Son Mühür/ AAyşegül Koç- Emekli Hava Pilotu, Tümgeneral Beyazıt Karataş ve Gazeteci, İEMP Başkanı Ahmet Kaplan, Son Mühür TV’de yayınlanan Hayatın Nabzı programında Kemal Kamburoğlu’nun sorularını yanıtladı. Programda Ortadoğu’daki gelişmeler, Türkiye’nin güvenlik politikaları ve uluslararası güç dengeleri ele alındı.
İsrail’in Gazze operasyonları ve ABD’nin bölgedeki stratejilerinin Ortadoğu’nun haritasını değiştirmeye yönelik olduğu belirtildi. Özellikle enerji kaynakları ve jeopolitik çıkarlar doğrultusunda ABD’nin, Esad rejiminin devrilmesini de içeren uzun vadeli planlarının olduğu ifade edildi.
Türkiye’nin bu süreçte güvenlik riskleriyle karşı karşıya olduğu, düzensiz göç ve demografik yapının değişmesi gibi konuların da ülkenin iç dengelerini zorladığı vurgulandı.
Ayrıca ABD ve İsrail yönetimlerinin dini referansları kullanarak bölgesel politikalarını şekillendirdiği ve Türkiye’nin bu planlara karşı daha hızlı hareket etmesi gerektiği dile getirildi.
PKK ve PYD gibi örgütlerin bölgedeki varlığının, Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturduğu belirtilirken, uluslararası iş birliklerinin güçlendirilmesi gerektiği ifade edildi. Türkiye’nin, mevcut ve olası tehditlere karşı hem askeri hem diplomatik alanda proaktif bir tutum sergilemesi gerektiği ve gelecekte ABD ile karşı karşıya gelme ihtimalinin arttığı da programda ele alınan konular arasındaydı.
“Amerika ve İsrail’i güçlendirdi”

Netanyahu Ortadoğu’nun tüm haritalarını değiştireceğiz dedi. Trump, “Gazze boşalacak, doğru toprak bulununca Filistinliler gidecek, ABD Gazze’yi devralacak gerekirse asker göndeririz. Gazze Filistinliler için güvenli yer değil dedi.
Bu tabloda Trump ve Netanyahu’nun söylediklerini değerlendiren Karataş, “2015 yılında Amerika Birleşik Devletleri Beşer Esat’ın 2015 yılında düşürülmesini planlıyor. Aralık 2015’de bu planı ertelediler bir nedenden dolayı. Burada bütün gaye bu coğrafyaya sahip olan Doğu Akdeniz’deki karbon yatakları ile ilgili. Yani petrol ve doğalgaza dayanıyor.
Enerji savaşının da bağlantısı olarak düşünülüyor. Bütün açıklamalarda Amerikan hükümeti de dahil olmak üzere iki devletli çözüm öneriyorlar. Yani İsrail ve Filistin Devleti olarak çözüm önerdiler. Trump hiç iki devletli çözümü gündeme getirmedi. Bu şu anlama geliyor.
7 Ekim sonrası Hamas -İsrail çatışmasından sonra Gazze’nin neredeyse haritadan silinmesi Lübnan, Suriye’de Beşer Esat rejiminin Aralık 2024’te düşmesi sonucu ortaya çıkan pozisyon Amerika ve İsrail’i güçlendirdi. Bu ortaya çıkan güç boşluğu değerlendirilmek istiyor, bunu da gösterecekler zaten” dedi.
“Türkiye yine çok riskli bir güvenlik sorunu ile karşı karşıya”
Türkiye’nin güvenlik sorunu ile karşı karşıya olduğunu belirten Karataş, “61 yıllık rejimin düşmesi 13 yıllık iç savaş sonrası ortaya çıkan tablo ile Türkiye yine çok riskli bir güvenlik sorunu ile karşı karşıya.
Bu Türkiye’ye gelen düzensiz göçler vasıtasıyla, demografik yapısının bozulması, bu yapının Avrupa Birliği tarafından Avrupa’ya bulaşmaması açısından Türkiye ve Türkiye’nin güney sınırlarından bir yerde muhafaza edilmesi, bunların hepsini bir kenara bırakıyorum, bu işlemleri yürütebilmek, güvenliğinizi sağlayabilmek için ekonominizi zorlamanız gerekiyor. Ekonomik sıkıntıların ortaya çıkmasına neden olan bir neden” ifadelerini ekledi.
