DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü öğretim üyesi, iklim bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar, güneş patlamalarındaki düşüş nedeniyle küresel soğuma yaşandığını, buzulların 2008'deki genişliğine döndüğünü söyledi. Grafik üzerinde son durumu gösteren Prof. Dr. Yaşar, İzmir'de eksi 4 dereceyle son 82 yılın en soğuk gününün yaşandığını söyledi.

Çok soğuk bir mart ayı yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Doğan Yaşar, "Şu ana kadar yaşanılan en sert mart aylarından biri. Örneğin İzmir'de mart ayı sıcaklığı 4 Mart 1940 yılında eksi 3,8 dereceyle rekor kırmıştı. Meteoroloji verilerine göre önceki gün (pazar), Konak ilçesindeki sıcaklık ölçümü eksi 4 derece olarak tespit edildi" dedi.

Türkiye'nin son 70 yılda en soğuk zamanlarını yaşadığını belirten Prof. Dr. Doğan Yaşar, "Türkiye, en soğuk dönemlerini 1972, 1992 ve 2008 yıllarında yaşadı. En soğuk sene ise 1992 yılıydı. Kış hava sıcaklığı, ortalamanın 3 derece altındaydı. Ardından 1992 ve 2008 gelir. 1972 yılında Türkiye'de köyler arasında su tartışmaları yaşanmıştır. 1992 yılında ise kuraklık nedeniyle ilk kez Bulgaristan'dan elektrik enerjisi aldık, barajlar boşalmıştı. Barajlar boşalınca herkes petrol ve kömüre saldırdı. Türkiye olarak enerjinin yüzde 26'sını HES'lerden sağlıyoruz. Kuraklığın ne kadar etkilediği ortada" diye konuştu.

'PATLAMALAR AZALINCA HAVA SOĞUDU' 
Havanın soğumasının gerekçesini açıklayan Prof. Dr. Doğan Yaşar, "Güneşte patlama ne kadar çok olursa, bu patlamaların alansal büyüklüğü ne kadar çok olursa biz o kadar çok enerji alırız ve ısınırız. Ne kadar çok ısınırsak, o kadar çok yağmur yağar. Her 1 derece sıcaklık artışında yüzde 2 gibi yağış artar.

Yani 'küresel sıcaklık, küresel kuraklık getirir' cümlesi hurafe bile değildir. Türkiye'de ve dünyada en soğuk dönemlerin yaşandığı yıllarda; güneş patlamaları azaldı. 2020'li yıllardan itibaren güneşteki patlamalar minimum seviyelere düştü. Bu en son 2008'li yıllarda yaşanmıştı. 2008'li yıllarda ne olmuştu? Dünyada şiddetli soğuk ve kuraklık yaşandı. Dünya genelinde ekonomik kriz yaşandı. Bugün de aynısı oldu. Hatta şu an daha sertini yaşıyoruz" dedi.

Bir başka olumsuzluğa daha dikkati çeken Prof. Dr. Yaşar, şöyle devam etti:"2008'de nüfus 70 milyonken, şu an 85 milyon. Bu kadar insana gıda, su ve enerji lazım. Dolayısıyla çok daha fazla yağış ve enerjiye ihtiyaç var. Soğuma olduğu için kuraklık oluyor. Ayrıca enerjimizin yüzde 26'lık kısmı olan 4'te 1'ini barajlardan sağlıyoruz. Ciddi bir rakam bu. Barajlar boşalıp yüzde 10'a düşünce enerji açığımızı kömür ve doğal gazla kapatmak zorundayız. Tüm dünyada böyle. 1,5 yılda G20 ülkeleri, 658 milyar dolar enerji yatırımı yaptı. Bunun 300 milyar doları kömüre yapıldı. Çünkü bütün dünya, bu duruma hazırlanmış durumda."

SUYUN ÖNEMİNE İŞGAL ÖRNEĞİ 
Küresel soğumayla buzulların da genişlediğini belirten Prof. Dr. Doğan Yaşar, "2008'li yılları yakalamak üzereyiz. O yıllarda çok kuraktı. Buzullar büyüyor şimdi. 2008'de 15 milyon kilometrekareydi. Sonraki yıllarda buzullar küçüldü. Şimdi tekrar genişliyor. 14,7 milyon kilometrekareye çıktı. Daha da genişliyor" dedi.

RUSYA UKRAYNA SAVAŞINDAN ÖRNEK VERDİ 
Suyun önemini vurgulayan Prof. Dr. Doğan Yaşar, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırmasından örnek verdi. Rusya ile Ukrayna topraklarının bir kısmını sulayan Dinyeper Nehri'ne dikkati çeken Prof. Dr. Yaşar, "Rusya, 1961'li yıllardan itibaren Dinyeper'de inanılmaz su kanalları açtı. Çünkü Kırım'ın sulanması gerekiyordu. Rusya Kırım'ı ilhak ettikten sonra Ukrayna bu kanalların önüne bentler koydu. Kırım'a su gidişini engelledi. Yaklaşık 140 bin hektarlık tarım alanına su gelmedi. Rusya hemen yer altı kaynaklarına yöneldi ancak o da bitti. İşgal başladığında, Rusya ilk o bentleri vurdu" dedi.Türkiye'nin su kıtlığı yaşamaması için gerekenleri anlatan Prof. Dr. Doğan Yaşar, "Barajlardan artık kapalı ortamda su getirip tarlalara vermeliyiz. Tarım ürünlerini devlet belirlemeli. Bütün tarım alanları havza havza belirlenmeli. Hangi ürün nereye ne satılacak, Tarım Bakanlığı hepsini kontrol etmeli" dedi.

Editör: TE Bilişim