Son Mühür TV’de yayınlanan Hasan Tahsin Kocabaş ile Gündem Yorum ’da bu hafta iklim konuşuldu. Konuk İklim Bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar, mevsimlerin beklendiği gibi ilerlediğini ifade ederken, iklimi etkileyen nedenlere odaklandı.

Prof. Dr. Doğan Yaşar şu şekilde konuştu:

‘Bunlar doğanın kalp atışlarıdır’

‘1992 yılında oldukça soğuk dönemler yaşadık ama çok ciddi kuraklıklar oldu. 2022 Mart ayı 3,7 derece altında geçti. Son yüzyılın Türkiye’deki en soğuk Martlardan birini yaşadık. Bir 1987 bir 2022 de vardır. Bu yıl baktığımızda tam tersi 3,7 derece gibi bir sıcak geçti. Siz hangi zaman biriminden alırsanız içinde bir ısınma bir soğuma vardır, hiç fark etmez. İniş çıkışlar vardır. Bunlar doğanın kalp atışlarıdır.

Bu sene nisan ayı için korkunç sıcaklar oldu dendi ama İncirliova’da bazı pamuklar söküldü yeteri kadar sıcak olmadı. Tam tahmin etmeye çalışıyorlar çiftçiler ikinciyi ekmek için.

Mevsimlerin adı değişiyor mu ?

Prof. Dr. Doğan Yaşar mevsimlerin değişiklik gösterebileceğini şu ifadelerle açıkladı: ‘Doğada hiçbir şeyde sabitlik yoktur. Yaşamın sonu bütün bunlar sabitlenince gelecek. Her Nisan ayında aynı sıcaklık olsa dünyanın sonu geldi demektir’

Yağmur bombası

İklim Bilimci Yaşar, yağmur bombası hakkında bilgiler verirken çok yanlış bilindiğini dile getirdi. Yaşar, ‘Yağmur bombasına 1970’li yıllarda başlandı. Yapılan şey zenginleştirmedir, yağmur yağdırma değil. Yağmur zaten yağacak. Yağmur yağarken ya da yağmak üzere onlar atılıyor. Diyelim ki 50 kg yağmur yağacaksa 55 kg oluyor. Yoktan var gibi bir durum yok yani.

‘Ne ilgisi var iklimle ?’

‘Ne ilgisi var iklimle ?’

Dubai’nin olayı ne ? Dubai’de 120 kg yağdı her yer bitti. Çünkü o suya göre altyapı yapılmamış. Dün Ankara’daki olayda şu oldu: Yenimahalle’de 80 kg, Sincan’da 60 kg yağdı. Ankara’yı sel götürdü. İklimler dediler. Ne ilgisi var iklimle ? Altyapı sorunu bu. Çarpık kentleşiyoruz. Eğer siz bir yerden bir yerleşim yeri açacaksanız, bu artan nüfusa barınma için yavaş yavaş sel yataklarının üstüne geldik. Kapatıyoruz sel yataklarını. Bunu yaparken de altı hiç düşünmüyoruz' şeklinde konuştu. 

Onları sel öldürmedi, o yolu yapan idareciler yani sistemdi

İklim Bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar, sel afetinin aldığı canlar hakkında şu şekilde konuştu: ‘Sel demek 70-80 yılda yağan bir yağmurdur. Mesela çiğli sel yatağı, 68 ölü verdik. Neden ölü verdik ? Siz sel yatağının göbeğine, elektrik, su bağladınız. Sonra dediniz ki sel olursa fazla insan olmaz. Biz ne yapalım dediler. Çanakkale yolunu yapalım dediler, baraj devasa. Bütün vadilerin ağzına yollar viyadükle geçilir, su alttan rahat çalışır.  Altta su geçecek diye iki küçük şey bıraktık. İnsanlar orada boğularak öldü. Onları sel öldürmedi, o yolu yapan idareciler yani sistemdi.

‘Sel iklimden değil, yanlış kentleşmeden’

1980’li yıllardan sonra çok fazla sel oluşmaya başladı ama iklimden değil yanlış kentleşmeden. Siz sel yatağını daraltıyorsunuz nasılsa buradan su geçmiyor diye. Su geldiği zaman patlıyor su, sonra seller artıyor diyorsun. Seli arttıran sensin.

Ekolojik sistem nedir ?

