Son Mühür/ Emine Kulak- İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde Dünya Kooperatifçilik Günü kapsamında ‘İzmir Kooperatifçilik Buluşmaları’ etkinliği gerçekleştirildi.
İzmir Ticaret Oda’sında düzenlenen etkinliğe İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Tire Belediye Başkanı Hayati Okuroğlu katıldı.
KORKMAZ: İZMİR DÖNÜŞÜME ÖRNEK OLABİLİR
Sürdürülebilirlik, iklim değişikliği, kaynak kısıtları, üretim maliyetleri ve susuzluğun öne çıktığı bu dönemde tarım sektörünün en çok ihtiyaç duyduğu yapının kooperatifçilik olduğunu belirten İzmir Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ercan Korkmaz, kooperatifçiliğin dayanışma, birlikte hareket etme ve ekonomik avantaj sağlayan bir model olduğunu söyledi. Kooperatifçilik felsefesinin temelinde tarımın yer aldığını vurgulayan Korkmaz, tarımsal üretimin doğal yapısında imece kültürünün bulunduğunu hatırlattı. Tarımsal kooperatifçiliğin, sanayi devrimi sonrası küçük üreticiler üzerindeki baskılara karşı ortaya çıktığını ifade eden Korkmaz, aradan yaklaşık 200 yıl geçmesine rağmen tarım işletmelerinin büyük bölümünün hâlâ küçük ölçekli olduğunu kaydetti. İşletmelerin yüzde 81’inin 100 dekarın altında faaliyet gösterdiğini belirten Korkmaz, bu oranın gelişmiş ülkelerin gerisinde kaldığını dile getirdi. Türkiye’de 84 binin üzerinde kooperatif bulunduğunu, bunların yüzde 10’unun tarım kökenli olduğunu aktaran Korkmaz, 8 milyonu aşan ortak sayısının yarısının tarımsal kooperatiflere üye olmasının önemli bir potansiyele işaret ettiğini söyledi. Üreticinin girdi, ekipman, pazarlama, depolama ve lojistik maliyetlerini azaltacak kooperatiflere ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Korkmaz, İzmir’in bu alanda güçlü örneklere sahip olduğunu, iyi bir yönetişim ve iş birliğiyle daha fazla kooperatifin rol modele dönüştürülebileceğini ifade etti.

ÖZGENER: KOOPERATİFÇİLİĞİN TEMELİ GÜÇLÜ İŞ BİRLİKLERİ
Kooperatiflerin üretimin her aşamasında markalaşmayı mümkün kılan, nitelikli ve sürdürülebilir tedarik zincirleri oluşturan yapılar olduğunu belirten İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, "Kentimizde, Tarım ve Orman Bakanlığımıza bağlı olarak faaliyet gösteren 163 Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, 81 Sulama Kooperatifi ve 45 Su Ürünleri Kooperatifi olmak üzere, toplam 289 tarımsal amaçlı kooperatif bulunuyor. Bu tablo, İzmir’de birlikte üretim kültürü ve ortak akla dayalı çalışma geleneğinin oldukça güçlü olduğunu ortaya koyuyor. Kentimiz, geçmişte olduğu gibi bugün de iyi kooperatifçilik örnekleriyle ülkemize ilham veriyor. TARİŞ gibi köklü ve kurumsallaşmış bir yapıdan, Tire Süt gibi üreticinin emeğini markaya dönüştüren başarı hikâyelerine uzanan bir deneyim birikimine sahip. Bu nedenle, mevcut örnekleri korumanın yanı sıra, başarılı kooperatifçilik modellerinin sayısını artırarak yeni kuşaklara aktarmayı son derece önemli görüyorum. Çok önemli olduğuna inandığım bir konu da kadın girişimciliği ve kadın kooperatifleri. Tarım ve gıda ürünlerinden el sanatlarına kadar uzanan bir yelpazede üretilen doğal ve otantik ürünlerin Odamızın geleneksel ticaret, e-ticaret ve e-ihracat birikimi ile Türkiye ve dünya pazarlarına sunulması için tüm paydaşlarımızla birlikte çalışmaya hazırız. Başarılı bir kooperatifçilik anlayışının temelinde 'güçlü bir iş birliği' yer almakta" ifadelerini kullandı.

