Son Mühür Haber Merkezi/ Melekşah Tufaner Gün Başlıyor programına konuk olan Birleşik Kamu İş İzmir İl Başkanı Âdem Yıldırım, Ayşegül Koç’un sorularını yanıtladı.
Yeni açıklanan memur maaşı, asgari ücret ve KDV zamlarını değerlendirerek konuşan Âdem Yıldırım, “Önce TUİK ne iş yapıyor ona bakmak lazım, Türkiye İstatistik Kurumu’nun rakamları üzerinden biz bu verileri konuşuyoruz. Asgari ücretlilerin alacağı zamla, emekliler ve kamu çalışanlarının alacağı zammı, hükümet TUİK verileri ile belirliyor. Bu ayki verilere baktığımızda haziran ayı enflasyonu yüzde 3,92 artmış görünüyor. İlk altı aylık verilere göre 19,77, bir önceki yıla göre yüzde 38. Peki gerçek bu mu? Ortada iki tane sepet var ben bu sepetleri şapkaya benzetiyorum. Bir tanesi halkın sepeti. Halkın sepeti içerisinde gıda da yüzde 85 artışla karşı karşıyayız. Çarşı, pazar, market alev alev... Bir yanda da TÜİK'in sepeti var. O da bir illüzyon şapkası gibi. Halkın gerçekleri ile TÜİK'in vermiş olduğu rakamlar örtüşmüyor. Eskiden internet sitesini görürdük, neye göre hesapladıkları belli değil, halkın temel ihtiyaçları kalemler üzerinden mi bunu hesaplıyorsunuz yoksa hepimizin ihtiyaç duymadığı başlıklar üzerinden mi bunu hesaplıyorsunuz bilmiyoruz. Buradaki enflasyon rakamlarının gerçekçi olmadığını biliyoruz” dedi.
“Rakamlar gerçeklerle uyuşmuyor”
Yıldırım, “Evet bir seçim vaadi vardı, ne demişti Sayın Cumhurbaşkanı seçime giderken? Kazanırsak temmuz ayında en düşük memur maaşı 22 bin liraya yükselteceğiz demişti. Bunu ne zaman söyledi? Nisan ayı içerisinde. Bırakın Nisan ayını son bir aylık artışlara bakalım. Son bir ayda akaryakıta yüzde yirmi beş zam geldi mi? Geldi. Döviz yüzde yirmi beş oranında değer kazandı mı? Altının bir gramı 1600 liranın üzerine çıktı mı? Çıktı. O zaman nisan ayında var olarak ortaya koyulan bu rakam gerçeklerle uyuşmuyor. Bugün yoksulluk sınırı dediğimiz rakam Türkiye’de ortalama 33 bin liraya dayanmış durumda. En düşük memur maaşını 22 bin lira yapacağız dediğiniz tarihteki dövizin rakamının karşılığına bakmak lazım. Bir de bugün 7 Temmuz itibari ile bakmak lazım. Dolayısıyla bunlar ne yazık ki ihtiyaçları karşılayabilen değerler olarak karşımıza çıkmıyor” ifadelerini kullandı.