“Türkiye müdahalelerde çok geç kaldı”

Amerikalılar Kızılderililere yaptıkları gibi Filistinlileri de yok etmek istiyorlar diyen Ahmet Kaplan, “İkinci güç ekonomi, enerji kaynakları çok önemli, koridor savaşları çok önemli ama şu anda ki İsrail ve Amerikan yönetiminde motive edici etkin gücün dini referanslar olduğunu düşünüyorum.
Amerika’da evanjalisler ve siyonistlerin çok ortak bir ajandası var ve o kadar fanatik inanıyorlar ki savunma bakanı bütün Müslümanları öldürün diyecek kadar çok ortak bir ajandaya sahipler. Bu savaşları ortak bir ajanda içerisinde yürütmeye çalışıyorlar.
Türkiye müdahalelerde çok geç kaldı. Bugün geç kaldığı gibi geçmişte de çok geç kaldığını düşünüyorum. Bu ajanda da yer alanlar belli ki sınırları beraber çizmeye çalışacaklar. 22 ülkenin sınırları değişecek dedikleri projenin ben hala devam ettiğini düşünüyorum.
Haritalar değişecek diye bunu da net bir şekilde söylediler. Ortadoğu’da büyük kaoslar bizi bekliyor. Sadece Ortadoğu demek de yanlış. İsrail geçmişte yerel bir tehdit unsuruydu o bölge için sonrasında dünya barışına en büyük tehdit olan ülkelerden biri haline geldi” dedi.
Türkiye’nin Ortadoğu konusunda kendi plan ve projelerini bir an önce sahaya çıkarması gerektiğinin de altını çizen Kaplan, “Bizim güvenliğimizi tehdit eden bir terör örgütü var ABD korumasında. Ama Suriye yönetimi ile ama bağımsız olarak elini çabuk tutarak, Türkiye bertaraf etmeli bu süreci, eğer etmezse İsrail, Amerika, İngiltere yıllar sonra Irak’ta Üs kurmaya başladı, diğer güçler, Fransa…
O bölge ile ilgili belli ki projeleri hızlandıracaklar ve Türkiye bu konuda elini çabuk tutmalı. Dini referans dediğim savaşa adım adım yaklaşılıyor diye düşünüyorum. Çünkü evanjelistler ile siyonistlerin ortak ajandasında Urfa’ya kadar olan bu bölgeye yaklaşmaya çalıştıklarını ve buna da hız vereceklerini düşünüyorum.
Türkiye’nin İspanya gibi ülkelerin bir araya gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü artık uluslararası kuruluşlar işlevini yitirmeye başladı. Türkiye ittifakları genişletmelidir” şeklinde konuştu.
“Suriye haritası diye bir harita yok”

Emekli Tümgeneral Karataş, ABD’nin Ortadoğu’daki planlarına dikkat çekerek, PKK’nın farklı isimler altında varlığını sürdürdüğünü ve Washington’un bu örgütleri kendi çıkarları doğrultusunda kullandığını belirtti.
Türkiye’nin Suriye’deki güvenlik politikalarında geç kaldığını vurgulayan Karataş, Suriye’nin fiilen bölündüğünü ve mevcut yönetimin krizleri yönetebilecek bir kapasitesinin olmadığını dile getirerek, şu ifadeleri kullandı:
“Bunların hepsi isim değişirse de PKK türevleri olarak adlandırılan oluşumlar. ABD’nin kendi silahlı gücü dediği, liderlerine general diye hitap ettiği, bizzat makamında ziyaret ettiği, Beyaz Saray’a davet ettiği bir terör örgütünden bahsediyoruz.
Amerikalılar şöyle düşünüyor senatörleri dahil olmak üzere. Askerlerimizi göndermiyoruz ama bizim adımıza, ucuza, bizim menfaatimize, İsrail menfaatine bir grubu zaten burada savaştırıyoruz diyor. Kobani diye adlandırdıkları bölge Türkiye’nin zayıf karnıdır.
Türkiye Esad rejiminin düşmesinden sonraki boşlukta İsrail Gazze ve Lübnan’daki başarısından sonra diyelim, güvenliği açısından ileri bir savunma yaparak güvenliğini sağlamaya çalışıyor bir sonraki adım için orada geçici üsler kurmaya çalışıyor. Suriye 2011 de parçalanmaya başladı ve parçalandı.
Bildiğimiz Suriye haritası diye bir harita yok. Fırat’ın doğusunda enerji kaynakları ile suya hâkim olan terör örgütü ABD’nin mevcut İran’a karşı yürütecekleri Türkiye’ye baskı uygulayacak olan politikalardan vazgeçmeyeceği için herhangi bir şekilde HTŞ’nin bu coğrafyada şu anda sahip olduğu yerdeki iradesini güçlendirmeye yönelik çalışmalar yapacak.
