30 Ağustos sadece bir zafer değil yani asıl amaç değil bir araç. Tam bağımsızlık için gerekli olan bir araç. Lozan antlaşmasıyla tamamlanacak olan sürecin önemli bir parçası hatırlatmasında bulunan tarihçi yazar Emekli Albay Yeter Mengeş Atatürk bu zaferden iki yıl sonra 1924’de Dumlupınar’da bu zaferi kazanarak milletin hakimiyetini kazanmış olduk şeklinde bu gerçeğe dikkat çektiğini söyledi.
İşte Yeter Mengeş’in açıklamalarından öne çıkan detaylar…
1.Dünya savaşı öncesi paylaşılacak topraklar hep Osmanlı’ya ait. 1919’da Paris Konferansı’nda yeni bir dünya düzeni için Osmanlı topraklarını parçalamaya karar veriyorlar. Bunun için de Yunanistan’ı kullanıyorlar. Bunlara ekonomik, siyasal destek sağlanıp Anadolu’ya salınıyorlar. Yunan ordusu ilerleyerek Sakarya’ya kadar ilerliyorlar. O noktada savaşın dönüm noktası var. Batı Yunan ordusunun bu işi yapamayacağını anlayıp Sevr’i yumuşatan teklifler yapılıyor. Fakat Atatürk ve TBMM bunları kabul etmiyor.

26 Ağustos’ta taarruzumuz başladığında bizim kuvvetlerimiz hiçbir zayiat vermeden Yunan mevzilerine 400-500 metreye kadar yaklaşabiliyorlar. Atatürk harekatı Kocatepe’den yönetiyor. Kocatepe’yle Türkiye’nin her tarfıyla bağlantı kuracak muharebe sistemi kuruyorlar. Yunan komutan 300 kilometre ötede savaşı yönetmeye çalışırken Atatürk mevziden yönetiyor. Trikopis esir olduktan sonra ordu komutanı olduğunu bizden öğreniyor. Yanındaki Kolordu komutan ‘paşam ne yapıyorsun ateş hattına giriyorsun’ diye uyardığında ‘ben giriyorum istersen sen geride kal’ diyor. Trikopis anılarında esir olduktan sonra Atatürk’ün kendisine ne kadar mert ve iyi davrandığını anlatıyor. Önce Rum Sındığı işsmi veriliyor çatışmalara daha sonra Başkomutanlık Meydan Savaşı adını veriliyor. Meşhur ‘ordular ilk hedefiniş Akdenizdir emri Çalkaya’da o dönemde veriliyor. Hareket hem İzmir’e hem de Bursa’ya doğru devam ediyor. Trikopis bir yıl kadar esir kampında kaldığı için Yunanistan’da yargılanmaktan kurtuluyor.





