Son Mühür - Osman Günden / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Antalya Gazeteciler Cemiyetinde düzenlediği basın toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. İstanbul Silivri'de 23 Nisan’da meydana gelen depreme dikkat çeken Babacan, Türkiye’nin depremlere karşı kırılgan ve hazırlıksız olduğunu belirtti. 6 Şubat depremlerinden sonra yapılan uygulamaları eleştiren Babacan, kamu kaynaklarının yanlış kullanıldığını, Kamu İhale Yasası’nın revize edilmemesinden ötürü yapılan konutların maliyetinin yüksek olduğunu ifade etti. Basın toplantısında ekonomi, tarım, turizm ve sosyal güvenlik alanlarında yaşanan sorunlara da değinen Babacan, mevcut yönetimi sert sözlerle eleştirdi.

“İktidar ve yerel yönetimler elbirliğiyle depreme hazırlanmalıdır”

Basın toplantısına Türkiye’nin depreme karşı hazırlıksız olduğuna dikkat çekerek başlayan Babacan, şu ifadeleri kullandı:

“Türkiye gerçekten zor dönemlerden geçiyor. 23 Nisan tarihinde İstanbul’da yaşadığımız deprem, aslında ülkemizin ne kadar çok konuda kırılgan olduğunu, ne kadar hazırlıksız olduğunu, yapılması gerekenlerin pek çok konuda yapılmadığıyla ilgili de yeni bir resim ortaya koymuş durumda. ‘Deprem geliyorum’ diyor. Kaza geliyorum demez deriz ama deprem geliyorum diyor. Ve böylesine deprem kuşağındaki bir ülkede artık iktidar demeden yerel yönetimler demeden elbirliğiyle deprem hazırlığını yapmak gerekiyor, tamamlamak gerekiyor, ülkemizde daha fazla can ve mal kaybına yol açmayacak hazırlığı bir an önce yapmak gerekiyor. Ki bu mümkün… Bu tamamen kaynak meselesi ve kaynakları nasıl dağıtacağımızla alakalı bir konu. Mutlaka yapıların tek tek kontrol edilmesi gerekiyor, dönüşüme öncelik verilmesi gerekiyor, acele edilmesi gerekiyor.”

“6 Şubat depremlerini yaşayan illerimizde deprem hiç yaşanmamışçasına uygulamalar var”

Babacan, 6 Şubat depremlerinden etkilenen illerde yapılan imar uygulamalarına sert tepki gösterdi:

“Ama bir yandan da 6 Şubat depremlerinden sonra o illerde yapılanlara baktığımızda çok üzülüyoruz, aynı zamanda kızıyoruz. Çünkü deprem yaşanmamışçasına 6 Şubat depremlerine uğrayan illerimize bakıyoruz yıkılan evlerin olduğu yere, zemine yeni imar alanları açılıyor ve 5 kat yerine 4 kat da olsa çürük zeminlere yeniden binalar yapılıyor. Bunu görüyoruz.”

“Biz, 200 bin deprem konutu parasına 400 bin konut rahat yapardık”

Deprem konutlarının maliyetine ve inşaat sürecinin yavaş ilerlemesine dikkat çeken Babacan, şunları söyledi:

“Deprem konutları yapılıyor, işler çok yavaş gidiyor, hükümetin söz verdiğinden çok daha yavaş tamamlanıyor. Deprem konutları çok pahalıya mal oluyor, biliyorsunuz 650 bin konut sözü verdiler ama iki yılda tamamlanan konut sayısı sadece 200 bin… Aynı parayla 400 bin konutu rahat yapardık. 200 bin konut yaptı hükümet aynı paraya 400 bin konutu çok daha rahat yapardık. Fakat Kamu İhale Yasası’nın revize edilmemesi, yarışmalı bu işlerin yapılmaması, tamamen davetle ve adrese teslim işlerin yapılması deprem konutlarının çok pahalıya mal olmasına sebep oluyor.”

