Birleşmiş Milletler’in 31 Ekim’i “Dünya Şehirler Günü” ilan etmesinin ardından konuşan Skidmore, Owings & Merrill (SOM) Sürdürülebilirlik Direktörü Mina Hasman, mimarlığın geleceğini şekillendirecek yaklaşımlara dikkat çekti. Hasman, sürdürülebilir mimarlığın yalnızca çevre dostu malzeme kullanmak değil, doğayla, insanla ve ekonomiyle dengeli bir yaşam sistemi kurmak anlamına geldiğini vurguladı.

“Gerçek sürdürülebilirlik bir binanın nasıl yaşadığıyla ilgilidir”

Hasman, sürdürülebilirliğin binanın yalnızca nasıl inşa edildiğiyle değil, zaman içinde nasıl değiştiği ve yeniden kullanılabildiğiyle ölçüldüğünü söyledi. “Bir yapının ömrü boyunca sağlıklı döngülere sahip olması, karbon salımını azaltır, kaynak verimliliğini artırır ve toplumsal refahı destekler” dedi.

Binaların yalnızca fiziksel yapılardan ibaret olmadığını, bulundukları çevreyle etkileşim içinde yaşayan sistemler olduğunu belirten Hasman, “Sürdürülebilir mimarlık bugünün ihtiyaçlarını karşılarken gelecek kuşakların yaşam hakkını da koruyan bir sorumluluktur. Bu, doğaya, emeğe ve zamana duyulan saygının somut ifadesidir” ifadelerini kullandı.

SOM ekibiyle birlikte geliştirdikleri “Tam Yaşam Karbon Muhasebesi” yaklaşımına değinen Hasman, “Bu yöntem, binanın tasarımından yıkımına kadar geçen tüm süreçteki karbon etkisini ölçerek her kararın iklim üzerindeki etkisini görünür hale getiriyor” dedi.

“Binalar küresel karbonun yüzde 37’sinden sorumlu”

Hasman, yapı sektörünün küresel enerjiye bağlı yıllık karbon emisyonunun yaklaşık yüzde 37’sini oluşturduğuna dikkat çekerek, “Bu, sektörün atacağı her bilinçli adımın küresel emisyonları doğrudan azaltma gücüne sahip olduğunu gösteriyor” diye konuştu.

Karbonun azaltılmasının yalnızca çevresel değil, aynı zamanda toplumsal bir zorunluluk olduğunu belirten Hasman, “Artan emisyonlar sıcak hava dalgalarından seller ve orman yangınlarına kadar pek çok tehdidi büyütüyor. Dayanıklı ve enerji verimli yapılar, şehirlerin iklim krizine uyum kapasitesini artırır” değerlendirmesinde bulundu.

Hasman, mimarların “insanı ve doğayı merkeze alarak” tasarım yapmaları gerektiğini vurguladı: “Karma kullanımlı, yürünebilir mahalleler, döngüsel ekonomi ilkeleriyle atığı kaynağa dönüştüren altyapılar ve vatandaş katılımını güçlendiren yönetişim modelleri sürdürülebilir şehirlerin temelidir.”

Muhabir: Alper Temiz