Türkiye, Suriye ekonomik destek konusunda her türlü yardımı yapmaya hazır görünüyor. Askeri destek de verilecek. Can alıcı demografik nokta, Türkiye’ye gelmiş olan 7 milyon Suriyeli’nin tekrar bu coğrafyaya yerleştirilmesi ile ilgili. Türkiye’nin yükünü azaltacak olan konu.
Bunların yapılması gerekiyor. Türkiye şu an da herhangi bir askerî harekât yaparak sınır güvenliğini daha da genişletecek olan bir faaliyeti yapmakta geç kaldı. Bundan sonrası da yapması zor gözüküyor.
Mevcut yönetimin istikrarını sağlaması hem içeride hem dışarıda zorlukları yenmesine yönelik çalışmalar, dışarıda bir harekât yapmasını zorlaştırıyor. Yeni Suriye Hükümeti ile ilgili, başta Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, İngiltere, Türkiye, İran hep beraber el birliği ile Esad’ın gitmesi gerektiğini telkin ettiler kendisine. Bunu birinci ağızdan söylüyorum.
Türkiye, sözde Suriye’nin toprak bütünlüğü diyorum, Suriye’nin toprak bütünlüğü yok. Türkiye burada mümkün olduğu kadar güvenlik ve daha önce verdiği destekler açısından, mevcut yönetimle iyi gelişmeler yapmaya çalışacak ama o yönetimin devlet yönetecek bir aklı ve kadrosu yok.
Türk heyeti toplantıya dosyalarla gelmişler, notlarını alıyorlar, karşı tarafta Suriyeliler oturuyor, önlerinde dosya yok, kayıt yok. Ne isteyeceklerini bilmiyorlar ne teklif edildiğini bilmiyorlar. Dolayısıyla hazır değiller. Bunların yıllarca bu ülkeyi yönetecek olan kadroları yok, kaotik durum Suriye’de devam ediyor.
Suriye yeni yönetimi ile ilgili olarak, yine PKK o topraklardan Amerika desteği ile çıkmayacak. Sakın Trump’ın ‘Askerlerimi Suriye’den çekiyorum, çekmek üzereyim’ gibi kavramlarıyla kimse gevşemesin. Tehlike orada kalmaya devam edecek. Güçlenmeye devam edecek. Çünkü İran ile baskılar devam etmeye kalkacak.
Ben oradan iki bin askerimi çekmeye çalışıyorum diye üstü kapalı geçmiş yönetimde de açıkladı şimdi de açıklamaya çalışıyor. O zaman Göronland’ı almaya kalkıyor. Panama’yı tekrar Amerikan körfezine almaya kalkıyor. Meksika’nın adını değiştirelim. Gazze’den insanları gönderelim orayı dünyaya açalım, refah ve şahane ekonomik şartların olduğu bir yer haline getirelim diyen kişiye ben inanmıyorum.”
“Türkiye ile savaş kaçınılmaz”

Şu an Türkiye’nin Amerika ile karşı karşıya olduğunu ifade eden Kaplan, “Ben her şekilde Türkiye ve Amerika’nın karşı karşıya geleceğini düşünüyorum. Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik evanjenist ve Siyonist ajandayı duracak gibi görmüyoruz tabloyu gördüğümüz zaman.
Hiçbir uluslararası kuralı, anlaşmayı dinlemeden kendi ajandalarını dinlemek için her yol ve yönteme ve özellikle terör ve kaos yöntemlerine başvurduklarını görüyoruz Orta Doğu’da özellikle. Birinci tehdidin Türkiye olduğunu açıkladıklarını görüyoruz.
Şunu da söylüyorlar. Biz Türkiye ile olan savaşın 20 yıl içerisinde olacağını öngörüyorduk. Artık Türkiye ile savaş kaçınılmaz. Bunun 10 yıl içerisinde 2030lara kadar rakamları çekiyorlar. Bunu İsrailli generaller ifade ediyorlar” dedi.
Son olarak Karataş, “Emekli askerler olarak hep şunu söyleriz, cephede savaşmaktan değil, cephe gerisinde sırtımızdan vurulmaktan korkarız. İçte birlik demek dışta birlik demek.
Güçlü Türkiye, güçlü ordu, güçlü ordu güçlü Türkiye demek. Bunların altında on beş civarı da milli güç unsurlarıyla birlikte bunlar geçerlidir, ekonomi de bunların başındadır” ifadesini kullandı.





