Son Mühür/ Beste Temel- Çevre Mühendisi ve Yüksek Mühendis Yakup Ateş'in açıklamalarına göre, Türkiye'nin iklim kriziyle mücadelesinde dönüm noktası niteliğindeki ilk İklim Kanunu teklifi, 20 Şubat 2025'te TBMM'ye sunulmasının ardından, 2 Temmuz 2025 itibarıyla resmen kabul edildi. Bu tarihi adım, Türkiye'nin düşük karbon ekonomisine geçiş hedefini ve sera gazı emisyonlarına karşı kapsamlı mücadelesini yasal zemine oturtuyor.
Kanun teklifinin uzun soluklu meclis süreci
Toplam 20 maddeden oluşan iklim kanunu teklifi, Meclis Başkanlığı tarafından ana komisyon olarak Çevre Komisyonu'na, tali komisyonlar olarak ise Adalet, Plan ve Bütçe, Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabii Kaynaklar ile Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına havale edilmişti. TBMM Genel Kurulu'nda 10 Nisan'da başlayan görüşmelerde ilk dört madde hızla kabul edilse de, kamuoyundan ve milletvekillerinden gelen tepkiler üzerine 15 Nisan'da teklif geri çekilerek maddeler üzerinde yeniden inceleme kararı alınmıştı.
Uzun soluklu görüşmelerin ardından, 25 Haziran'da 5 ve 6. maddeler, 26 Haziran'da 7, 8, 9, 10 ve 11. maddeler, ve son olarak 1 Temmuz'daki oturumda 12, 13, 14, 15 ve 16. maddeler kabul edildi. Bu süreç, yasa yapımında gösterilen titizliğin ve uzlaşı arayışının bir göstergesi oldu.
Emisyon ticaret sistemi ve adil geçiş vurgusu
Kanunun en dikkat çekici maddelerinden biri, Emisyon Ticaret Sisteminin (ETS) kurulması ve tahsisat esaslarını düzenleyen 9. madde oldu. Bu maddeye eklenen hükümle, sistem kapsamındaki ücretsiz tahsisatların tarihsel emisyon verileri veya kıyaslama değerleri nispetinde yapılabileceği belirtildi. Ayrıca, Emisyon Ticaret Sistemi Danışma Kurulu'na Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği ile Çevre Mühendisleri Odası'ndan birer temsilcinin katılımının yolu açıldı.
1 Temmuz'daki oturumda kabul edilen ve "Gelirler ve Döner Sermaye" başlıklı 12. maddeye eklenen fıkra ise, İklim Değişikliği Başkanlığı'na tahsis edilen gelirlerin %10'a kadar olan bölümünün adil geçiş uygulamaları kapsamında kullanılabileceği hükmünü getirdi. Bu durum, iklim dönüşümünün sosyal boyutunun da dikkate alındığını gösteriyor.
Kanunla birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na bağlı İklim Değişikliği Başkanlığı'nın gelir kalemleri de netleşti. Bu kalemler arasında sera gazı emisyon izinleri, ETS faaliyetleri, EPİAŞ'ın ETS sisteminden elde ettiği gelirin %50'si, uluslararası karbon piyasalarından alınan katkı payları ve idari para cezalarının %50'si yer alıyor.
Türkiye'nin yeşil dönüşüm yol haritası ve beklenen değişimler
Yakup Ateş, yaptığı açıklamada, dünya genelinde birçok ülkenin iklim kanunlarıyla düşük karbon ekonomisine geçtiğini ve sera gazı emisyonlarına neden olan tüm sektörlerde yeşil dönüşümün sağlanması gerektiğini vurguladı. Bu kapsamda Avrupa Yeşil Mutabakatı'nın tüm ülkeler için bir zemin oluşturduğunun altını çizdi.
Yeni kanunla birlikte Türkiye'de şu önemli adımların atılması bekleniyor:
- Tüm kamu ve özel sektör paydaşlarının iklim değişikliği mücadelesinde sorumluluk ve yükleri paylaşması.
- Yerel yönetimlerin iş birliğiyle bütüncül iklim değişikliği eylem planları hazırlaması.
- Yenilenebilir enerji ve temiz teknolojilerin kullanımının artırılması, karbon yutak alanlarının genişletilmesi.
- Sıfır Atık Sisteminin etkin ve denetlenebilir bir şekilde uygulanması.
- Emisyon Ticaret Sistemi ve karbon kredileri düzenlemeleriyle işletmelere sera gazı emisyon izni zorunluluğu getirilmesi.
- Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nın ülkemiz içinde kurulması.
- Yeşil yatırımlara teşviklerin yasal zemininin oluşturulması.
- İklim değişikliği risklerinin azaltılması ve ortaya çıkacak olumlu etkilerden faydalanılması.
- Farkındalık programları ve eğitimlerle toplumsal bilincin artırılması.
- İklim Değişikliği Başkanlığı'nın yetki ve gelirlerinin kanunla netleşmesi.
- İklim değişikliğiyle mücadelede koordinasyonun ve iş birliklerinin güçlendirilmesi.
- Yaptırımların ve denetim mekanizmalarının düzenlenmesi.
İklim Kanunu'nun Resmî Gazete'de yayımlanmasıyla birlikte, özellikle endüstri sektörlerinde büyük değişimler bekleniyor. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması'nın etkisiyle başta demir-çelik, çimento, gübre ve enerji rafinerileri gibi sektörlerin gerekli adaptasyon çalışmalarını hızlandırması gerekecek. Bu kanun, Türkiye'nin sürdürülebilir bir gelecek inşa etme yolunda attığı en kararlı adımlardan biri olarak tarihe geçiyor.