ABD'de polis şiddeti tartışmalarının sembol ismi haline gelen George Floyd’un ölümünün üzerinden beş yıl geçti. Ancak bu sürede yalnızca protestolar ve reform çağrıları değil, bir dizi komplo teorisi de gündeme geldi. Kamuoyunun dikkatini çeken teoriler, hem olayın meşruiyetini sorguluyor hem de siyasi kutuplaşmayı derinleştiriyor.

Floyd’un 2020 yılında Minneapolis’te polis memuru Derek Chauvin’in diziyle boğazına bastırması sonucu hayatını kaybetmesi, dünya çapında büyük protestolara yol açmıştı. Ancak bazı gruplar bu olayın perde arkasında başka sebepler olduğunu savunarak farklı iddialar ortaya attı.

En çok konuşulan iddia: Gerçekte uyuşturucudan mı öldü?

Komplo teorilerinin başında, Floyd’un aslında fentanil aşırı dozundan hayatını kaybettiği iddiası geliyor. Bu görüşü savunanlar, polis müdahalesinin ölüm sebebi olmadığını öne sürüyor. Ancak hem resmi otopsi hem de bağımsız adli tıp raporları, ölümün polis müdahalesiyle gelişen düşük oksijen seviyesinden kaynaklandığını net bir şekilde ortaya koydu.

Mahkemede konuşan tıp uzmanları da Floyd’un davranışlarının aşırı doz belirtileriyle uyuşmadığını belirtti. Bu iddia, yasal zeminde çürütülmüş olsa da sosyal medya platformlarında hâlâ dolaşmaya devam ediyor.

George Floyd hâlâ yaşıyor mu?

İnternette yayılan bir başka sıra dışı teori, George Floyd’un ölmediği ve devlet koruması altında gizlendiği yönünde. Bu iddia, ünlü ölümler üzerine ortaya atılan benzer teorilerle aynı çizgide yer alıyor. Ancak otopsi, cenaze töreni ve aile tanıklıkları gibi belgeler, bu iddiayı tamamen çürütüyor. Hiçbir resmi kaynak, Floyd’un ölmediğini destekleyen kanıt sunmadı.

George

Derek Chauvin gerçek bir polis miydi?

Bazı kullanıcılar, Chauvin’in sahte üniformalı bir kriz oyuncusu olduğunu öne sürdü. Ancak Minneapolis Emniyet Müdürlüğü'nde 19 yıl çalıştığı belgelenen Chauvin’in görev kaydı ve olay gününe ait kamera görüntüleri, bu teoriyi geçersiz kılıyor. Mahkemede kimlik bilgileri açıkça doğrulandı.

İlluminati ve semboller iddiası

Bazı gruplar, olayda Masonik veya İlluminati sembollerinin yer aldığını iddia etti. Bu görüş, dövmeler, olay tarihi ya da medya diline dair çeşitli "şifreli mesajlar" üzerinden şekillendi. Ancak bu tip teoriler, herhangi bir delil içermeyen öznel yorumlara dayanıyor ve ciddi bir kanıtla desteklenmiyor.

Yayılan tüm bu teorilere rağmen, mahkeme kararı, otopsi raporları ve olay anı kayıtları, George Floyd’un ölüm nedeninin polis şiddeti olduğunu ortaya koydu. Bu belgeler, olayın gerçekliğini ve boyutlarını tartışmasız şekilde ortaya koyarken, komplo teorileri daha çok toplumsal güvensizlik ve siyasi kutuplaşmaların bir yansıması olarak değerlendiriliyor.

Floyd’un ölümü sadece Amerika’da değil, dünya genelinde de adalet, eşitlik ve insan hakları üzerine geniş çaplı tartışmaları tetiklemeye devam ediyor.

Kaynak: Haber merkezi