“Rakamlardan ziyade, alım gücü arttırılmalı”
“Pazarda bir kilo taze fasulye 60 liraya satılıyordu çok değil bundan iki gün önce. Şuraya dikkat etmek lazım, çalışanların maaşlarını ne kadar yükselttiğiniz önemli değil. Çünkü siz daha o maaş cebe girmeden onu eritiyorsunuz. Asgari ücrete bir güncelleme geldi 1 Temmuz itibari ile geçerli olacak ve çalışanlar bu zamlı maaşlarını 1 ağustosta alacaklar diye. Ama o günden bugüne geldiğimiz noktada asgari ücretin alım gücü düştü mü? Evet. Kamu çalışanları ve memurlar için bir rakamlar konuşulmaya başlandı mecliste. Şöyle bir teklif var enflasyondan doğan fark olarak yüzde 17 ,77 artı seyyanen 8 bin 77 TL tüm çalışanların maaşlarına zam yapılması öngörülüyor. Bu zam cebimize girmeden daha erimeye başladı. Bugün sabah uyandık MTV’ye bu yıla mahsus olmak üzere iki defa alınacak dendi. Birinci zam oranları böyle geldi. KDV oranları yüzde 18’den yüzde 20’ye, yüzde 8’den yüzde 10 arttırıldı. Bu artışların içinde sürücü belgesi harcı hariç noter, pasaport gideri, yurtdışına çıkış harçları, vize işlemleri vs. hepsi yüzde elli oranında arttırıldı. Yani bir cebimizden alınıp, başka bir cebimize koyuldu. Yoksullaşmaya devam eden biziz. Biz yıllardır şunu söylüyoruz. Cebimize giren rakamlardan ziyade, alım gücünün arttırılması gerekiyor. Şimdi bir tehlike ile daha karşı karşıyayız en düşün devlet memuru maaşı 22 bin liraya çıkarılmış olması, gelir vergisi hesaplama yöntemi değiştirilmediği taktirde hepimizi vergi dilimlerine sokacak. Hep şunu söylemiştik kaşığın ucuyla veren anlayış kepçeyle geri almaya devam edecek. Biz bunun geçmişte vergi dilimine nisanda giriyorsak şimdi bunu rakamlarla birlikte martta girmeye başlayacağız. Yıl sonuna doğru Ocak 15’inde aldığımız maaş, aralık 15’te aldığımız ile arasında dağlar kadar olacak.”
“Hükümetin anlattığı başka, gerçekler başka...”
Yıldırım, “Şimdi bir başka gerçeği daha konuşalım burada. Bu seyyanen zam nedir? Bu seyyanen dediğimiz zamlar emekliliğimize yansımaz. Aynı zamanda mesela diyelim ki 2024 ocak ayında yapılacak zamlar seyyanen oluşturulan rakamın üzerine konarak hesaplanmaz. Yani Haziran 15’te 10 bin lira maaş alıyordunuz diyelim, yüzdelik dilim olarak bize ne kadar zam yapılacak? Yüzde 17,55 oranında. Dolayısıyla burada bir sıkıntı var. Ayrıca bu söylenen rakamların hiçbirini memur temmuz ayında da almayacak. Çünkü meclise gönderilen yasa teklifinde yüzdelik dilimli artışlar 1 temmuzdan itibaren geçerli deniliyor, seyyanen zam ise 15 temmuzdan itibaren dediği için 8 bin 77 TL değil, bu ay itibari ile herkesin hesabına seyyanen 4 bin 30 küsur yansımış olacak. Hükümetin kamuoyuna anlattığı başka, gerçekler başka...”
“Tüm toplum elini taşı altına koymalı”
“Burada yoksulluğu çeken biziz, bu ülkenin ağır ekonomik faturasını ödeyen alın teri ile yaşayan insanlar. Son düzenlemeler içerisinde bir başlıkla karşı karşıya geldik. Bu ülkenin yüzde 10’luk kısmının gelir durumu çok iyidir onlardan herhangi bir katkı bekleniyor mu bu ekonomik krizi çözmek adına. Mesela sizin vergilerinizi arttırıyorum deniliyor mu? Denilmiyor. Siz de keme sıkın deniliyor mu? Denilmiyor. Bu bir kemer sıkma politikası ama kemeri sıkan vatandaş. Peki bürokrasi sıkıyor mu? Yani devlete tasarruf başlığı altında önümüze çıkan bir konu var mı? Yok. Biz çok yakıcı ekonomik konularla karşı karşıya kalacağımız bir sürece doğru gidiyoruz. 2023 yılından ikinci altı ayından itibaren bilhassa sonbahar dönemi ile bizi bekleyen zamlarla birlikte, biz bu rakamların da çok komik hale geldiğiniz göreceğiz. Doğal gaza zam gelecek, elektriğe, akaryakıta... Dolayısıyla bunu faturasını kamu emekçilerinin, emeklilerin, asgari ücretle geçinenlerin ödemesi doğru değil. Burada gerçekçi davranmak lazım. Eğer bir ekonomik kriz varsa ve bu krizi kısa sürede aşmak gerekiyorsa tüm toplum elini taşın altına koymalı. Ama çok kazanandan çok daha fazla vergi, az kazanandan gelir oranı düşük vergi alınması gerekiyor. İnsanca yaşayamıyoruz, sağlıklı beslenemiyoruz, eğitim bir sorun, sağlık başka bir sorunken şimdi borçlar başka sorun haline dönüşmeye başladı.”
