Türkiye’deki toplam kart sayısı 400 milyon civarında olup, bunların 120 milyon kadarı kredi kartlarından oluşuyor. Yetişkin nüfus göz önünde bulundurulduğunda, ortalama olarak her bireyin üç adet kart taşıdığı söylenebilir. Ancak bu durum, doğru kullanıldığında kredi kartlarının, resmi ekonomi için vazgeçilmez birer araç olduğunu gösteriyor.

Dolar 25 TL'ye düşer mi? Mahfi Eğilmez'e göre bunun formülü belli Dolar 25 TL'ye düşer mi? Mahfi Eğilmez'e göre bunun formülü belli

Alışverişlerimiz vergilendirildiği için, kredi kartlarıyla büyük miktarlarda nakit taşıma zorunluluğundan kurtuluyoruz. Türkiye’ye has taksitlendirme sistemi sayesinde, peşin ödeme gücümüzün dışında olan ürünleri bile kolaylıkla satın alabiliyoruz. Ancak bu kolaylığın bir bedeli var. Sorun, finansal bilinç ve okuryazarlıkta yatıyor. Birçok kişi uzun yıllardır kredi kartı kullanıyor olmasına rağmen, bilinçli tüketim konusunda eksiklikler gösteriyor. Genellikle kredi kartlarını sadece bir ödeme aracı olarak değil, sanki ‘bedava alışveriş yapma’ yöntemiymiş gibi algılıyoruz. Bu yanılgı, marketten sadece yoğurt almak için girip, bir de kazak satın alarak çıkmamıza ve harcamalarımızı ‘karşılıksız’ olarak görmemize neden oluyor. Oysaki, harcadığımız her kuruşun gelecek ayki gelirimizden düşeceğinin farkında olmamız gerekiyor.

KREDİ KARTI KULLANIMINI NASIL KONTROL ALTINA ALIRIZ?

Kredi kartı kullanımını kontrol altına almak için, “Ne kadar ödeyebiliyorsan o kadar harca, yaptığın harcamanın tamamını öde” prensibini benimsemek gerekiyor. Gelirimize göre ay sonunda ödeyebileceğimiz miktarı belirleyerek, kredi kartı harcamalarımızı bu sınır dahilinde tutabiliriz. Beklenmedik sağlık giderleri gibi acil durumlar için kredi kartları birer güvence olabilir. Ancak, harcama alışkanlıklarımızı gelirimizle orantılı hale getirirsek, israfın önüne geçebiliriz. “Yaptığın harcamayı öde” ilkesi, kredi kartı kullanıcıları ve borçlular için hayati önem taşır. Bu ilkeyi göz ardı ettiğimizde, bankaların borç sarmalına kapılıp, uzun süreli borç bataklığına düşme riskiyle karşı karşıya kalırız. Bankaların “asgari ödeme” tuzağı, borcumuzun sadece küçük bir kısmını ödememizi teklif eder ve bu, borcumuzu unutmamıza ve faiz sarmalına girmemize neden olur.

NE YAPMAK GEREKİYOR?

Asgari ödeme yaparak borcu yönetmeye devam ettiğinizde, birkaç ay içinde kendinizi büyük bir borç yükü altında bulabilirsiniz. Eğer harcamalarınıza devam ederseniz, bir yıl sonunda borcunuzun hala aynı seviyede olduğunu fark edebilirsiniz. Ancak, borcunuzu yapılandırırsanız, mümkün olduğunca asgari ödeme miktarının üzerinde ödeme yapmaya çalışın ve son ödeme tarihini beklemeyin.  Faizler her gün işlendiği için, erken ödeme yapmak borcun daha hızlı azalmasına yardımcı olur.

Kaynak: HABER MERKEZİ