İnsanlar olayın temelini bilmiyorlar. Dünya nüfusu her 45 yılda bir yüzde yüz artıyor, Türkiye’nin yüzde 200 artıyor. Bunun için de altyapı için büyük kentlerde çalıştayla yapılması gerekiyor. Herkes iklimleri suçluyor. Bırakın ekosistemi, iklimi, adam gibi yapın yolu.

AVM’ler ekosisteme zarar veriyor mu ?

AVM inşaatlarının Türkiye’de şehrin göbeğine yapılmasını eleştiren Prof. Dr. Yaşar Doğan, ‘Dünyanın her yerinde AVM’ler şehir dışına yapılır, şehrin göbeğine yapılmaz. Şehir plancılarını takan yok.

‘Gelişmiş bir ülkede tarım alanına çivi çakamazsınız’

Dün Menemen Ovası’nda organize sanayi bölgesi. Ne alakası var ? Tarım alanına olmaz. Gelişmiş bir ülkede tarım alanına çivi çakamazsınız.

1956 senesinde bir Alman geliyor, ‘Çarpık kentleşiyorsunuz ovaları rahat bırakın’ diyor. Almanlar çok erken sanayileştiği için tarım alanlarını kaybetmenin ne demek olduğunu çok iyi biliyorlar. ‘Sanayinizi Ödemiş ve Torbalı’nın üstlerine yapın. Yerleşimleri yukarı yapacaksınız ama sanayiyi tek bir yerde birleştirin. Tarım alanlarını rahat bırakın’ diyor. Biz ne Buca’yı ne Bostanlı’yı ne Manavkuyu’yu bıraktık.’

İklim değişikliklerinin depremle ilgisi var mı ?

İklim değişikliklerinin depremle ilgisi var mı ?

Son zamanlarda gündemden düşmeyen deprem açıklamalarının ardından iklim değişikliklerinin depremle ilgisi hakkında konuştan Prof. Dr. Yaşar Doğan, ‘Şu an direkt olarak yok. Örneğin küresel ısınmadayız, bütün buzullar erir. Şu an 4 km kalınlığında buzullar var. Bunlar eriyince kıtalar hafifler. Bu kez çok daha hızlı harekete başlar. O zaman depremler çok fazla olur. Ama burada olay, büyük volkanların patlamaya başlaması. Havayı tekrar soğuturlar, nerede olması gerekiyorsa oraya sokarlar. Dünyada sıcaklık ve soğukluk alıp başını gidemez.

‘Kuraklık tüm dünyayı aynı anda ve eşit vurur’

Denizlerde plankton canlılar vardır. O canlılar havadan karbon alırlar, kabuklarını oluştururlar. Yüzemezler, gündüz saatlerinde fotik zon dediğimiz 70-80 metreye inerler. Gece saatlerinde tekrar çıkarlar. İniş çıkış yaparken de sülfür gazı üretirler, soğutucu gazdır bu. Böylece dengelerler. Eğer hava sıcaksa çok fazla plankton olur ve çok fazla sülfür üretmeye başlarlar.

‘En büyük afet benim gözümde kuraklıktır’

Depremler seller orman yangınları lokaldir. Tedbirini alırsan olay bitti zaten. Ama kuraklık öyle değil. En büyük afet benim gözümde kuraklıktır. Bütün savaşlar kuraklıktan çıkar. Gılgamıştan bugüne 15 bin savaşın tamamı sudan çıkmıştır. Son yüzyılda biraz enerji girdi ama 40-50 yıla enerji sorunumuz kalmayacak.

Faylardan korkmanın bir anlamı yok. Afettir deprem olduğu yeri sarsar. Kuraklık öyle değil, tüm dünyayı aynı anda ve eşit vurur’ şeklinde konuştu.

Körfez Sorunu

İklim Bilimci Prof. Dr. Doğan Yaşar İzmir’in körfez sorunu hakkında eleştirilerde bulundu. Yaşar eleştirilerinde şu ifadelere yer verdi:

‘Derelerin altını betonlamak katliamdır’

2004 yılında Sayın Piriştina’nın son günlerinde tamamen mavileşti. ‘Tamam yüzeceğiz’ dedik. 2005 yılında öldükten sonra bütün arıtma tesislerini kapattılar. Kocaoğlu olaya hiç müdahale etmedi. Etmeyince tekrar kirli su gelmeye başladı. Bu sefer Sayın Kocaoğlu anormal bir hata yaptı. Derelerin altını betonladı. O zaman da söyledim, dereleri altını betonlamak katliamdır.