“Devlet memuru maaşı 32 bin lira olmalıydı”
“Bir soruna daha dikkat çekelim, biz Birleşik Kamu İş olarak daha haziranın 15 itibari ile şunu söyledik. Siz en düşük devlet memur maaşını 22 bin lira yapacağınızı söylediniz ama bu vaat nisan itibari ile geçerliydi. Bize göre en düşük devlet memuru maaşı 32 bin liraya çıkarılması gerekiyordu. Bizim normal maaşlarımız her iki yılda bir yapılan toplu sözleşme sürecindeki tek yıllarda yapılır bu sözleşme. 1 ağustosta yeniden bir TİS masası kurulacak. TİS masasının bir tarafında işveren statüsünde hükümet, bir tarafında da kamu emekçilerini temsilen sendikalar oturacak. Bugün öğretmenler, devlet memurları, emekliler yoksulsa bunun tek sebebi 2021 yılında başarı gibi gösterilen toplu sözleşme süreciydi. Eğer bu sendikalara üye olmaya devam ederse kamu çalışanları ne yazık ki 2024-2025'te de yoksullaşmaya mecbur bırakılacak. Gelin o sendikalardan istifa edin sizin emeğinizi gerçekten koruyacak, gerçekçi grev ve toplu sözleşme hakkı ile birlikte toplu sözleşme masasından enflasyona ezdirilmeyeceğimiz maaş zamları ve özlük hakları iyileştirmesini hep birlikte elde edelim. En düşük memur maaşında il sırada öğretmen maaşı var. Biz eğitimi milli konu olarak görüyorsak öncelikle eğitime önem vermemiz gerekiyor. Biz herkesten fazla maaş alalım 50-60 bin cebimize girsin demiyoruz ama yoksulluk sınırının altında da maaşımız kalmamalı. İyi bir eğitim, öğretim müfredatına ihtiyacımız var, çağdaş, laik, bilimsel eğitimden vazgeçmemeye ihtiyacımız var ama aynı zamanda eğitim oranını en üstte tutmaya da ihtiyacımız var. 3600 ek göstergede kamu içerisinde talebi olan arkadaşlarımız var. Mesela zabıtadan arkadaşlarımız. 3600 ek gösterge çıktıktan sonra birçok arkadaşımız emekli olacak diye düşünüyorduk çünkü emekli maaşları 3600 den hesaplandıkları için biraz daha rahatlardı ama bu ekonomik koşullarda ne yazık ki emekli maaşları ile geçinemeyen meslektaşlarımız çalışmaya devam ediyor.
“Din görevlilerinin yeri ibadethanelerdir”
Yıldırım, “ÇEDES Protokolü, “Çevreme duyarlım, değerlerime sahip çıkıyorum” aslında adı bu. Bu protokol 2021 yılında MEB ve Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanıyor. Fakat protokolün asıl ses getirdiği sene 2023 oluyor çünkü bu senenin başında protokol yenileniyor. Protokolde manevi adı altında din görevlilerinin okullarda görevlendirileceği var. İzmir'de mart ayı gibi okullara bir yazı gönderiliyor manevi hoca ihtiyacınız var mı diye, 840 küsur okulda bunu talep ediyor. Henüz proje tam anlamı ile hayat geçti diyemeyiz. Birincisi hiçbir öğrenciyi dersten alıp bu faaliyette görevlendiremezler. İkincisi veli izni olmadan gerçekleştiremezler. Üçüncüsü bununla ilgili okullarda sosyal kulüplerin kurulması gerekiyor. Bu kulüplerde de muhakkak öğretmen arkadaşlarımızın da bulunması gerekiyor. Neden kendi din kültürü öğretmenlerimiz bunu işi yapmıyor mesela? İhtiyaç halinde okullardaki öğretmenlerimiz değerleri öğrencilere öğretemez mi? Diyelim ki ihtiyacınız var dışarıda atama bekleyen 700 bin arkadaşımız var. Biz bunun laik eğitimi ortadan kaldırma hamlesinden bir tanesi olduğunu düşünüyoruz. Din görevlilerinin yeri ibadethanelerdir, öğretmenlerin okullardır” diye konuştu.