Son Mühür- Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, partilerinin düzenlediği "Asgari Ücret ve Geçim Standartları Çalıştayı"nda basın mensuplarına hitap ederek Türkiye ekonomisinin mevcut durumu ve uygulanan politikalar hakkında derinlemesine eleştirilerde bulundu. Özdağ, ülkenin ekonomik manzarasını, süper zenginler ile fakirler arasında keskin bir ayrımın yaşandığı, çökmüş bir orta sınıf görüntüsü olarak tarif etti.
Türkiye ekonomisi bir bilim kurgu senaryosu: Azınlık 'Elysium'da yaşıyor
Prof. Dr. Özdağ, mevcut ekonomik yapıyı 2157 yılında geçen "Elysium" adlı bilim kurgu filmine benzetti. Filmde dünyanın kaynakları tükenmişken, zenginlerin uzay yörüngesinde refahın hüküm sürdüğü bir uyduya taşındığını, fakirlerin ise geride kalan tükenmiş dünyada yaşam mücadelesi verdiğini anımsattı. Özdağ, AK Parti ekonomi yönetiminin Türkiye'yi bu duruma getirdiğini savundu: "Milli gelirden sürekli daha fazla pay alan küçük bir zümre 'Elysium'da yaşıyor ve buna karşılık, milli gelirden aldığı pay son sekiz-dokuz yıldır azalan geniş kitleler bulunuyor." Bu ayrımın, lüks tüketim ithalatındaki büyük artışlar gibi rakamlarda da açıkça görüldüğünü ekledi.
Özdağ, İzmir'de bir sanat galerisi sahibiyle yaptığı sohbetten örnek vererek, yeni zenginlerin 25.000 Euro'luk tablolar için "Daha pahalısı yok mu?" veya "Daha büyüğü yok mu?" diye sorduğunu aktardı. Bu durumun yalnızca bir görgüsüzlükten ibaret olmadığını, aynı zamanda siyasetin kaynakları nasıl dağıttığının somut bir göstergesi olduğunu belirtti. Kaynakların büyük bir kısmının küçük bir azınlığa aktarılmasıyla, Rahmetli Özal'ın bahsettiği orta direğin çöktüğünü ve ülkenin süper zenginlerle fakirlerin yaşadığı bir yapıya büründüğünü ifade etti.
Asgari ücret çıkmazı: İşveren de çalışan da mağdur
Çalıştayın ana konusu olan asgari ücret hakkında konuşan Özdağ, bu konudaki tespitler yapılırken hem ücreti alacak kesimin hem de ücreti verecek işverenlerin durumunun aynı anda değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Bir işverenle yaptığı sohbeti aktararak, işverenin mevcut şartlarda asgari ücreti artırması halinde iflas edip işyerini kapatmak zorunda kalacağını söylediğini dile getirdi.
Bunun üzerine işverene, konuşulan 22.000 TL ile 30.000 TL arasındaki bir ücretle çalışanın geçinmesini bekleyip beklemediğini sorduğunu belirten Özdağ, "Hayır beklemiyorum," yanıtını aldığını ifade etti.
Özdağ, bu çözümsüz sürecin pazaryerlerinde de görüldüğünü; vatandaşın daha ucuza almak için saatlerce tezgâh tezgâh dolaştığını, hem vatandaşın hem de pazarcının birbirinin durumuna üzüldüğünü, çünkü her pazarcının da hâle borçlu olduğunu söyledi.
Üretimin önündeki engeller: Faiz, arazi maliyeti ve rant ekonomisi
Sorunun yalnızca asgari ücretli çalışanların meselesi olmadığını, bütün üretici sınıfların ve Türk sanayicisinin de ağır sorunlarla karşı karşıya olduğunu belirten Özdağ, Türkiye'deki sanayicinin yurtdışındaki rakiplerine göre dezavantajlarını sıraladı:
Kredi Faizleri: Türk sanayicisi krediyi yüzde elli faizle alırken, Alman sanayicisi yüzde üç faizle alıyor.
Arazi Maliyetleri: Organize sanayi bölgelerinde metrekare arazi maliyetleri Türkiye'de 300-1000 dolar seviyesindeyken, Almanya'da bu rakam 25 ila 40 Euro arasında.
Rekabet: Sanayiciden, bastırılmış döviz kurlarıyla uluslararası alanda rekabet etmesi beklendiğini, ancak bu koşullar altında rekabetin imkansız olduğunu savundu.