‘Kocaoğlu’ndan randevu alamadık, ki Tunç Soyer’den hiç alamadık’

Piriştina ile her Çarşamba günü hazırlık toplantıları yapılırdı. Her ayın son çarşambası da şahane bir toplantı yapılırdı. Bunlarda Piriştina son toplantıya yüzde yüz gelirdi. Piriştina’nın kapısı açık zaten içeri girip konuşabiliyorsunuz. Kocaoğlu’ndan randevu alamadık ki tunç Soyer’den hiç alamdık. Dünya fark var aralarında.

‘Siz kılcal damarlarınıza beton döküyorsunuz’

Denizdeki yaşamın temelini dereler oluşturur. Siz orayı kapatarak kılcal damarınıza beton döküyorsunuz. Arkadan yavaş yavaş kokmaya başladı körfez. 2011-12-13’lere geldik, deniz marulları patlamaya başladı yavaş yavaş. Geçtiğimiz sene toplu balık ölümleri başladı. Balık ölümleri son noktadır.

‘Değil 3 yıl 33 yıl sonra bile yüzemezsiniz’

Prof. Dr. Yaşar Doğan Tunç Soyer’in 2019 yılında verdiği demece değinirken şunları söyledi: ‘2019 yılında Tunç Bey verdiği demeçte ‘3 yıl sonra yüzeceğim’ dedi. Ben de dedim ki, ‘Değil 3 yıl 33 yıl sonra yüzemezsiniz. Çünkü bilime inanmıyorsunuz. Yüzmek için bilime inanmanız gerekir.’

İki sene önce Mavişehir’de set yapmaya başladılar. Neden yapıyorsunuz o seti ? Sebebi su basmasını engellemekmiş. Ne oldu 26 kasımda ? bütün Mavişehir su altında kaldı. Neden o parayı harcadınız peki ?

‘İzmir gibi mega kentlerde birkaç kişinin beyniyle bu iş olmaz’

İzmir gibi mega kentlerde birkaç kişinin beyniyle bu iş olmaz. Çalıştay yapılsın diyorum. Hep Alsancak garının önünde battı çıktı sorunu vardır. Bir yerden yapılsın ama öncesinde toplantılar yapılsın. Sonra da 20 yıllık planlar yapılsın ve başkanlar değişse bile o planlar devam etsin.

İlginç iddia! Özgür Özel, Müsavat Dervişoğlu'nun uzattığı eli havada mı bıraktı? İlginç iddia! Özgür Özel, Müsavat Dervişoğlu'nun uzattığı eli havada mı bıraktı?

‘Türkiye’de su yönetimi 7 kocalı Hürmüz gibi’

2 gün önce Konya’da bir an önce bir anda obruklar oluştu. Her yerde obruklar başladı. Türkiye’de su yönetimi 7 kocalı Hürmüz gibi . 7 bakanlık, 52 genel müdürlük karışıyor. 3 sene önce Tarım Bakanlığının düzenlediği kanun için çalıştık ama bir türlü geçmedi. Su tek bir elden yönetilmeli.

‘Barajlar doluyken neden yeraltından su çekiyoruz ?’

2021 yılında tahtalı barajı yüzde 75 dolu bu da bir yıllık İzmir’in suyu demek. Ama baktığınız zaman yüzde 55-60’ını kuyudan kullanıyorlar. 2022’ye geldiğimizde yüzde 68 dolu hala kuyudan  kullanılıyor. 2023’de yüzde 42’ye düştü ki uyardım. Bu yıl yüzde 30. Baraj doluyken nereden oradan çekmiyoruz da yer altından su çekiyoruz ?

Manisa’yı kuruttuk, göl Marmara’yı biz kuruttuk. Her gün 250 metreküp su çektik oradan. Israrla suyumuzu yer altından kullanıyoruz. Çok büyük bir volkan patladığında ya da kuraklık geldiğinde ne olacak ? İzmir belediyesinin raflarında herhangi bir proje var mı acaba ?

‘Türkiye’de her gün 256 tane kuyu açılıyor’

İspanyada 256 tane kaçak kuyu tespit edildi. İspanya çok kuraktı. Türkiye’de her gün 256 tane kuyu açılıyor. Konya ovasında herkes patır patır açıyor. Cezası ne ? Doğrudan içeri. O sular hiç kimsenin suyu değil. O sular devletin ortak suyudur. Senin tarlanda çıkması hiçbir şey ifade etmez.'

Kaynak: HABER MERKEZİ