bu programların denekleri haline getirildi" ifadelerine yer verdi.
Özel okullara mahkum
ÇEDES kapsamında hayata geçirilen etkinlikleri hatırlatan Bektaş, "AKP'nin eğitimi siyasallaştırma ve dinselleştirme hamlelerine yenileri de eklendi. ÇEDES kapsamında pedagojik olarak çocuklara uygun olmayan mezar ve cami temizleme, savaş canlandırması, ağıt yakma vb. etkinlikler gerçekleştirildi. Ülkü Ocakları Kültür Vakfı ile yapılan protokol ile bir partinin gençlik kolları yapılanması eğitim kurumlarımıza girdi. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu protokolün iptali için de dava açtık. Yandaş vakıflara yaz kursları için okullarımızı kullanmasına, eğitmen ücretlerinin Bakanlık bütçesinden karşılanmasına izin verildi. Çocuklarını Bakanlığın gerici uygulamalarından korumak, bilimsel ve laik bir eğitim almasını sağlamak, temizlenebilen, güvenli okullara göndermek isteyen veliler özel okullara mahkum edildi. Fahiş fiyat artışları, kırtasiye, yemek, kurs vb. gibi farklı başlıklar altında istenen ek ücretlerle bazı özel okullarda istenen ücretler 1 milyon lirayı aştı. Devlet okullarda yaşanan sorunlar nedeniyle dişinden tırnağından artırarak, kredi çekerek çocuklarını özel okula göndermek zorunda kalan veliler ücretleri karşılayamaz hale geldi. Özel okulları ücretleri açısından denetlemeyen Bakanlık aynı tavrını özel okullarda emeği sömürülen öğretmenlerin yaşadığı sorunlarla ilgili de sürdürdü. Özel sektör öğretmenlerinin taban maaş, belirsiz süreli iş sözleşmesi, eğitim ve güzel sanatlar işkolu kurulması, kamu ile özlük haklarında eşitlik sağlanması yönündeki taleplerini duymazdan gelmeye devam etti. Bakan Yusuf Tekin'in müsteşarlığı döneminde kaldırılan, özel sektör öğretmenlerinin kıdemlerine göre dengi resmi okullarda ödenen tutarlardan az ücret alamayacağını düzenleyen maddenin yeniden yürürlüğe konulmasıyla ilgili talepleri göz ardı etti. Bir yandan velilerden fahiş fiyatlar talep eden özel okulların bir yandan da asgari ücrete, hatta bazen daha da azına, öğretmen emeğini sömürmesine ilişkin sorulara "yetki bende değil”, "kurum sahipleri söz verdiler” gibi kaçamak cevaplar verdi. Devlet okullarında en temel ihtiyaçlar bile karşılanamazken, bazı okullar için özel imkanlar seferber edildi. Bazı Anadolu İmam Hatip Liseleri bünyesindeki "Proje İmam Hatip Ortaokulları” için öğrencilere burs, nakit para, ödül, ücretsiz öğle yemeği, kırtasiye desteği, 24 kişilik sınıflar ve ücretsiz ulaşım gibi diğer devlet okullarında bulunmayan imkanlar vaat edilerek kayıt kampanyaları yürütülmeye başlandı. Proje okul uygulamasının yandaş bir eğitim sendikası üyelerine kayırmacılık yapmak ve AKP'nin il teşkilatlarında bir torpil pazarı oluşturmaktan başka hiçbir amaca hizmet etmediğini defalarca söyledik. Dünyanın hiçbir yerinde Bakan 85 bin kişiyi bizzat atayamaz. Hepsini tanıması, değerlendirmesi, ataması mümkün değil. Buna rağmen 8 Nisan'da, dönem ortasında hiçbir somut kriter açıklamadan, sadece "bakan onayı” ile proje okullara öğretmen ve yönetici atamaları gerçekleştirildi. Yıllardır emek veren, okullarını başarıyla temsil eden 9.251 öğretmen norm fazlası durumuna düştü ve il emrine atandı. Partimiz de buna karşılık proje okulları atamalarına ilişkin işlemin iptali için Ankara Bölge İdare Mahkemesi'nde dava açtı. Atamaların dönem ortasında duyurulması nedeniyle okullarda infial oluştu, okul iklimi bozuldu. Bu atamalara itiraz eden ve "Öğretmenime dokunma!” diyen öğrencilerimiz, okullarında Gençliğe Hitabe okumak, eğitim öğretim faaliyetlerini aksatmak gibi gerekçelerle soruşturmalara maruz bırakıldı, okuldan atılmakla tehdit edildi" dedi.





