Son Mühür/ Begüm Mol- Türkiye'nin yoğun gündeminde olan orman yangınları, ülkenin doğal varlıklarını ve geleceğini ciddi bir tehdit altına alıyor. Yangınlar genellikle "aşırı sıcaklık ve rüzgar" gibi nedenlere indirgenip geçiştirilse de, TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu'nun yaptığı açıklama, altında yatan köklü sorunları ve mücadeledeki eksiklikleri gözler önüne serdi. Kurul, yangınların sadece bir doğal afet olmadığını, aynı zamanda insan kaynaklı hataların ve yönetimsel zaafların bir sonucu olduğunu vurgulayarak acil önlem ve vizyon değişikliği çağrısında bulundu.
Yangın istatistiklerinde alarm zilleri: Artış endişe verici
Orman Genel Müdürlüğü (OGM) verileri, Türkiye'deki orman yangınlarının sayısında ve yanan alan miktarında endişe verici bir yükseliş trendi olduğunu gösteriyor. TMMOB'nin raporuna göre, 1937-2014 yılları arasındaki 78 yıllık dönemde yılda ortalama 1.268 yangın çıkarken, bu sayı son 10 yıllık (2015-2024) dönemde yıllık ortalama 2.733'e fırladı. Yanan alan miktarı da benzer şekilde arttı; önceki dönemde yılda ortalama 21.149 hektar orman alanı zarar görürken, son 10 yılda bu rakam ortalama 25.762 hektara yükseldi. Bu rakamlar, yangınların Türkiye için giderek daha büyük bir felaket haline geldiğinin somut kanıtı.
Yangınların yüzde 87'si insan kaynaklı: İhmal ve bilinmez nedenler önde
Yangınların nedenleri incelendiğinde, insan faktörünün rolü çarpıcı bir şekilde ortaya çıkıyor. Son on yıllık verilere göre, orman yangınlarının %87'si insan kaynaklı. Bu yangınların %29,5'i ihmal ve dikkatsizlikten, %4,5'i kasıttan, %5,6'sı kazadan kaynaklanırken, %47,4 gibi büyük bir oranı "nedeni bilinmeyen" olarak kaydedildi. Bu durum, yangın önleme mekanizmalarındaki boşlukları ve sorumsuzlukları gözler önüne seriyor.
İklim değişikliği tek sebep değil: Yönetimsel hatalar tehlikeyi büyütüyor
TMMOB, yangın sayılarındaki bu artışın ana nedeninin iklim değişikliğinin getirdiği kuraklıklar ve artan sıcaklıklar olduğunu kabul etmekle birlikte, ilgili kurumların ve siyasi iktidarın önemli yönetimsel hatalarının da bu duruma zemin hazırladığını belirtiyor. Henüz yaz mevsiminin ilk ayı dolmadan özellikle İzmir'de ve ülke genelinde çıkan yüzlerce yangınla binlerce hektarlık orman alanı yok olurken, yangın sonrası yapılan açıklamaların "can kaybı yok" söylemine indirgenmesi, orman ekosisteminin ve binlerce canlının kaybının göz ardı edildiği eleştirilerini beraberinde getiriyor. Raporda ayrıca, 2019'da İzmir Karabağlar'da 6648,5 hektarın, 2021'de ise cumhuriyet tarihinin en büyük yangınlarında 139.000 hektar orman alanının yok olduğu hatırlatılarak, bu yıl yeni rekorların yaşanmamasını umut ettikleri dile getirildi.
Kentlerin tehdidi ve mücadeledeki çelişkiler
Son yıllarda kent yakınlarında çıkan yangınlardaki belirgin artışa dikkat çeken kurul, İzmir örneğinde olduğu gibi, orman çevresindeki alanların imara açılması ve yeni yerleşim yerleriyle insanların ormanlara daha fazla yaklaştırılmasının yangın riskini artırdığını ifade etti. Geçmişte Akdeniz ve Ege'nin yangınlardan en çok etkilenen bölgeler olduğunu hatırlatan TMMOB, iklim kriziyle birlikte artık Türkiye'nin tamamının yangınlara hassas hale geldiğini vurguladı.
Raporda, OGM verilerine göre hava aracı sayısı 100'ü aşmış olsa da, aynı anda birden fazla yerde çıkan yangınlarda hala yetersiz kalınması, mücadeledeki en önemli çelişkilerden biri olarak gösterildi. "Bu işin fıtratı böyle diyerek eldeki olanaklarla yetinmek, ormanlarımızı ve doğal varlıklarımızı yok saymaktan başka bir şey değildir" denilerek, yangın sonrası polemiklerin yerine somut adımlar atılması gerektiğinin altı çizildi.
