İzmir’in Bergama ilçesinde, Ulu Cami’nin hemen karşısında yer alan tarihi hamam, bugün sessiz ve harap bir görünüm sunsa da geçmişte kentin sosyal yaşamında önemli bir yere sahipti. Yapıya ait kitabesinin günümüze ulaşmamış olması nedeniyle kesin inşa tarihi bilinmiyor. Ancak konumu, Ulu Cami ile kurduğu mekânsal ilişki ve mimari özellikleri, hamamın XIV. ile XV. yüzyıllar arasında inşa edildiğini düşündürüyor. Bu nedenle yapının Yıldırım Beyazıt dönemi Osmanlı eserleri arasında değerlendirildiği biliniyor.

Cami ve hamam birlikteliğinin kentteki yansıması

Hamamın Ulu Cami ile karşılıklı konumlanması, Osmanlı şehir planlamasında rastlantısal bir tercih olarak görülmüyor. Dönemin kent anlayışında cami ve hamam, yalnızca ibadet ve temizlik ihtiyacını karşılayan yapılar değil; sosyal hayatın merkezinde yer alan kamusal alanlar olarak planlanıyordu. Bergama’daki bu hamam da uzun yıllar boyunca yalnızca yıkanma mekânı değil, aynı zamanda insanların bir araya geldiği, kentsel yaşamın şekillendiği bir buluşma noktası olarak kullanıldı.

1842 seliyle birlikte terk edilen yapı

Hamamın kaderini belirleyen en önemli olay, 1842 yılında yaşanan büyük sel felaketi oldu. Sel baskını sırasında ağır hasar gören yapı, bu tarihten sonra bir daha kullanılmadı. Onarılamayan ve zamanla bakımsız kalan hamam, yıllar içinde işlevini tamamen yitirerek kaderine terk edildi. Bugün duvarları ayakta olsa da, geçmişteki canlılığından eser kalmadığı görülüyor.

Klasik Osmanlı hamam mimarisinin erken örneklerinden

Yapı, klasik Osmanlı hamam mimarisinin temel plan şemasını yansıtıyor. Kaba yontma taş ve tuğla kullanılarak inşa edilen hamamda, düzensiz duvar örgüsü dikkat çekiyor. Bu özellik, erken dönem Osmanlı mimarisinin sade ve sağlam yapım anlayışını ortaya koyuyor. Hamam; soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık olmak üzere üç ana bölümden oluşuyor.

Tonozdan kubbeye uzanan mimari düzen

Kareye yakın dikdörtgen planlı yapının soğukluk bölümünün üzeri tonozla örtülmüş durumda. Sıcaklık mekânı ise kasnaklı bir kubbe ile kapatılmış ve yapının en dikkat çekici bölümünü oluşturuyor. Kubbenin, Türk üçgenleri ve mukarnaslarla ana duvarlara oturtulmuş olması, Osmanlı mimarisinin estetik ve mühendislik bilgisini yansıtan önemli detaylar arasında yer alıyor.

Tahrip olsa da izlerini koruyan süslemeler

Hamamın iç mekânında XV. yüzyıl bezemelerini andıran süsleme izlerine rastlanması, yapının sanatsal değerini artıran unsurlar arasında bulunuyor. Büyük ölçüde tahrip olmuş bu bezeme kalıntıları, hamamın yalnızca işlevsel değil, estetik açıdan da özenle tasarlanmış bir yapı olduğunu gösteriyor.

Harap halde ama tarihsel bellekte ayakta

Bugün Bergama Hamamı, harap durumuna rağmen Osmanlı’nın erken dönem mimari anlayışını yansıtan önemli bir kültür varlığı olarak ayakta duruyor. Sessizliğiyle dikkat çeken yapı, restore edilmeyi bekleyen ve Bergama’nın tarihsel belleğinde kaybolmaması gereken eserler arasında yer alıyor. Yüzyıllar önce kentin sosyal yaşamına ev sahipliği yapan bu hamam, geçmişin izlerini bugüne taşıyan sessiz bir tanık olmayı sürdürüyor.

Kaynak: Haber Merkezi