Son Mühür / Alper Temiz - “Toprağımızı Vermiyoruz” Kampanyası, doğa ve yaşam alanlarına yönelik artan müdahalelere karşı yürütülen ortak mücadeleyi bu kez kalıcı bir yapı kurulması önerisiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne taşıdı. Çevre platformları ve siyasi partilerden oluşan kampanya ekibi ortak bir iradeyle, “Doğayı ve yaşamı korumak, sadece sahada değil Meclis’te de ortak bir irade gerektiriyor” dedi.

21 Ekim 2025’te gerçekleşen toplantıya Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP), Emek Partisi, İyi Parti ve Yeniyol Grubu milletvekilleri ile DİSK Dev Maden Sen, KESK Tarım Orkam Sen, İklim Adaleti Koalisyonu, Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği ve kampanya temsilcileri katıldı.

Toplantıda yapılan açıklamada, iktidarın son olarak komisyonlardan geçirerek gündeme getirdiği Milli Parklar ve Doğal Alanlar Yasa Tasarısının, doğanın dokunulmazlığını ortadan kaldırdığı, koruma alanlarını piyasaya açtığı ve kamu yararını bir kez daha şirket çıkarlarına teslim ettiği vurgulandı. Kampanya temsilcileri, “Bu düzenleme, maden, zeytinlik ve kıyı alanlarını hedef alan önceki yasaların devamıdır” dedi.

“Korunan alanlar piyasaya açılıyor”

Kampanya bileşenleri ayrıca doğanın piyasalaştırılmasının halkın gıda ve su gibi temel haklarını da tehdit ettiğini belirterek, “Bunun karşısında birleşik bir mücadele yürütmek zorundayız” ifadesini kullandı. Toplantı sonunda doğayı, yaşamı ve halkın geleceğini savunmak üzere kalıcı, koordineli ve eşit temsile dayalı bir ortak yapı kurulmasına karar verildi. “Bu yapı, doğa ve yaşam savunucularının hem Meclis içinde hem sahada sesini büyütecek, toplumsal muhalefetle siyasi alan arasında kalıcı bir köprü işlevi görecektir” denildi.

toprağımızı vermiyoruz-3

AYM başvurusundan mitinglere

Kampanyanın Meclis’teki çıkışı, 17 Eylül 2025’te atılan önemli bir adımın devamı niteliğinde görüldü. TBMM çatısı altındaki muhalefet partilerinden 260 milletvekilinin imzasıyla Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvuru, kamuoyunda “Talan Kanunu” olarak bilinen düzenlemenin iptalini talep ediyor.

Kampanya, AYM’ye yapılan başvuruda, Milli Parklar ve Doğal Alanlar Yasa Tasarısı gibi düzenlemelerin “koruma alanlarını sermaye için açtığını” belirtti. “Bu yasalar, doğanın dokunulmazlığını kaldırmakla kalmıyor, halkın temel yaşam kaynaklarını da tehlikeye atıyor” diyen temsilciler, yürütmenin durdurulması talebini yineledi.

Bu hukuki girişimin ardından 28 Eylül’de Muğla’da on binlerce kişinin katıldığı büyük bir miting düzenlenmiş ve bu eylem, “Tarihi bir bir araya gelişin sembolü” olarak nitelendirilmişti. Meclis’te alınan son kararın ise bu sürecin kalıcı bir örgütlenmeye dönüşmesi anlamına geldiği ifade edildi.

Korunan alanlardan sermaye alanına

Kampanyanın hedef aldığı yasa tasarısı, çevre örgütlerine göre “doğayı koruma” kisvesi altında korunan alanları ekonomik işletme alanına dönüştürüyor. Teklif, milli park ve tabiat parkı gibi bölgelerdeki turistik tesislerin özel sektöre 49 yıla kadar devredilmesine, “başarılı işletmeler” için ise sürenin 99 yıla kadar uzatılmasına imkân tanıyor.

Kampanyaya göre bu, doğa koruma statülerinin fiilen kaldırılması anlamına geliyor. “Doğanın dokunulmazlığını piyasa mantığına teslim edemezsiniz” diyen çevre örgütleri, kamu yararı ilkesinin yerini şirket çıkarlarının aldığını ifade ediyor. Tarım ve Orman Bakanlığı ise bu iddiaları reddederek, “Teklifte milli parkların statüsünü değiştiren bir hüküm yok” diyor.

Muhabir: Alper Temiz