Son Mühür / Osman Günden - Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (ESİAD) düzenlediği toplantıda, EDAM direktörü Sinan Ülgen, küresel ticaret savaşlarının başladığını ve Türkiye’nin karşılaştığı risklerin yanı sıra fırsatlar da sunduğunu vurguladı.
Uluslararası dengeyi sarsacak potansiyel
Dernek merkezinde yapılan toplantının açılışında konuşan ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sibel Zorlu ise ABD Başkanı Donald Trump'ın dış politika yaklaşımının uluslararası dengeyi sarsacak potansiyele sahip olduğunu belirterek, ABD Başkanı Donald Trump’ın “Kanada’yı, Grönland’ı ve Panama Kanalı’nı ABD’ye dahil etme, Meksika Körfezi’ni ABD Körfezi’ne dönüştürme ve başta Çin olmak üzere üçüncü ülkelere yüksek vergiler uygulama” gibi ifadelerinin, küresel ticaret ve politik ilişkileri köklü şekilde değiştirebileceğini vurguladı.
Sibel Zorlu, küresel düzeyde çok sayıda soru ve belirsizliğin mevcut olduğuna dikkat çekerek, Türkiye’nin jeostratejik konumunun bu belirsiz dönemde daha da kritik olabileceğini ifade etti.
"Yeni bir dönem başlayabilir"
Sibel Zorlu ayrıca Türkiye'nin fırsat ve imkanları yakalayabileceğini ifade ederek, “Türkiye’nin geniş hinterlandı sayesinde bölgesinde ilave fırsat ve imkanlara erişme şansı yakalayabileceğine inanıyoruz.
Öte yandan, iş dünyası olarak ABD’nin Çin ile yaşaması muhtemel rekabetten bağımsız olarak Çin ile ticari ilişkilerimizi ve menfaatlerimizi göz ardı etmemek gerektiğini düşünüyoruz. Bu dönemde AB ile ilişkilerde de yeni bir dönem başlayabilir.
Her ne kadar AB ülkelerinde merkez sağ güçleniyor olsa da, kazan-kazan ilkesi doğrultusunda Türkiye-AB ilişkilerinin canlandırılması için bir fırsat yakalanabilir.
AB’nin bir yandan ABD ve Çin’e yetişebilmek için enerji ve teknoloji alanında büyük çaplı yatırımlar yapması, diğer yandan yeni ticaret anlaşmaları ile tedarik zincirlerini çeşitlendirmesi öngörülüyor.
Bu koşullarda AB’nin yakın ticaret ortağı Türkiye ile daha fazla yakınlaşması, gümrük birliğinin güncellenmesi gündeme gelebilir.” ifadelerini kullandı.
Ekonomik ve siyasi gelişmeler paylaşıldı
Ekonomi ve Dış Politika Araştırmalar Merkezi (EDAM) Direktörü Sinan Ülgen de ABD Başkanı Trump sonrası küresel ekonomik ve siyasi gelişmeleri ESİAD üyeleriyle paylaştı.
Trump’ın Çin’i ABD’nin en büyük stratejik rakibi olarak görüp, bu doğrultuda sert ekonomik tedbirler almayı planladığını ifade eden Sinan Ülgen, “Amerika’da çok daha aktif, çok daha müdahaleci, uluslararası kuralları bir yana koyan bir sanayi politikası ile karşılaşacağız.
Bu sanayi politikasının bir unsuru da tarifeler. Bu yaklaşım ister istemez bir ticaret savaşını gündeme getirecek. Kendisine yönelik yüksek gümrük tarifeleri konan ülkeler de bir tepki verecekler.
Dolayısıyla Amerika'daki mesele çok kısa zamanda bizi etkileyen bir mesele haline gelecek. Özellikle bizim ihracat ilişkimizin olduğu pazarlarda Çin'in çok daha şiddetli rekabeti ile karşılaşacağız.
Amerika’nın getireceği yüksek gümrük tarifeleri özünde Türkiye için dezavantajlı görünüyor ama avantajlı yanı da olabilir.
Eğer Amerika’nın Çin’e uyguladığı tarife Türk üreticisinden yüksek olursa, Çin’e karşı önemli bir maliyet avantajı elde etmiş oluruz" diye konuştu.
"Türkiye-Avrupa Birliği ilişkisi siyaseten tıkandı"
Türkiye’nin Trump dönemi sonrasında Avrupa Birliği ile ilişkilerini güçlendirerek küresel arenada daha güçlü bir konum elde edebileceğini söyleyen Sinan Ülgen,“Avrupa Birliği de Çin'in ithalat baskısına karşı kendi gümrük duvarlarını arttırmaya bakacak.
AB’nin bugün içinde bulunduğu çıkmaz var. Bu ortamda, zayıflayan ekonomisiyle, zayıflayan ittifak bağlarıyla Çin’e karşı kendi ekonomik güvenliğini nasıl sağlayacak? Bu, bence bizim için çok büyük bir fırsat.
Çünkü Türkiye-Avrupa Birliği ilişkisi siyaseten tıkandı. Bir yere gitmiyor. Avrupa'da şu anda hiç kimse Türkiye genişlemesini konuşmuyor. O nedenle, AB ile yeni bir dinamik üzerinden bir ilişki kurmamız lazım.
Üyeliği unutalım demiyorum ama madem ki Avrupa Birliği artık bir arayış olarak kendi ekonomik güvenliğini bu kadar ön plana getirdi, o zaman biz de çıkıp, ‘Bak, böyle çok daha zor bir jeopolitik ortam var.
Biz Türkiye olarak yönelimimizi Avrupa Birliği'nin değil, Avrupa'nın ekonomik güvenliğinin gerçek bir paydaşı olarak koyuyoruz ve bu konuda birlikte hareket etme iradesine sahibiz” demeliyiz.
Bunu diyebilirsek eğer bence Türkiye-Avrupa Birliği ilişkisi çok daha pozitif bir yöne evrilebilir. Çünkü aslında Avrupa Birliği'nin zayıflayan birçok kasına Türkiye'nin bir tedavi, bir ilaç olması çok gerçekçi.
Özellikle Trump döneminde, Avrupa Birliği'nin çok daha duyarlı olacağı bir açılım bu, eğer kartlarımızı doğru oynarsak. Onun için Trump'ın doğurduğu fırsatlar da var. Birçok taş yerinden oynuyor.
Karşımıza çıkacak sınamalar bizi zorlayacak. Ama her sınama, bize bir fırsat da sunuyor. Mühim olan bunları doğru okuyabilmek, doğru analiz etmek.” sözlerini dile getirdi.