“Ekonomik depremin maliyetini alın teriyle çalışanlar üstleniyor”

Ekonomideki bozulmayı “ekonomik deprem” olarak nitelendiren Babacan, bu sürecin bedelini çalışan kesimin ödediğini dile getirdi:

“Ülkemizin en önemli doğal felaket riski nedir diye bakarsak gerçekten deprem… Ama bir de ülkemizde son 6-7 yıldır bazen kuvvetli şiddette bazen düşük şiddetle ama öncüsü artıcısı sürekli devam eden bir ekonomik deprem var. Bu depremin en büyük maliyetini asgari ücretlimiz, emeklimiz, esnafımız, çiftçimiz yani alın teriyle para kazanan herkes bu ekonomik depremin maliyetini, külfetini üstlenmiş durumda.”

“Mart ayındaki ekonomik depremin bütçeye yükü 1 trilyon”

Mart ayında yaşanan ekonomik gelişmelerin mali boyutuna dikkat çeken Babacan, şu rakamları paylaştı:

“Diyorum ara ara şiddeti değişen depremler yaşadık, yaşıyoruz ama Mart ayında önemli bir ekonomik deprem yaşadık. Merkez Bankası rezervleri tam 50 milyar dolar eridi. Sadece faiz artışının bütçeye getirdiği yük tam 1 trilyon lira… O günden veri bir aylık faiz artışının bütçeye getirdiği yük 1 trilyon… O günden bugüne döviz kurundaki artışın Türkiye’nin dış borcuna getirdiği artış yaklaşık bir trilyon lira… Stokta bir trilyon artış var dış borçta, bütçede yaygındır biliyorsunuz, sarih harcamalar olur; bir yıllık bütçeye etkisi yine 1 trilyon lira. Unutmayalım geçtiğimiz bayram emekliye verilen bin liranın maliyeti çok büyük maliyet dediler, ancak bu kadar verebiliyoruz dediler. Rakam 28 milyar… Ancak son bir ayda yaşadığımız ekonomik depremin maliyeti oraya baksanız trilyon, buraya baksanız trilyon, buraya baksanız milyar dolarlar…”

“Türkiye düzgün yönetildiğinde nasıl ayağa kalkabildiğini yakın tarih defalarca gösterdi”

Türkiye’nin potansiyeline vurgu yapan Babacan, kötü yönetimin ülkeye zarar verdiğini ifade etti:

“Tabii bu büyük ve güzel ülke maalesef kötü yönetildiği için yaşanıyor. Aslında Türkiye’nin potansiyeli çok büyük… Türkiye, Avrupa’nın en büyük topraklarına en genç nüfusuna sahip ama ülkemiz iyi yönetilmediği için bu sıkıntıları yaşıyor. Sorunlar var fakat umudumuzu asla yitirmeyeceğiz çünkü Türkiye düzgün yönetildiğinde sorunları nasıl çabuk aşabildiğini, nasıl çabuk ayağa kalkabildiğini, nasıl hızla koşabildiğini defalarca yakın tarihte gösterdi.”

“Rusya’da anlattım; Özal’ın turizme ektiği tohumlardan iyi verimler alındı”

Antalya’nın turizmdeki yükselişine değinen Babacan, Özal döneminde başlatılan turizm politikalarının etkilerini hatırlattı:

“Antalya gerçekten özellikle turizmde çok hızlı büyüdü, çok hızlı kalkındı. Biraz önce değerli başkanımın bana verdiği kitabı karıştırırken rahmetli Özal’ın bol bol fotoğraflarını gördüm. O dönemde başlayan bir turizm projesi oldu Antalya’nın. Bir turizm merkezi olarak belirlendi. Devlet destekleri şöyle ya da böyle tartışılır doğru mu oldu yanlış mı oldu… Ama bu devlet destekleri biraz toprağa buğday ekmek gibidir kimisi tutar kimisi tutmaz ama sonuçta tarlada bir buğday hasadı alırsınız. Dolayısıyla rahmetli Özal bunu yaptı. Turizme bol bol tohum ekti, oradan gerçekten iyi verim alındı. Ben bunu geçen sene Rusya’da katıldığım konferansta St. Petersburg Ekonomi Forumu’nda birkaç oturumda konuştum ama konuşmamı istedikleri konulardan biri turizmdi, turizmde özellikle Antalya’yı örnek verdim. Zamanında yapılan turizm destek programlarını anlattım.”