Özdağ, ülkenin, üretimi düşman gören bir rant ekonomisiyle çökmeye götürüldüğünü iddia etti.
Zafer Partisi'nin ekonomi çözümü: 45 bin TL asgari ücret ve planlı kalkınma
Zafer Partisi'nin ekonomik çözüm önerilerini açıklayan Özdağ, bugünün Türkiye'sinde bir emekli maaşının ve asgari ücretin en az 45.000 TL olması gerektiğini savunduklarını yineledi. Ancak bu hedefi savunurken, bununla birlikte atılması gereken adımları da dile getirdi:
Devlet kredilerinin sanayici ve esnafa daha ucuz sunulması.
Uluslararası rekabet gücünü artırmak için verimliliği yükseltme projelerinin geliştirilmesi.
Devlet Planlama Teşkilatı'nın (DPT) yeniden kurulması.
Tarihin çöplüğüne terk edilen neoliberal ekonomiden, DPT merkezli sürdürülebilir planlı kalkınma modeline geçilmesi.
Özdağ, seçmenin sandığa giderken sadece bir siyasi partiyi değil, aynı zamanda kaynakların nasıl dağıtılacağını da seçtiğini, neoliberal modelin seçilmesi durumunda sonucun bugünkü gibi olmasının doğal olduğunu söyledi.
Küresel göç ve ekonomik kriz ilişkisi
Zafer Partisi'nin 2021 yılından itibaren iki temel konuda Türk üreticisinden yana tavır koyduğunu belirten Özdağ, bunlardan birinin küresel göç çağında demografik işgal tehlikesi ve bunun beraberinde getirdiği ekonomik, kriminal ve sosyolojik sorunlar olduğunu vurguladı.
Kendilerinin göçü durdurma ve geriye çevirme zorunluluğunu dile getirdiklerinde, iktidar tarafından ırkçılıkla suçlandıklarını ancak aynı zamanda bu insanların "ucuz iş gücü" olduğu gerekçesiyle varlıklarının savunulduğunu hatırlattı. Özdağ, bu durumun, Türk vatandaşının işsiz kalması ve sığınmacıların sigortasız çalışması nedeniyle Türk emeklisinin sefalet seviyesinde yaşaması anlamına geldiğini belirtti.
Türkiye'de gıda fiyatları enflasyonunun bu kadar yüksek olmasının nedeninin yalnızca tarımsal girdi fiyatlarıyla açıklanamayacağını soran Özdağ, ülkede 13 milyon daha fazla insanın tüketimde bulunmamasının gıda enflasyonunu bu denli yükseltip yükseltmeyeceğini sorguladı ve mevcut ekonomik çöküşün, üretim düşmanı bir anlayışın sonucu olduğunu ifade etti.
Çözümün tek yolu: Erken genel seçim ve siyaset dışı güvence
Özdağ, milyonlarca insanın açlıkla sınandığı, sosyal yardıma bağımlı hale getirildiği ve demokratik hukukun askıya alınarak düşman ceza hukuku uygulandığı bir ülkede ekonomik gelişmenin gerçekleşmeyeceğini savundu. Ekonomik gelişmenin olmadığı bu ortamda, işçiden sanayiciye kadar herkesin çok boyutlu krizin etkisi altında feryat ettiğini söyledi.
Asgari ücretlinin alacağı artışın yetmeyeceğini söylemekte haklı olduğunu belirten Özdağ, aynı zamanda bankada yüz milyonlarca doları olan iş adamının da mal varlığının hukuki güvence altında olmadığını bilerek yaşadığını dile getirdi. Bu trajedinin sona ermesinin ve Türkiye'nin yeni bir başarı hikayesi yazabilmesinin tek yolunun, erken genel seçimle milletin tercihini yeniden yapması olduğunu belirtti.
Prof. Dr. Ümit Özdağ, son olarak kararlı bir çağrıda bulundu: "Bunu sona erdirmek ve Türkiye'nin yeni bir başarı hikayesi yazması... mümkündür. Ancak bu AK Parti zihniyetiyle mümkün değildir. Onun için yapmamız gereken şey, 16 milyon emeklinin arasına Sayın Erdoğan ve Sayın Bahçeli'yi bu seçimlerde dahil etmektir."