TUGAY: KOOPERATİFÇİLİK İZMİR’İN KÖKLÜ GELENEĞİ
Kooperatifçiliğin kentin köklü bir geleneği olduğunu vurgulayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, “ Şehrimizin geleneğinde uzun süredir yer bulmuş kooperatifçiliği konuşmak için buraya geldik. Ben de bası görüşlerimi paylaşmayı diliyorum. 300’e yakın tarımsal kalkınma, sulama, süt ve su ürünleri kooperatifi mevcut. Bunların içlerinde örnek gösterilecek kooperatifler var. Biz kooperatiflere destek oluyoruz. Şehrimizin, ülkemizin değil Dünya’da herkesin tarım, gıda konularında ciddi problemler var Bunu hepimiz biliyoruz. Bir dizi problem yaşıyoruz. En önemlisi iklim krizi kaynaklı olduğunu bildiğimiz su krizi. Bu konu bizim için öncelikli konu. Artık görmezden gelinemeyecek ve plansız yürütülemeyecek konu. Bu açıdan suyun daha verimli kullanılması için gerekli alt yapıyı yapmak noktasında çalışmalarımız var.
“İZMİR’DE GÜNLÜK SU TÜKETİMİ İKİ KATINA ÇIKTI”
2025 yılının son derece kurak geçeceğine dikkat çeken Tugay, “İZSU’daki arkadaşlarımın bana söylediğine göre 2025 yıl en kurak yılmış. İzmir’de de genel olarak baktığımızda günlük su tüketimi 2 katına çıkmış durumda. Suyun nerelerde kullanıldığına baktığımız zaman yüzde 75 tarımda, yüzde 20 civarı sanayi kalan kısımlarda da şehirlerimizde su içmek için kullanılıyor. Tarımda su kullanımıyla ilgili ciddi hatalar olduğu çok açık. Ürünlerin seçiminde daha az su ile yetiştirebileceğimiz ürünlere yönelmemiz lazım. Büyükbaş hayvancılığı da ciddi su tüketimine yol açıyor. Yem olarak da mısır slajı ekiliyor. Bu da yeniden gözden geçirilmesi gerektiği de çok açık” diye konuştu.
“İZMİR’İN TÜM HAVZALARI HARİTALANDIRILACAK”
İzmir’de artan kuraklık tehdidine karşı kapsamlı bir su yönetimi planı üzerinde çalıştıklarını belirten Tugay, “Bizler önümüzdeki günlerde arıtma suların yeniden kullanımı için bir çaba içerisinde olacağız. Hemen her gün bir toplantı yapıyoruz. Gri ve artıma suyunun yeniden kullanılması noktasında tarıma dayalı destek olabileceğimizi düşünüyoruz. İzmir’in yer altı rezervleriyle ilgili yeterli dokümantasyon yok. Jeolojik haritalara ihtiyaç var. Bizler yer altından suları çekiyoruz ama ruhsatlı, ruhsatsız yer altından suları çekenler var. Ne zaman, nerede ne kadar rezerv tükettiğimizi biliyor olmamız lazım. İzmir’in tüm havzalarında yer altı su haritalarını yapacağız” dedi.
“KIRSAL ALANLAR YENİDEN YAŞANILIR HALE GETİRİLECEK”
Yaptığı konuşmasında tarımda yaşanan insan gücü kaybına ve gençlerin üretimden uzaklaşmasına dikkat çeken Tugay, “Tarım yapılan alanlarda sürekli insan gücü kaybı yaşanıyor. Gençler tarım yapmak istemiyor. Bunun önemli nedeniyle sosyal ve ekonomik olarak desteklenmiyor olması. Bu kaderi değiştirmemiz lazım. Bizde tarımsal alanda çalışacak biri değil ama şehir merkezine bu kadar sağlıksız ve plansız kentleşmek ve diğer taraftan da doğal yapımızı bozan durum. Bizler sahip olduğumuz köyleri daha yaşanılır bir hale getirmeyi planlıyoruz. Kırsal bölgenin gelişmesi, yaşam kalitesinin güçlenmesi için çalışmalar yapıyoruz. Dünya’nın birçok yerinde köy ve kırsal kesimler yaşanmak istenilen yer. Tarımsal üretimi etkileyen böcekler, mantarlarla karşı karşıyayız. Sektöre hakim güçlere karşı hem üreticiye hem de tüketiciye hakim olacak duruma gelinmesi gerekiyor. Bizler İzBB olarak mecburen İZMAR’ları açmaya başladık. Hepsi bulunduğu bölgede inanılmaz ihtiyacı karşılıyor. Çok yoğun talep var. Belediye olarak biz marketçilik yapmaya kalkışmıyoruz, bir kar amacımız yok. Ama tüccar gelip alım yaptığı zaman kimin rekabet ettiğine bakıyor. Piyasayı istediği gibi şekillendiriyor ” şeklinde konuştu.