“Antalya’da hızlı büyüme konut sorununu beraberinde getirdi”

Antalya’nın göç almasının yarattığı konut krizine işaret eden Babacan, şunları söyledi:

“Ve Antalya’mız gerçekten çok güzel bir noktaya geldi ama tabii altyapı Antalya’da yaşayanların ödediği bedel, hızla artan konut fiyatları, kiralar, bu hızlı büyümenin gerektirdiği konut Antalya’da yaşayan insanların konut ihtiyacı karşılandı mı karşılanamadı. Hele Rusya-Ukrayna savaşından sonra hem Rusların hem Ukraynalıların güneye doğru göçleri buradaki Antalya’da yaşayanlar için hayat şartlarını zorlaştırdı.”

“Antalyalı çiftçinin mağduriyetleri hızla giderilmelidir”

Tarım sektöründeki sıkıntılara değinen Babacan, çiftçinin yaşadığı zararların telafisi için acil önlem alınması gerektiğini belirtti:

“Antalya turizmde dünyada tanınıyor ama çok önemli tarım merkezi… Ama tarımla uğraşanlara sorduğunuz zaman bir dokunuyorsun bin ah işitiyorsunuz. Gerçekten maliyetler çok çok arttı fakat ürünlerin satış fiyatı o artan maliyet kadar artamadı. Üreticilerimiz yüksek maliyetlerle sınırlı miktarda artan fiyatlar arasında ezildi kaldı. Hele hele bu son don felaketi pek çok ilde çiftçilerimizi olumsuz etkiledi. Sebze ve meyvede büyük zararlar oluştu bununla ilgili de tedbirler hâlâ alınmış değil. Devlet bu konuda hala ne yapacağını net şekilde açıklamış değil. Burada çok hızlı hareket etmek gerekiyor. Bu sorunlara çok hızlı çözümler bulmak gerekiyor. 

Mutlaka üreticilerimizin borçlarının ertelenmesi gerekiyor. İster Ziraat Bankası olsun ister devlete olan vergi borcu olsun. Yeni finans imkanının sağlanması gerekiyor ve TARSİM kapsamında olsun olmasın farklı metotlarla mutlaka devletin yanında olduklarını hissetmeleri gerekiyor, desteklenmeleri gerekiyor. Bütün bunlar mümkün daha önce Türkiye benzer olayları yaşadı ama konu güçlüyse bütçe rahatsa bu yaralar daha çabuk sarıldı. Ekonomi zayıfsa, zaten sıkıntılar var da o zaman çiftçilere destek geç, zor ulaşıyor ve miktarlarda çok cılız kalıyor.”

“Mevsimlik turizm işçilerinin sigorta sorunu, yaz kış döngüsünü dengeleyecek bir çözüme kavuşturulmalıdır”

Mevsimsel çalışanların yaşadığı sosyal güvenlik sorunlarına dikkat çeken Babacan, çözüm önerisi sundu:

“Yine çalışanlarımızla alakalı sorunlar var Antalya’da… Mevsimlik bir sektör turizm… Yazın çalışan işçilerin kışın işsiz kalması, sosyal güvenlik sisteminin yaz kış döngüsünü dengeleyecek bir çözüme kavuşturmaması da Antalya’da gerçekten önemli bir sorun. Çok göç aldı şehir, ister Antalya’nın yerlisi olsun ister dışardan gelen olsun turizm sektöründe çalışanların yaz kış mevsimsel şartlarda son derece olumsuz etkilendiklerini de biliyoruz. Bunla ilgili çözümler de mümkün.”

“Yönetimde, derdi dertlinin kendisinden dinleyecek bir iletişim kanalı yok”

Toplantının sonunda yönetime ilişkin eleştirilerini yineleyen Babacan, halkla bağların koptuğunu şu sözlerle ifade etti:

“Şöyle bir baktığımızda ülkeyi dinleyen, anlayan, vatandaşın derdiyle dertlenen bir yönetimin şu anda olmadığını görüyoruz. İstişarenin yapılmadığını görüyoruz. Örneğin Ekonomik ve Sosyal Konsey denen bir yapı vardır. Anayasa’ya göre Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanması gerekir. Bu toplantı yıllardır yapılmıyor. Sosyal taraflar dinlenmiyor. Dertliyi dinlemezseniz, derdi dertlinin kendisinden dinlemezseniz çözüm üretemezsiniz. Şu anki iktidarın öyle bir bağı, iletişim kanalı kalmadı. O da sorunların çözümünde en önemli engellerden birisi.”

Muhabir: Osman Günden