TMMOB'den kritik öneriler: Koruma odaklı bir yönetim şart
TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, yangınla mücadelede köklü bir vizyon değişikliğine ihtiyaç duyulduğunu belirterek şu hayati önerileri sundu:
Yangın söndürme araçlarının personel kadroları acilen tamamlanmalı ve yetersiz kalan arazözler tam kapasiteyle çalışır hale getirilmeli. Orman yangınlarıyla mücadele eden yer ekiplerinin 3-4 aylık taşeronluk sistemi yerine, kadrolu işçi alımıyla daha istikrarlı ve güçlü bir yapı oluşturulmalı. Kara ve hava mücadelesi entegre edilmeli; yer ekiplerinin hava desteğinin tamamlayıcısı olduğu gerçeği göz ardı edilmemeli. Yanan alanların imara açılması gibi anayasal suçlara asla izin verilmemeli ve kamuoyuna bu konuda net güvence verilmeli. Elektrik hatlarındaki bakımsızlık ve yetersiz altyapıdan kaynaklanan yangınların önüne geçilmesi için gerekli tedbirler derhal alınmalı. Büyükşehir Yasası ile zayıflayan orman köylüsünün yangınla mücadeledeki etkin rolü yeniden güçlendirilmeli; bilgi ve deneyimlerinden faydalanılmalı. Ekonomik tasarruf tedbirleri bahanesiyle yangınla mücadele bütçesinde kısıntıya gidilmemeli, aksine bu kaynaklar güçlendirilmeli. Yangın sezonu boyunca ve tüm yıl boyunca halkın orman yangınlarına karşı duyarlılığını artırmak için etkin eğitim ve bilgilendirme kampanyaları düzenlenmeli. Orman Genel Müdürlüğü üzerindeki kırsal alan yangınlarıyla mücadele yükü hafifletilmeli ve yerel yönetimlerle daha etkin bir koordinasyon sağlanmalı. Yangın riski yüksek bölgelerde, meteorolojik uyarılara göre nöbetçi ilk müdahale ekiplerinin sayısı artırılmalı. Son yıllarda uygulanan 2B yasası ve benzeri mevzuatlarla orman alanlarının keyfi daraltılmasına son verilmeli. Yangın esnasında bakımsız olduğu gözlenen orman yolları ve şeritleri, yangın sezonundan önce bakımlı hale getirilmeli. Turizm, madencilik, RES, HES, GES gibi başka amaçlarla yapılan ve yangın riskini artıran orman tahsisleri acilen sınırlandırılmalı; bu tür uygulamaların ormanlardaki parçalanmayı artırdığı unutulmamalı.
"Ormanlar emanetimizdir": Üretim odaklı yönetim değişmeli
TMMOB, ülkemizdeki siyasi iktidarların özellikle son 23 yılda orman yönetimi konusunda yetersiz kaldığını, ormanların neredeyse tamamının odun üretim aracı olarak görüldüğünü belirtti. 2009'da 11,463 milyon m³ olan odun üretiminin 2024'te 23,186 milyon metrekareye ulaştığına dikkat çekilerek, artan yangın riski karşısında ormanların üretim baskısından derhal kurtarılması gerektiği vurgulandı.
Küresel iklim değişikliği koşullarında, yangın çıktıktan sonraki söndürme mücadelesinden çok, yangın çıkmaması için yapılacak önleyici tedbirlerin hayati önem taşıdığı ifade edildi. Kurul, "odun üretimi odaklı bir yönetim ve örgütlenme" yerine, ormanları daha hassas koruyup sağlıklı olarak gelecek nesillere bırakmayı hedefleyen "koruma ve geliştirme odaklı bir yönetim ve örgütlenme" biçimine geçilmesinin bir zorunluluk olduğunu belirtti.
"Ormanlar emanetimizdir, ormanlar teminatımızdır, ormanlar insanlığın ve dünyanın geleceğidir. Ormansızlaşmaya bundan böyle tahammülümüz kalmamıştır" diyen TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu, tüm halkı ormanlara sahip çıkmaya, siyasi iktidarı ise daha etkin tedbirler almaya davet etti. Kurul, daha fazla hasarın yaşanmadığı bir yangın sezonu geçirme dileğiyle kamuoyuna seslendi.