Son Mühür - "Büyük İstanbul Depremi"ne ilişkin tartışmalar devam ederken, Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Osman Bektaş, sosyal medya üzerinden yaptığı bir paylaşımla Marmara bölgesindeki deprem sırlarına ışık tutan dikkat çekici bir teori ortaya attı. Jeofizik harita eşliğinde açıklamalarda bulunan Bektaş, Marmara Denizi ve çevresindeki fay hatlarının neden farklı büyüklükte depremler ürettiğini bilimsel verilerle detaylandırdı.

Sıcak katmana dikkat çekt

Prof. Dr. Osman Bektaş’ın ortaya koyduğu teorinin temelinde, Marmara Denizi’nin altındaki “manto” adı verilen sıcak katmanın yüzeye daha yakın olması yer alıyor. Paylaştığı haritada kırmızı renkle gösterilen bu bölgelerde, yükselen sıcak manto tabakası, üzerindeki deprem üreten kabuğu (litosfer) gerip incelterek zayıflatıyor.

Büyük Istanbul Depremi Teorisi

Sıcak ve İnce Kabuk (Marmara Denizi’nin İç Kısmı):

Yerin derinliklerinden gelen ısının etkisiyle yaklaşık 10 kilometreye kadar incelen kabuk, üzerindeki fayların güçsüzleşmesine neden oluyor. Bu zayıf fay hatları, enerjilerini sık sık küçük depremlerle boşaltma eğiliminde oluyor. Bektaş’a göre bu nedenle deniz içindeki depremlerin büyüklüğü genellikle 7’nin altında kalıyor.

Soğuk ve Kalın Kabuk (Kara Alanları – Örneğin İzmit):

Haritada mavi ile belirtilen kara bölgelerinde ise kabuk yaklaşık 17 kilometre kalınlığında ve daha soğuk. Bu daha sert yapı, fayları adeta “kilitleyerek” enerjinin uzun süre boyunca birikmesine yol açıyor. Kilitlenen bu fay hatları, biriken enerjiyi ani ve şiddetli şekilde boşaltarak 1999 İzmit Depremi gibi 7’nin üzerindeki yıkıcı depremlere sebep olabiliyor.

Teorinin doğruluğunu açıkladı

Prof. Dr. Osman Bektaş, 20. yüzyılda gerçekleşen depremlerin haritadaki konumlarının bu teoriyi desteklediğine dikkat çekiyor. Harita üzerinde de görülebileceği gibi, 1999’da meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki yıkıcı deprem, karasal bölgede yer alan "soğuk ve kalın" kabuğun bulunduğu mavi alanda gerçekleşti.

Buna karşılık, 1963 Adalar (6,3) ve 1935 Marmara Adası (6,4) depremleri ise deniz içerisindeki "sıcak ve ince" kabuk yapısına sahip kırmızı bölgelerde yaşandı ve 7 büyüklüğünün altında kaldı. Bu yaklaşım, İstanbul ve çevresindeki deprem tehlikesinin tamamen ortadan kalktığını göstermese de, riskin niteliği ve olası depremlerin büyüklüğü hakkında daha net bir çerçeve sunarak, afet yönetimi ve hazırlık süreçlerine yeni bir perspektif kazandırıyor.

Kaynak: Haber Merkezi