Son Mühür - Küresel sağlık alanında belki de en dikkat çekici sessiz devrim gerçekleşiyor: Dünya, kansere karşı savaşı yavaş ama kararlı adımlarla kazanıyor. The Economist dergisinin 17 Temmuz 2025 tarihli analizine göre, özellikle gelişmiş ülkelerde kanserden ölüm oranlarında çarpıcı bir azalma var.
ABD’de 1991 yılına göre yaşa göre düzeltilmiş kanser ölüm oranı yaklaşık %34 düştü. Bu, milyonlarca insanın hayatının kurtulduğu anlamına geliyor. Düşüşün arkasında ise tek bir mucizevi tedavi değil, binlerce küçük ve etkili adım var: gelişmiş tarama yöntemleri, daha iyi cerrahi teknikler, hedefe yönelik ilaçlar ve önleyici sağlık politikaları.
Özellikle çocukluk çağı lösemisinde beş yıllık sağkalım oranı artık %90’ı aşıyor. Ayrıca HPV aşısının etkisiyle rahim ağzı kanseri vakalarında %90’a varan bir azalma kaydedildi. Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelerde de ucuz HPV aşılarının kullanımıyla bu başarılar yaygınlaşıyor.
Tütün kontrolü, bu sessiz zaferin bir diğer temel taşı. ABD’de sigaraya karşı yürütülen mücadele sayesinde 1975’ten bu yana yaklaşık 3 milyon kanser ölümü önlendi.
Araştırmalar, aspirinin kalıtsal bağırsak kanseri riski taşıyan bireylerde kanseri %50’ye kadar azalttığını ortaya koyarken, metformin gibi diyabet ilaçlarının da bazı meme kanseri hastalarında nüksü önlemede etkili olabileceği görülüyor.
Son dönemde zayıflama ilacı olarak ünlenen Ozempic gibi GLP-1 agonistleri ise, sadece kilo kontrolüyle sınırlı kalmayıp, bazı kanser türlerine karşı koruyucu potansiyel göstermeye başladı. Bilim insanları, bu ilaçların insülin direnci, inflamasyon ve hücre büyümesi üzerindeki etkileri sayesinde kanser riskini azaltabileceğini düşünüyor.
Aynı zamanda, kişiye özel geliştirilen bağışıklık temelli kanser aşıları da klinik denemelerde umut vaat ediyor. Vücut daha hastalanmadan, bağışıklık sistemini eğitmeye yönelik bu yaklaşım, tedavi anlayışını kökten değiştirebilir.
Tüm bu gelişmelere rağmen, bazı zorluklar hâlâ devam ediyor. Tedavi maliyetleri yüksek, önleyici ilaçların yaygın kullanımı etik ve hukuki tartışmaları beraberinde getiriyor. Ancak genel eğilim, insanlığın kansere karşı en azından daha hazırlıklı ve daha güçlü bir konumda olduğu yönünde.





